devrimci katili mihrac urala cevap Yazdır


 

(Birinci Bölüm)                

Mihraç URAL sorununun nedenlerini  bilmeyen, yada bilmek istemeyen arkadaşlar  olabilir. Önemli degil. Olabilir. Binlerce insanın ugruna mücadele ettigi onlarca yoldaşımızın hayatlarını ortaya attıgı,yüzlercesinin işkencelerde geçtigi, sakat kaldıgı, devrim ve sosyaliz ideallerini örgütümüz şahsında gerçekleştirecegi umutlarını karartarak, bu güzel ınsanların anılarına ve ideallerine ihanet eden bir kişiyle ugraşmak, onun suratındaki sahte’’ devrımci’’ maskesini fırlatıp atmak ve çırılçıplak ortada bırakmak önemli bir görevdir.Bu görev ne benim, nede, bu örgüt içersinde bulunmuş  diger yoldaşlarındır: Bu görev; benim ve diger yoldaşların oldugu kadar tüm Türkiye solu’nundur.  

‘’ Aradan bunca zaman geçti, eski defterleri karıştırma’’nın ne geregi oldugunu söyleyen arkadaşlarımızın oldugunu duyuyorum. Böyle düşünen arkadaşlarımızın konuşacakları çok şeylerinin oldugunu da biliyorum. Buna karşın,’’ ne geregi var’’ diyen, ‘’adam sende’’ci bir  aymazlık içersinde olmalarına şaşırıyorum.  Bu ve benzeri görüşte olan arkadaşlarımın görüşlerine katılmadıgımı belirtmek istiyorum. Geçmişlerine  saygısı olmayanların, geçmişlerinden  kaçtıklarını,dolayısıyla da korktuklarını düşünüyorum. Geçişlerinden kaçarak ondan kurtulmayı düşünenlerın, geleceklerine de saygı duymayacaklarından hiç şüphem yok.  Arkadaş sohbetlerinde,  biz yada ben,’’ orta-doguda iken....’’ diye söze başlayıp, ‘’ nostaljik’’ takılanların.devrimci geçmişlerini yiyerek kişilik kazanma; yada, yeni yetme sosyalıst  sempatizanlar arasında duygu sömürüsü temelinde ‘’ saygınlık’’ kazanma çabalarının temelindeki ‘’tükenmişlik’’ lerini de biliyorum. Bunların bir çoguna hem tanıklık ettim,  duydum,duyuyorum.  20-30 sene öncesinin anı’larıyla, bar ve birahanelerin ‘’ dumanlı’’ ortamlarında ‘’ gerilla’’cılık hikayeleri anlatarak ‘’ yeni yetme’’lerin bugulu bakışları arasında, bir nebzecik ‘’gönül alemi’’ kopartabilirmiyim(!) çabasında olanları saymıyorum. Söylemek istedigim, ‘’ bu saatten sonra ne geregi var’’ diyenlerin, ‘’ bana degmeyen yılan bin yaşasın’’ demeye gelen ‘’ boşver’’cilerin aymazlıgıdır. Şu an, ‘ yılan’ın kendisine degmedigini zannedenler, geçmişlerini unutmuş olanlardır. Kendilerini var eden geçmişlerine saygısı olmayanların, ölü’lerine, bir zamanlar sırt sırta mücadele ettikleri yoldaşlarına karşı  oldugu kadar, kendilerine karşı da saygın olamazlar. Böyle düşünen bir anlayışın,bundan sonraki yaşamının hiçbir anlamı olmayacaktır. ‘’ öz’ünden sıyrılmiş bir biçim’’in,  istenilen kalıba kolaylıkla  sokulabilecek ‘’hammadde’’den ne farkı var ki.?                      

Devrimcilik inat’tır. İsrar ve inat olmadan devrimci mücadelede  siyasal sonuç alamazsınız. ’’ İsrar’’ larında ‘’ inat’’ etmeyenlerin, bir süre sonra, ‘’anılar’’ını içki sofralarında ‘’ meze’’ olarak tüketmekten başka yapabilecekleri hiçbir şeyleri kalmaz. Bu gün, geçen dönemin kimi ‘’ cazip şöhretleri’’nin yaptıklarıda bundan farksızdır.               

