Kimler okuyor? Yazdır


Yazdıklarımı kimlerin okuduğunu merak ettiğimi söyleyemem. Bunun nedeni okur sıkıntım bulunmamasıdır. Ek olarak, şimdi okumayanın yıllar sonra da olsa bir şekilde zamanında yazılmış olanları okuyacağına güvenirim. Bu güveni bana TDAS verdi diyebilirim. 1975-1980 döneminin önde gelen kitapları arasında kabul edilmesi ancak 30 yıl sonra gerçekleşebildi. Bu sırada yazılan ve 40 Yıl Sonra TDAS başlığını taşıyan güncelleme –TDAS (1975), Rus Devriminden Çıkan Dersler, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiğimiz ile birlikte) hızla satılıp tükendi. “Duymuştuk ama okuyamamıştık, iyi ki bastınız” değerlendirmeleri duydum.

Bir kere de merak edeyim, dedim. Bu kadar kitap ve yazı yazıldı, şimdi video da başladı. Okunuyor, izleniyor da bunlar kim acaba?

Kesin sonuca varmak mümkün olmamakla birlikte hem kendi bildiğim okurlar bulunuyor ve hem de gerek Avrupa gerekse de Türkiye’de değişik arkadaşların bildikleri okurlar var. Bu bilgi kaynaklarının hepsinden değerlendirme alıp da ortalamalarını dikkate aldığınızda bunun kesin sonuç olduğu söylenemez. Yanılma payı vardır ama gerçekten uzak bir sonuç da değildir.

Okuyan iki yaş grubu bulunuyor.

İlki 20-25 yaş arası, ikincisi ise 50 yaş üzeridir.

25-50 arası yaş grubunda okurum az.

Nedenini şöyle açıklayabilmek mümkündür.

Bu yaş grubundaki solcular arasında şu veya bu örgütün taraftarı olanların sayısı fazladır. Yıllar öncesinin bilinen anlayışı sürüyor: bizden değildir, okumayız.

Aynı anlayışı 1985-2000 yılları arasında Yazın Dergisi’nde de yaşamıştım. Sol bir kültür dergisiydi ve okurları da ağırlıkla solun değişik kesimleriydi. Bayi satışlarının bileşimini bilemeyeceğim ama elden satışlarda ve abonelerde sol görüşlü ama herhangi bir örgütte bulunmayanlar ağır basıyordu.

Örgütlü sol genellikle Yazın okumazdı; neden, çünkü kendi örgütlerinin yayını değildi.

Bu konuda güzel bir belirlemeyi Devrimci Yol’dan bir arkadaş Öteki Yayınları’nda çıkan ve 3000’lik ilk baskısı kısa sürede tükenen Avrupa Birliği ve Türkiye – Soldan Bir Bakış kitabı için yapacaktı: “Güzel bir kitap, keşke yazarı bizden olsaydı.”

Ne yapalım, öyleyse öyledir!

 

Sürekliliği sürdürmek gerek…