kazanmasını bilmek (1) Yazdır


 

 

İnsanlar başarısızlık üzerine olduğu kadar başarı üzerine de düşünmeyi öğrenmek zorundadır. Şöyle de denilebilir: Başarısızlık üzerine herkes şu veya bu şekilde düşünür. Neden başarısız olduğunu doğru ya da yanlış çözümlemeye, nerede hata yaptığını bulmaya çalışır.

Başarı üzerinde ise pek düşünülmez. Tersine başarı yaygın bir şekilde taklit edilmeye başlanır ve genellikle de kötü bir şekilde çuvallanılır. Başarı hakkında düşünülmediği, çözümleme yapılmadığı için, o başarının hangi koşullarda ve hangi yöntemlerle kazanıldığına da dikkat edilmemiştir. Sonuç, bazen bedeli ağır olan başarısızlıktır.

Şurası açık: Girdiğiniz her mücadeleyi kazanamazsınız. Nerede o bolluk! Kaybetmesini bilmek gerekir. Kaybedeceksiniz, bu kayıp nedeniyle hasara uğrayacaksınız, bu hasar bazen ağır bir hasar olacak ve kendinizi toplayıp yeniden ayağa kalkacaksınız…

Böyle yapabilmenin gerektirdiği en başta moral güce sahip değilseniz, evinizde oturun ve hiçbir şeye karışmayın daha iyi…

İnsan her şeyden önce kendisine karşı dürüst olmalıdır. Yeterli yanlarını ve yetersiz yanlarını olabildiğince objektif olarak görmeli ve önündeki mücadele planını da buna göre yapmalıdır.

Hiç kimse yüzde yüz objektif olamaz. Zaten gerçeklik biraz da ona ne yandan baktığınıza göre değişir. Böyle bile olsa, insan, yine de yüzde 70-80 oranında objektif olabilir ve bu kadarı da yeterlidir.

Hata yapmaktan çekinmemek gerekir. Hatayı herkes yapar. Önemli olan o hatanın içinde sıkışıp kalmamak, o hatayı aşabilmektir.

Buradan pratiğimize gelelim…

 

KAZANMANIN BÜYÜK SEVİNCİ…

Mihrac Ural’ın gerçek çehresinin ortaya çıkarılmasında, suçlarının ortaya dökülmesinde büyük başarı kazandık. Bunun nasıl olduğunu önceki yazılarda anlatmıştım. Bu yazıda konunun başka bir yönü üzerinde duracağım.

Ülkemiz devrimci hareketi yıllardan beri başarıya aç durumdadır. Elini neye atsa, elinde kalıyor. Bırakalım sınıflar mücadelesinde bir şeyler yapmayı, kendisiyle bile hesaplaşamıyor. Sürekli olarak kendisinden kaçıyor ve durumu genel geçer saptamalar ve ajitasyonla idare etmeye çalışıyor.

Bu sitenin fazlasıyla tanınmasında kazanılan başarının da payı bulunuyor. Tek başına Acilciler fazla kimseyi ilgilendirmez. En fazla THKP-C kökenli grupları ilgilendirir, bunun fazla dışına çıkmaz.

Eğer sorun Acilciler’in kendi geçmişiyle hesaplaşması çerçevesinden çıkmasaydı, konu fazla kişinin ilgisini de çekmezdi.

Bizim, özel bir durumdan –kendi örgütsel tarihimizle hesaplaşma- genele gitmemiz –devrimci hareketin her bileşeninin bu hesaplaşmayı yapması gerektiği- belirli oranda ilgi çekse bile, yine de konu bu kadar yaygınlaşmayabilirdi.

Kazanılan başarı, önemli bir dikkat çekici faktördür.

İlk dönemde, “Bu işle uğraşmayın, buradan bir şey çıkmaz” diye düşünen arkadaşlar vardı. Çok haksız olduklarını söyleyemem… Devrimci hareket iddialı olarak başlayıp fiyasko ile sonuçlanmış çok sayıda tecrübe yaşamıştı. İnsanlarda başarıya olan inanç neredeyse kaybolmuştu.

Bu sitede yazı yazmış veya yazmamış olsa da bu sürecin içinde bulunan çok sayıda arkadaşa bakıyorum, neşeleri yerinde, moralleri gayet iyi…

Burada sorun sadece içlerinde yıllardan beri birikmiş olan öfkenin dışarıya dökülmüş olması değildir. Başardık! Ve bu başarı onun parçası olan herkese mutluluk veriyor.

Devrimci bir örgüte sızmış bir Muhabarat ajanını deşifre ettik…

12 Eylül sonrasında sol içi cinayetlerde önemli rol oynamış Mihrac Ural’ın suçlarını ortaya çıkardık…

Devrimci hareket içindeki büyük bir hırsızlığı, yaklaşık 20 Milyon Dolar paranın Mihrac Ural tarafından nasıl cebe indirildiğini açıkladık.

Ve ek olarak, devrimci harekete yeniden sızmaya çalışan bu Muhabarat ajanının yolunu, onu deşifre ederek kestik…

Elimizdeki malzemenin değerlendirilmesi maalesef daha bitmedi…

Maalesef diyorum çünkü bu işin bitmesini biz de istiyoruz. Ama sonuna kadar gideceğiz, bu örgütün tarihinde Mihrac Ural ile şu veya bu düzeyde ilgili gizli kalmış hiçbir şey kalmayacak… Mihrac Ural ile ilgili her şeyi, onun Türkiye’deki geçmişini de Suriye’deki geçmişini de didik didik ettik, daha da edeceğiz.

Elimizi nereye atsak, biraz derinlemesine araştırsak, bir çapanoğlu çıkıyor.

Bir insanın bu kadar yoğun suç işlemesi, bir suç makinesi olması normal değil…

Suç işleyenler vardır, Mihrac Ural bu konuda tek değil. Ama böylesini ne gördüm ne de duydum…

Mihrac Ural bazı konularda gerçekten de bir ilktir.

Devrimci harekette yabancı bir istihbarat örgütünün hizmetine girmiş kaç tane örgüt yöneticisi bulursunuz?

İşin içinde MİT ile ortak çalışma da var, ama bunu saymıyorum.

Mihrac Ural’ın bu denli orijinal bir suç makinesi olması, onun bozuk ve hatta sakat karakteriyle yakından ilgilidir.

Gelecek yazıda bunun üzerinde duracağım…