Sünni-Alevilik (2) Yazdır


AKP’nin devletleşmeye başlamasıyla, devletten nemalanmaya çalışan Alevi iş adamları, işgüzarlıklar yaparak, hükümete yağ çekmeye başladılar. Devletin Alevisi olan vakıf ve bazı kuruluşlar, halkı AKP’nin kuyruğuna bağlayarak, bir torba patatese, iki kilo bulgur ve iki torba kömüre oy verenler konumuna soktular, AKP’nin gücünden yararlanmak, onların kuyruğu olmak istemeleri, var olan küçük işletmelerinin yaşaması anlamına gelecekti. İleriki aşamalarda devletçi kuruluşlarla dirsek teması, Alevi halkı farklı cılız örgütlenmelere itti.

 

Sınıfsal olarak Aleviler, artık, zengin, orta zengin ve küçük zengin olmak kaydıyla, Burjuva sınıfının içinde yer aldılar, ama,  tekelleştirilmediler. Zaten tekelleşmiş olsalardı, emperyal güçlerle bütünleşip, kendi halklarına ihanet edeceklerdi.

Diğer taraftan, işçi, yarı proleter köylü, köy zengini tabakalar, üstteki burjuva şekillenmesine paralel olarak, AKP, MHP ve CHP’ye,  yamalanmaya, oy vermeye başladılar. Genel olarak sağa kayıldı. Önceden solda mıydı? Çoğunlukla hayır. Ancak Türkiye sol yelpazesinin her karesinde varlardı. O nedenle Aleviler potansiyel solcu, devrimci demokrat görüldüler. Bu onların yaşam biçimleri ve dinsel öğretilerinden de kaynaklanıyordu.

Peki, bugün Alevilik aynısı mı? Değil.  Milliyetçi sağa oy veren bir kitle var. Radikalleşirse farklılıklar arz edebilir, ama, koyu dincileşmeye ve Türk milliyetçiliğine kayabilirler. Örneğin; Azeri Türklerinde Aleviler, koyu milliyetçilerdir. Hatta bozkurt işareti sembolleridir. Bizde bozkurt, onlarda, Kızılkurt olarak anılır ve sembole edilir. Kurt kültü orta Asya’da  Türk geçmişinde tanrısaldır, yani, bu aşamada sağcılaşmak, geriye gitmek, mümkündür. Geleneklerine sahip çıkma anlamında sorun yok, eğer işbirlikçi oligarşik yapıya yamalanıp, düne kadarki oluşumuna ters düşerse yanlış yapar.

Belki bu gün, çoğunun çocuğu, ailelerinin haberi olmadan Sünniliği kabul etti. Ritüel olarak Sünni inançları uyguluyor. Üniversiteye giden gençler, kaldıkları yurtlar gereği Fetullahcı, diyanetçi ve diğerlerinin kontrolünde hareket ediyorlar. İşte geleceğin Sünni si bu gençler olacaktır. Alevi enstitüsü veya üniversitesi yurtları var mı? Hayır. Kurmak için çaba var mı? Bilinmiyor. İşte sorun da bu, yarını örebilecek miyiz, yurtları yapıp, yüksek okullar inşa edebilecek miyiz? Bu sorulara cevap bulursak, zararın bir yerinden dönmüş oluruz.

Çok sayıda zengin Alevi iş adamları var, direkt olarak yayın ve medya alanında, belirgin bir faaliyet tutturabilirlerdi. Şimdiye kadar en az on kanal oluşturulup, gazete ve dergiler yaratıla bilinirdi. İnternet rahatlıkla kullanıla bilinirdi. Sponsorluk yaparak oluşumlar desteklene bilinirdi. Büyük burjuva oligarşisinden çekinip sindiler. Böylece güç olamadıklarını gösterdiler.

Genelde Alevi halkı çağdaş ve okuryazardır. Gençlerinin çoğu üniversiteyi bitirmiş, belirli noktalarda kariyer elde etmiş, ticarete atılarak ekonomik durumunu düzeltmiş, siyasetin üst noktalarına ulaşmış, ancak bu gelişmiş olduğuna inandığımız unvan sahibi olmuş aydın insanlarımız dönüp bir defa, kendi içinden çıktığı halkının sorunlarına, siyasi, sosyal ve dinsel olarak, çözüm aramamıştır. Arayan insanlarda yetersiz kalmıştır. Hal bu ki; otuz kırk yıl önceden vakıf, eğitim, hoca ve dedelerin yetiştirilmesi planlanmalıydı. Devletin gizli ödeneğinden alınan paralara muhtaç kalınmamalıydı.

