Türkiye'de akıl tutulması Yazdır


Ekonomik olarak biten bir Türkiye orta yerde iken, bunu görmeyen ya da görmezden gelen muktedirler, HDP şahsında Kürt halkının tümüne siyaset yasağı getirerek içine düştüğü ekonomik, siyasi, sosyal bunalımdan kurtulmaya çalışıyor. Bu bir akıl tutulmasıdır. Bugün HDP’ye karşı açılan kapatma davası ile Kürt halkına bırakalım siyaset yasağını, yaşam hakkı yasağı getirilmektedir.

Kendilerince Kürt Özgürlük Hareketini güçten düşürdüklerini sanan AKP, MHP ve Ergenekon temsilcileri, şimdi de her seçim öncesi gündeme getirilen Kürt siyasi hareketinin önünü kesmek amaçlı kapatma, siyasi yasak getirme gibi oyununu yeniden sahneye koymaktadırlar. PKK önderlikli Kürt hareketini askeri olarak zayıflattıklarını düşünen mevcut iktidar, HDP’yi de kapatıp 600’ü aşkın yöneticisine 5 yıllık siyaset yasağı getirme yoluyla da başta Kürt halkı olmak üzere, Türkiye’nin tüm ilerici, demokrat güçlerine de siyaset yapmanın yollarını kapatmaya çalışıyor.

HDP  şahsında Kürt halkına ve onların öncülerine, HDP bileşeni Türkiyeli ilerici, demokratik güçlerin öncü kadrolarına en az 5 yıllık siyasi yasağı da gündemine alan AKP-MHP iktidarı, bununla da yetinmeyerek şimdi de ömür boyu siyaset yasağını tartışmaya başlamış bulunmaktadır.

Muhalefet ise AKP’nin bu hamlesi ile kendini tam köşeye sıkışmış olarak gördüğünü düşünerek korkakça bir tavır sergilemektedir. Bu tavır ile bu müzmin muhalefet Türkiye’de iktidar olma hayalini bile kuramaz. 6 milyonu aşkın oy alan bir siyasi partinin kapatılıp tüm il,ilçe ve hatta köy yöneticilerine kadar hemen herkese siyaset yasağı getirilmek istenmektedir. Buna sessiz kalanlara Kürt halkı ilk seçimde gereken cevabı verecektir.

AKP’nin istemi ile “Çözüm Süreci” döneminde taraflar arası görüşmelere aracılık eden tüm HDP yöneticileri bugün bu eylemlerinden dolayı yargılanırken, aynı süreçte görev yapan, görüşme sürdüren AKP yöneticileri ise ödüllendirilmektedir.

HDP’nin kapatılması için açılan davanın tarihi de manidardır. MHP Büyük Kurultayı’na bir gün kala önce Haluk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşürülmüş, ardından HDP’nin kapatılması amacıyla Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur.  Erdoğan uzun süredir HDP kapatılsın diyen Bahçeli’ye bir  kurultay hediyesi olarak Kürt halkının siyasi temsilcilerini susturmayı amaç edinen bir girişimi başlatma emri vermiştir.

Yandaş medya’nın hepsi bir anda HDP kapatılsın propağandasına başlamışlardır. Tüm yalakalar hep bir ağızdan HDP’nin kapatılması mı? Sadece siyaset yasağı ve hazıne yardımının kesilmesi mi Türkiye için hayırlı oluru tartışmaktadırlar. Hepsi bir ağızdan HDP’nin  PKK ile bağlantılı olduğunu, bu yüzden suç işlediğini peşinen kabul ederek tartışmaktadırlar.

Muhalefet ise kapatılmasın derken bile zorlanmakta, Milletvekillerinin vekilliğinin düşürülmesine sessiz kalmakta, Kürt sorununun çözümü için tek bir laf etmemektedir. Aksine Kürt sorununu görmezden gelen, çözümü askeri yoldan Kürt savaşçılarını yenerek elde edeceğini sanan mevcut iktidara bırakalım söz söylemeyi, geçmişte “Çözüm Süreci”nin başlatılmasını eleştirerek muhalefet yapılmakta, bu süreç başlatılmamalıydı demektedirler.

Bugün Türkiye’de ortaya konan bu HDP’yi Kapatma oyunu sadece Kürt Hareketini susturmak değil, iktidara karşı en ufak tutum alacak olanların tümüne büyük bir gözdağı olarak sahnelenmektedir. Bahçeli HDP bir daha kurulmamak şartıyla ebediyen kapatılmalı demektedir. Bu hangi burjuva yasasına dayanılarak yapılacak, bekleyip göreceğiz.

