Alevilikte ölüm olayı Yazdır
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Pazar, 27 Aralık 2020 13:15


Alevilikte ölüm iki farklı mana ve içerikte yorumlanır. Bu yorumlardan Birincisi “biyolojik ölüm”dür. Biyolojik ölümü, “ölme”, “ölüm”, “kalıbı yani bedeni dinlendirmekve “Hakk’a yürümek” gibi terimlerle isimlendirebiliriz. İnancımızda “bedeni dinlendirmek” ve “Hakk’a yürümek” ölümün bir son olmadığı yeni bir durumun başlangıcı olduğu  gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Burada sözü edilen kalıp bedendir  ve beden yaşlanmıştır, yorulmuştur ya da hasar görmüştür, bu nedenlerden normal  işlevini yerine getirmeyecek durumdadır. Bu durumda can  bedeni (kalıp) terk eder. Kalıbını terk eden candır veya ruhtur, tindir.  Tanrıdan gelmiştir, Tanrıya dönecektir.Bu nedenlerden dolayı can, Hakk’a ulaşmak üzere bedeni terk eder (Hakk’a yürür).  Yani Alevi inancında ölüm/ölme, Tanrıya ulaşmak/öze yeniden kavuşmak olarak kabul edilmektedir. Hakk topraktır,Ateştir, Havadır, Sudur. Bu nedenle Hakk’tan gelen yeniden Hakka dönmektedir.

Alevilik inancında ikinci ölüm ise, Her Alevi can’ın yola girmesi için düzenlenen “ İkrar törenindeki ölüm”dür. Bu ölüm, Alevilerce “ölmeden önce ölmek” olarak ifade edilmektedir. İkrar törenindeki ölmek, iradi bir ölümdür ve bu aşama Alevi eğitiminin belki de en çarpıcı ve en zorlu aşaması olarak kabul edilmektedir.

Her Alevi can, Alevi öğretisi yolunda, her şeyden önce nefsini öldürür.Alevi can bütün tutkularından, aşırı isteklerden, kibirden kurtulmaya ve özünü gerçeğe adamaya yani öğretiyi benimseyip yola girmeye karar vermiş ve buna hak kazanmışsa  “İkrar (Nasip) Alma”ya, yani “ölmeden önce ölme” ye hak kazanır.

Böylece insanın son veda anındaki hesaplaşmasını, önceden ikrar töreninde yaşayan Aleviler, kendilerini yeniden doğmuş olarak kabul ederler ve bu olayı da “ikinci doğum” olarak adlandırırlar. Yola girmenin ön koşulu olan “ölmeden önce ölmek” (iradi olarak ölmek), Aşık Veysel tarafından şöyle dile getirilmiştir:

« Topraktandır cümle beden
Nefsi öldür ölmeden
Böyle emretmiş yaradan


Yine iradi olarak ölmeyi ve ikinci doğumu
Şâhi bir nefesinde şöyle anlatmaktadır:

« Dört kapı selâmın verip aldılar,
Pirim huzuruna çekip yettiler;
El ele, el Hakk’a olsun dediler,
Henüz mâsum olup cihana geldim. »

Ozanlarımızın dile getirdiği nefeslerde de belirtilen, Alevilikte yapılan ikrar töreninden sonra yola girenler kendilerini yeniden doğmuş gibi hissetmektedir.

Alevilikte yola giren yani Pirinin ve toplumun huzurunda yola ikrar veren kişi, kendisini tüm kötülüklerden, istenmeyen davranışlardan arındırılmış sayılır. Bundan sonra geride kalan yaşamı boyunca pişmanlık duyacağı şeyleri yapmamaya çalışır. Tüm hatalarından, kötülüklerden arınmış halde kalabilmek için çaba gösterir. Nefsini yenmiştir. Eline, beline, diline sahip pir-u pak bir candır artık.

İnancımızda  Hakka Yürümek veya Hakka Kavuşmak ;

Kızılbaş-Alevi inancında biyolojik  ölümün, yani kişinin bedenen aramızda ayrılmasının Hakk’a Yürümek veya Hakk’a kavuşmak olarak kabul görmesinin ana nedeni; Evrende mevcut olan canlı-cansız herşeyin yoktan var olmayacağına inanılmasıdır. Kızılbaş-Alevilik öğretisine göre, İnsan-Evren-Tanrı bir bütündür (vahdet-i vücud); Bu durum (ölüm), varlığın (insanın) öze dönüşümü olmaktadır.

Hakk’a yürüyen “can”ın aslında ölmediğine, fiziken aramızdan ayrılan her canımızın öze, Çar Anasır’a geri döndüğüne inanır Aleviler.

Aleviler; Semavi (İbrahim’i) dinlerde  yer alan korkutmalara, cennet inancına, cehennem inancına ve Azrail inancına da inanmazlar. 20. Yüzyıl ozanlarından Ali İzzet Özkan bu tür korkutmaları anlamsız bulduğunu şu dizelerle anlatır:

« Hoca’fendi bizi korkudup durma,
Ahiret ejderha marhane midir?
Nar’ı cehennemi bana gösterme
Kim görmüş, kim yanmış narhane midir?

Katran kazanlarım kaynıyor dersin
Sırat’u mizanda kimi tartarsın
Her adama kırk tane kız verirsin
Yoksa cennet’ala k.......ne midir?

Para vereni sırattan geçirdin
Cennetlik ettin uçmaktan uçurdun
Kimisine âb-ı kevser içirdin
Orası inhisar meyhane midir?

Bir dudağı yerde birisi göğde
Doğru söyle zebanilerin nerde
Azap sorgu sual yok mudur burda
Mahkeme ceza evi, dershane midir?

