Haddini bil, öyle konuş! Yazdır


Avrupa Birliği Zirvesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin önerisiyle gündeme gelen Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını reddetti. Kararı açıklayan Merkel, Türkiye ile yapıcı diyalog içinde bulunulması gerektiğini, NATO üyeliğinden göçmenler sorununa kadar değişik konularda bu ülkeyle ilişki içinde olduklarını belirtti.

Haberin veriliş tarzı biraz garipti ya da bana öyle geldi. Kıbrıs’a yönelik “haddini bil, öyle konuş” gibisinden bir ifade vardı. Kıbrıs, AB’nin Lukaşenko yönetimine uygulamayı planladığı ambargoyu, Türkiye’ye ambargo uygulanması şartına bağlamıştı.

Almanya AB’nin dönem başkanı olmasının yanı sıra önemli bir konuda Almanya’nın kabul etmediğini AB’nin geri kalanının dolambaçlı yoldan da olsa yapabilmesi mümkün değildir.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki görüşmelerde ilerleme kaydedilmesi ikisinin de Almanya tarafından fena halde uyarıldıklarını gösteriyor. Türkiye uyarılmıştır, burası belli; Yunanistan’a da “bize güvenerek ileri gitme” denilmiştir. Aynı yolu deneyen Kıbrıs’ın talebi de sonuçsuz kalmıştır.

Hatırlayacaksınız kısa süre öncesine kadar bazı politik analizciler AB’nin Türkiye’ye yaptırım uygulayacağından söz ediyordu. Görüntüye bakarak ve akıl yürütme temelinde politik analiz yapılınca böyle oluyor. İnsanlar isteklerini mutlaka gerçekleşecekmiş gibi düşünüyorlar. İstekler analizin yerine geçince ve sonuç da bambaşka gerçekleşince yapılacak tek şey susmak oluyor.

Türkiye ne AB için, ne ABD ve ne de Rusya için kenara itilebilecek bir ülke durumunda değildir. Bunu ben söylediğim için böyle olmuyor, zaten böyledir. Bazı insanlar bunu bir türlü kabul edemiyorlar ve istiyorlar ki ülke eskisi gibi NATO’nun güneydoğu kanadında bulunan ve başka işlevi de bulunmayan durumda olsun.

1990 sonrasında durum değişmiştir.

İngilizce ve Almanca olarak yayınlanan ve değişik dünya ülkelerini inceleyen kitaplara bakarsanız hepsinde Türkiye’nin “schwellen Länder” kategorisine girdiğini görürsünüz. Bunu “büyüyen, bir üst kategoriye geçen ülkeler” olarak çevirebilirsiniz.

Türkiye’nin alt emperyalist bir ülke konumuna yükselmesi bu gerçekliğin başka türlü ifadesidir.

Fransa, Türkiye ile sürtüşmesinde Yunanistan’ı destekledi ve karşılığında da yüksek bir askeri ihale aldı. Aynı şeyi Türkiye yıllardır yapıyor. Almanya’nın hem önemli ticaret ortağıdır, hem de son iki yıldır bu ülkenin silah ihracatının yüzde 30’unu almaktadır. Silah satın almak kalıcı bir ilişkidir çünkü yeni modeller çıkar, yedek parça gereklidir, eskiyenin tamiri gerekir vb.

Ek olarak Almanya Avrupa’da mülteciler konusunda kendisini bir numaralı sorumlu olarak görüyor ve Türkiye’de en az 4 milyon mülteci olduğunu hiç unutmuyor.

Fransa’nın AB içinde Almanya ile yarışması eskidendi, Fransa bu yarışı kaybetti. AB, Fransa-Almanya ekseni üzerine oturmaktadır ama bu eksende ağırlık gittikçe Almanya’dan tarafa kaymaktadır.

Pandemide bile durum böyledir. Her iki ülkede de pozitif vaka sayısı artıyor ama Fransa’daki sayı Almanya’dakinin on katıdır. Almanya’nın nüfusunun daha fazla olmasına rağmen durum böyledir.

Türkiye açık olarak uyarılmış, Yunanistan ve Kıbrıs yönetimlerine de “AB üyesi olmanıza güvenerek fazla uçmayın” denilmiş.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki görüşmelerde olumlu gelişmeler görülmesinin başlıca nedeni bu olsa gerektir.