Şimdi, ortada devletin parasıyla yaratılmış vakıflar türedi, onların yetiştirdiği diyanet eksenli dedeler türedi. Bu başlangıç ileride domino etkisiyle, gelecekte tartışmalı bölünmeler yaratacaktır.

Tüm Alevi dernek ve federasyonları eğer birazcık politika biliyorlarsa yapacakları ilk şeylerden birisi bu sorunlara çare bulmalıdırlar. Elbette ki, Cem evi projeleri olacak, orada sosyal faaliyeti olacak, ibadetini edecek, ama, yarınını da yaratmayı bilecek ve uygulayacak. Yok sa, Sünni- Alevi olmaya adaysınız demektir.

Dersimi, Maraş’ı, Sivas’ı, Malatya’yı, Çorum’u, Gazi’yi, Roboski’yi, ve  Gezi için ölen Alevi gençlerinin cesetleri üzerine basıp, kimse, AKP ve onun kendine benzettiği devletinden hesap sormadan, onlarla anlaşmaya varamaz. Yezit ile Hazreti Hüseyin bu gün karşı karşıya gelse, Yezid’i  tutarız diyen, bu iktidara kimse yamanmasın, çok vebali var, adaletsizliğin düzeni olan,  soygunun, üçkağıdın, yalanın, düzenbazlığın, her türlü hortumlamanın iktidarı, işçinin emekçinin sorunlarını unutturup gündemler yaratarak, sömürüsüne devam ediyor. Bu sömürü durmadıkça bizler sahte gündemlerle oyalanmaya devam edeceğiz. Yezid yezidliğini yapacak, sömürülen, zulme uğrayan, mazlum Hüseyin’i oynayacak.

 

1980,  12 Eylül darbesinden sonra, benim kendi tespitim; Aleviliğin örgütsüz olduğu ve gelecekte dinsel alanda ve siyasette önemli denge unsuru olacağını görmekti. Olmalıydı da. Sol’a vurulan darbenin ardından, tutunacak proleter mevzi ve zeminler zayıflamıştı, psikolojik olarak halk ve onun bağrından çıkan devrimciler dağıtılmış, hapse atılmış, yurt dışına kaçması sağlanmıştı. Bu önemli potansiyel, direnecek siyasi örgütten ve askeri güçten yoksundu. Elimizde bir çok karşı koyma deneyleri ve bilgileri varken, direnme ağırlıklı davranamadık. Kürt hareketi önderleri bu deneyimleri çok iyi uyguladılar ve bu gün alternatif oldular.

 

İşte yurt dışında bulunduğum bu dönemde Almanya’da ilk oluşan bir elin parmağının sayısına ulaşacak Alevi ve Bektaşi derneğinin oluşumunu tüzük olarak hazırlayıp içten ve inançlı insanlarla yolun yapısının ana çıkış çarkını döndürdük. 1984 ve sonrasına tekabül eden bu zamanlama hiç değilse, bu gün için ilerleme aracı oldu. Bizler, kendi ailemiz tarafından bile eleştirildik, devrimci insan din ile uğraşır mı? diye.

Politik olarak, Kürt hareketine ve diğer sol  yapılara ana destek unsurlarından birisi olacağını görmüştük. İyi ki, başlatmışız. Aslında, bazı Kürt arkadaşlar, hareketi böler diye bana acayip sert tepki bile gösterdiler, ama, bu gün, gündemi, Kürtler ve  Aleviler önemle oluşturuyor. Benim açımdan gündemi, sömürüye karşı çıkan sendikalar, eğitimin çarpıklığına karşı tavır alan üniversiteler, saldırgan ve bölücü iktidara karşı, barış gönüllüleri, doğayı yok eden sisteme karşı çevreciler, var olan çürümüşlüğe, yoğun emperyalist kültür sanayisi baskısına karşı, aydınlar, demokratlar belirlemeli ve yönlendirmeliydi. İşte o zaman Alevi örgütlenmesine belki gerek bile kalmazdı. Yine de, demokrasinin dengeleri ve renkliliği açısından Alevi yapılanmaları maya olarak tutmuştur, yerindedir.

Esas olarak gelecekte, Aleviliğin çağa uygun anlatımı ve bunun için de eğitimsel olarak yapılandırılması aciliyeti vardır ve gereklidir.