Ulu Tanrı ulu derler amennâ
Kısmet veren bir Huda’dır cihane
Al’İzzet der hocam gel uy zamana
Kutup haktır özgün şerhane midir? »

Görüldüğü gibi, “Tanrı korkusu” yerine “Tanrı sevgisi”nin temel alındığı bu nefes’te, tümü ile sevgi, dostluk ve içtenlik içeren bu ifadelerin özünde, Alevi öğretisinin insana verdiği değer, insan-tanrı ilişkisi açıkça görülmektedir.

Düşünsel dokusunu Varoluş felsefesinden alan Alevilik Semavi dinlerin biçimsel, geçersiz kurallarını doğru bulmaz. Varlığın birliğine, bilinene, gözle görülene inanır. Alvilikte soyut varlığa karşı düşünsel planda sürekli bir başkaldırı olmuştur.  Alevilere göre, Her Alevi canın yaşamı boyunca kendini sorgulaması ve eksiklerini, yanlışlıklarını kendisi bulup düzeltmesi gerekmektedir.

Bu sorgulamayı, Aşık İsmail Daimi şu dizelerle anlatmaktadır:

« Ben beni bilmezdim hatır kırardım
Meğer ilmim noksan imiş bilemedim
Ben insandan başka ilâh arardım
Meğer ilâh insan imiş bilmedim. »

Bu inancı benimseyen Kızılbaş topluluk üyeleri için ölümün yok olmak olmadığı, sadece don değiştirmek olduğu ve Hakk’tan gelinip yeniden Hakk’a dönmek olduğu açıktır. Ölümün aynı zamanda ;  insanı Tanrıya (Hakk’a) yani Toprağa ulaştırdığına inanılırken, ölümle birlikte insansı çekişmelerin, düşmanlıkların, kinin ve nefretin biteceğine ve Tanrısal öze (Hakk ile Hakk olunduğunda) ulaşıldığında, bütün bu anlamsız çekişmelerin o güzellik içinde yok olacağına inanılır.

Aşık Veysel bir şiirinde bunu şöyle dile getirmiştir:

« Aslıma karışıp toprak olunca

Çiçek olur mezarımı süslerim
Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar
Gök yüzünde dalgalanır seslerim

Ne zaman toprakla birleşir cismim

Cümle mahluk ile bir olur ismim
Ne hasudum kalır, ne de bir hasmım
Eski düşmanlarım olur dostlarım

Evvel de topraktır, sonra da adım

Geldim gittim bu sahnede oynadım
Türlü türlü tebdilata uğradım
Gani viran şen olurdu postlarım

Benden ayrılınca kin ve buzuğum

Herkese güzellik gösterir özüm
Topraktır cesedim, güneştir özüm
Hava yağmur uyandırır hislerim

Alimlerin alimini ölçer biçerler

Hanını hasını eler seçerler
Bu dünya fanidir konar göçerler
Veysel der ki gel barışak küslerim »

Alevi öğretisinde yola girerken ölmeden önce ölümü gören can için, ölüm yoktur, devir kuramı gereği don degiştirmek vardır. İnsanın kutsallığının, kendisine, çevesine olan tüm sorumluluklarının yola giren insana öğretildiği Alevilikte ; Mevcut dinlerden farklı olarak, Tanrı-İnsan-Evren’e bakış açısının kendine has olduğu ayan beyan ortadadır.

Ve bu nedenle de Semavi dinlerden, insanı kul gören, her duasında « tanrıdan korkunuz » diyen, insanın yazgısının önceden belirlendiğini sürekli vurgulayarak, insan’da yaşam sevincini yok eden bu göksel dinlerden temelden farklıdır.

Semavi dinlerin aksine Aleviler ; Varoluşçu inançları gereği, tanrıyı sever, onunla haldaş olur, sevgiyi kutsar, tanrı-insan bütünlüğüne inanır, « okunacak ey büyük kitap insandır » diyerek insanı kutsar. İnsanın insana, insanın tanrıya kulluğunu kabul etmez ve Tanrı’dan korkmayı değil, tanrıyı (Hakk’ı) sevmeyi öğretir.

Bunlara istinaden diyoruz ki ; bulunduğumuz coğrafyaların egemen dini olan İslam’ın bizleri asimile etme çabalarına karşı durabilmek için ; Başta Alevi canlar, Arifler, Pirler, Rayberler, Zakirler bir araya gelip inancımızın tüm ritüellerini yeniden güncelleyerek bu yok edici zalimlerin inancımızı ortadan kaldırıcı hamlelerine dur  demek  durumundayız. Aleviliği öze bağlı kalınarak yaşatma derdi olan her Alevi can kendini inancımızın yok edilmesine karşı durmakla sorumlu görmeli ve buna uygun somut adımlar atmalıdır.

Unutmayın ki ; Zalimin sofrasından beslenen Alevi önderi geçinen yol düşkünleri Hakk’ın davasını güdemezler. Atalarımız tarihin her döneminde zorluğa, zorbalığa ve haksızlığa karşı canlarını ortaya koyarak mücadele etmiş ve bu sayede inancımız bugünlere ulaşabilmiştir. Bize düşen inancımızı bizden sonraki kuşaklara özüyle buluşturup aktararak devamı sağlamaktır.

Bu yolda bir lokma, bir hırka felsefesiyle halkına hizmet edenlere aşk ola,,,

Aşk ile canlar…

Not gelecek yazımız Alevilikte Cenaze Erkanı üzerine olacaktır. Sevgiyle kalın.