Ancak 45 yılı aşkındır siyaset sahnesinde olan biri olarak şunu söyleyebilirim. Kapatılan HDP öncülü her siyasi parti’nin ardında kurulan yeni partiler seçimlerden sürekli güçlenerek çıkmışlardır. Kürt oylarına göz diken iktidar ve muhalefet partileri de dahil, Kürdistan coğrafyasında her seçimde hezimeti yaşamışlardır. HDP sonrası yaşanacak olan da eğer Kürt hareketince büyük siyasi hatalar yapılmazsa aynı sonuçları doğuracaktır.

Mevcut uluslararası konjonktür bugün Kürt halkından ve onun siyasi temsilcilerinden yana görünmektedir. Şimdi yapılması gereken ustalıklı bir siyasi hamlenin başlatılmasıdır. AKP sıfır  dosta sahip olduğu bir bölgede yaşıyor. Düne kadar kükreyen Erdoğan bugün kuyruğunu kıstırmış bulunmaktadır. Akdeniz de ve Ortadoğu’da attığı adımlar şimdi geriye doğru atılmaya başlanmıştır. Dış politikadan kaybetme yoluna giren Erdoğan, bu durumu gözden kaçırmak için, Türkiye’de her siyasi parti gibi yasal faaliyet yürüten HDP’yi yok ederek  iktidarını koruyabileceğini zannetmektedir.

MHP’nin istemi doğrultusunda Kürt demokratik hareketini susturmayı amaç edinen Erdoğan, daha dün Türkiye’yi Ortadoğu’da işgalci bir güç olarak değerlendiren AP’nin Suriye’de kendilerine müttefik olarak SDG (Suriye Demokratik Güçleri)’yi seçtiği açıklamasından hemen sonra bu hamleye karşı HDP şahsında Kürt halkının  siyasal, sosyal ve ekonomik  istemlerine yolu kapatmayı amaçlayarak cevap vermiş bulunmaktadır.

Tüm hazırlıklar İktidarın HDP’yi güçten düşürüp Kürt siyasetini öncüsüz bırakarak seçimlere gitmek ve iktidarını korumak için HDP tabanından oy devşirmek  olarak yapılmaktadır.  Elbette iktidarı boyunca toplumu kutuplaştırarak iktidarını sürdüren Erdoğan, HDP’yi kapattığında tüm milliyetçi, ırkçı, dinci kesimlerin kendisine oy vereceğini de hayal etmektedir. 

Bunda başarılı olabilir mi? Kürt halkından iyi bir tokat yiyeceğinden eminim. Ama muhalefet partileri böylesine korkak, ürkek bir siyaset ile AKP’yi iktidardan indirmekte epeyi zorlanacaklardır. Hele İktidar ile aynı ayrıştırıcı dili konuşan bir muhalefetin başarılı olma şansı ise bulunmamaktadır.

Şimdi gözlerimiz HDP’nin ve öncülerinin izleyeceği siyasete bakmaktadır. Biliniyor ne PKK ne de HDP Kürt halkının meşru hakkı ayrılma hakkını hiçbir zaman dile getirmediler. Her toplumsal kesimin eşit haklarla bir arada yaşadığı Demokratik bir devleti savundular. Bu gerçekleşebilir tek seçenek olarak görüldü.

Bugün HDP’yi kapatmak isteyenler de bu durumu bildikleri halde, HDP’yi ve PKK’yi bölücü olarak adlandırmakta ve halkları aldatarak,  halklar arası toplumu kutuplaştırmak üzerine siyaset yaparak iktidarda kalmaya çalışmaktadır. Oysa çözüm süreci döneminde toplum kısa sürede birbiriyle yeniden kaynaşma yoluna girmeye başlamıştı. AKP bu süreci oya dönüştüremediği için sonlandırmış ve ardından ülke kan gölüne dönmüştü.

Bugün aklı başında her insan sürdürülen bu siyasetin bir akıl tutulması olduğunu bilir. Ama bizim müzmin muhaliflerimiz  akıl tutulması yaşayan iktidarı alaşağı edecek cesur bir politika yürütmekten oldukça uzak görünmektedir. AKP/MHP despot iktidarını alaşağı etmeyi  hedef seçmiş  her siyasal oluşum, bunun yolunun Kürt halkının oy desteği olmadan gerçekleşemeyeceğini bilerek hareket etmelidir