mihrac ural; alçak, çukur, delik Yazdır


Yazının ilginç başlığını açıklamak için biraz geriye gideyim:

Geçtiğimiz yüzyılın başlarında Nizamettin Nazif adlı polemikçi bir köşe yazarı vardı. Bütün polemikçilerde olduğu gibi Nizamettin Nazif’in de kendisine karşı her gün bir şeyler yazan bir yazar karşıtı vardı.

Bir gün Nizamettin Nazif’in okurlarından birisi gazeteye gelir. Elinde öteki yazarın yazdığı gazete vardır. “Bakın, der, bu alçak herif sizin için yine neler yazmış!”

Nizamettin Nazif itiraz eder:

“O adama alçak demeyin. Zira alçaklık da bir yükseklik göstergesidir. O herif alçak değil, çukurdur.”

Nizamettin Nazif “çukur” belirlemesinin bile fazla geleceği bir insan olabileceğini düşünmemiş. Sonuçta çukur da tersine de olsa bir yüksekliği gösterir ya da bir anlamı vardır. Belirli bir şekli bulunur, şekilsiz değildir.

Mihrac Ural’a çukur bile denilemez. Zira çıkarının gerektirdiği her şekle girer. Çıkarı varsa yapamayacağı pislik yoktur. Hiçbir değere sahip değildir. Değerler akıp gitmiştir.

Bu bakımdan “delik” kendisi için uygun terimdir. Değişik insan değerleri ona da uğramışlar, ama duramamışlar, delikten akıp gitmişlerdir.

Mihrac Ural’ın bir suç makinesi olduğu bugüne kadar defalarca açıklandı.

Alçaklar da suç işler, çukurlar da suç işler. Ama Mihrac Ural’ın suç işlemesi değişiktir. Birbirinden farklı alanlarda sürekli suç işlemiştir. Düşünün devrimci katilliğinden, Muhabarat ajanlığına, MİT ile işbirlikçiliğinden örgüt parasını çalmaya, uyuşturucu ticaretinden inanılmaz bir yalancılığa kadar ne isterseniz var adamda…

Bu durum normal değildir, hem de hiç değildir.

Çukur bile olamamış ve ancak delik olarak nitelendirilebilecek bir insanın bu durumunun nedenleri olması gerekir.

Nedeni psikolojik…

Mihrac Ural’da inanılmaz boyutlara varmış aşağılık kompleksi bulunuyor.

Bu kompleks çocukluktan geliyor. Arap bir ailenin tek erkek çocuğu olunca epeyce şımartılarak büyütülüyor ve sanıyor ki gerçek hayatta da hep el üstünde tutulacaktır.

Büyük ihtirasları var ama bunlara uygun çapı yok. Hayatında doğru dürüst hiçbir şey beceremediği için, kendisini önemli bir insan olarak hissetmek isteği de hiç bitmiyor.

Sürekli suç işlemesini buna bağlamak mümkündür.

Sürekli suç işleyince kendisini önemli zannediyor.

Kesinlikle eminim: 1978’de polisle anlaşarak düzenlettiği polis ifadesini bize yutturduğunda, “nasıl kandırdım hepsini, ben büyük adamım!” diye içinden övünmüştür.

Bu sitede defalarca yazıldı: Mihrac Ural’ın kadroları kendisine kesin olarak biat eden insanlardan oluşur. Kendisine biat edildikçe, o kendini önemli hisseder.

Bunu internet yazışmalarında da görüyoruz.

Hiç tanımadığı insanlara inanılmaz palavralar atıyor.

Normal olarak insan şöyle düşünür:

Ben bu kişiyi tanımıyorum. Benim için iyi ya da kötü düşünse ne olacak…

Bu normal bir düşüncedir. Mihrac Ural böyle düşünemez. Onun önemli görülmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle de internette hiç tanımadığı insanlarla çetleşirken zıvanadan çıkar, O derecede yalan söyler ki, “artık bu kadar da olur mu!” diye hayret edersiniz.

Bizler suratındaki maskeyi indirip, suçlarını açığa çıkarınca öfke patlamaları yaşar. Bunları yaşarken adamın aklı başından gidiyor, zira önce konuşuyor, sonra düşünüyor.

Mesela önüne geleni polis olarak suçluyor.

Biz ne diyoruz: “Mübarek örgüt değil, polis akademisi… Polis olmayanları saymak herhalde daha kolay olacak…”

O zaman kendine gelir gibi oluyor…

Yahu bu ne zavallı bir adamdır…

Kafasındaki dikiş sayısıyla övünüyor…

Ne yapsın, başka bir özelliği yok ki…

Kafasında 17 dikiş varmış ve bu durumu otobiyografisinde de belirtiyordu.

Çetleşmelerinde dikiş sayısının 45’e çıktığını okuyacaktık daha sonra…

Ne diyeyim…

Allah bu delik’i affetsin…

Biz affetmedik ama bari Allah affetsin…

Her gece boşuna mı Kuran okuyor garibim…

 

http://yazinverlag.org ve

http://yazindergi.com

sitelerinde M. Şehmus Güzel ve Nuray Bayındır’ın yeni yazıları yer almaktadır.