Mihrac Ural adındaki devrimci katili, bu süreci farklı bir anlayışla yiyip bitiriyor.Bir kac aylık bir çalışmanın sonunda, bu kişinin tüm pislikleri gün işıgına çıkartıldı.Bu çok önemli. Devrimci geçmişimizi kirletmeye, sosyalıst mücadelemizi karartmaya ve saptırmaya çalışan bu hain soytarı, hala  ölülerimizin kemiklerini sızlatırcasına etrafa pislik saçmaya devam ediyor. 35 senedir saklamaya çalıştıgı ihanetlerinin gözler önüne serilmesi, unutuldu zannettigini sanarak yeniden devrimci hareketler içersine sızma çabaları, bugün, büyük oranda engellenmiştir. Hayatı boyunca yoldaşlarına karşı ikiyüzlü davranmış, onları birbirlerine  karşı kullanarak kirli emellerini gerçekleştirmek için arkalarından pusu kurmuş, aşagılık kara-çalmalar la birçogunu bizzat öldürmüş, öldürmek istemiş yada öldürtmüştür. Bir gün önce kahraman dedigi yoldaşlarına bir gün sonra ‘’hain’’ diye kahpece tuzaklar kurmaktan çekinmemiştir. Daha düne kadar, bu soytarıyı ‘’ insan’’ yerine koymayarak muhatap almak istemeyen birçok yoldaş, bu hain’in NEBİL yoldaşın ölüsünü bile pazarlamaya cüret etmeye başlamasıyla, ‘’ bu kadarı da fazla’’dır diye ,adeta  ‘’isyan’’ ederek karşı çıkmış ve konuşmaya başlamışlardır. Nebil yoldaş’ın,30 seneden fazla süren karanlıkta kalmış ‘ yakalanmaları’’ böylece aydınlanmıştır. Kim nde derse desin,tek başına bu bile, Nebil yoldaşın anısına yapılan en büyük hizmet olmuştur. Örgütsel tarihimiz içersinde, buna benzer onlarca karanlık olay vardır.Açıkca tartışıldıgı taktirde hepsinin adresi  Mihraç Ural adlı haine çıkacaktır.Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.            

Mihrac Ural ismi, örgütümüzün  onurlu tarihihinde  kara bir leke’dir. Bu lekeyi temizlemenin yolu, gerçeklerin açık yürekllikle ve tüm çıplaklıgı ile  bilinmesinden geçiyor.            

Mihrac Ural, yılla boyu yoldaşlarının ardısıra kurdugu hain tuzakların arkasına sıgınarak yaşadı. Kendisi için ne söylenmişse onu ters-yüz ederek başkalarını suçladı.Hiçbir konuda dogru söylemedi veher konuda yalan yazdı.Yüzlerce kişinin bizzat görerek tanık oldugu gerçekleri bile herkesin gözünün içine  bakarak çarpıtmaktan çekinmedi.Figüran rolünde olması gereken bir alanda ‘’başrol’’ oynamaya kalktı ve çapı ile konumu arasındaki orantısız gücün altında ezildi ‘’un-ufak’’ oldu. Samimi olabilseydı düzelebilirdi belki. Samimi olmadı,olamadı. Çünkü; İpi başkalarının elinde’ydi.Oyuncak oldu. Ihanetin virüsü, kılcal damarlarına kadar nüfüz etti.           

Mihraç Ural, aylardır hakkimda yalan yazıyor. Bekledim.son sözünü söyleyinceye kadar bekledim. Söyledigi her yalanın cevabı var. Söyledigi her yalanın cevabı, hem kendisidir, hemde en yakını olarak ‘’yoldaş’’ diye hitap ettigi yine  kendi arkadaşlarıdır. Yalanlarına verecegim cevap, kendi el yazılarıdır.          

Birkaç aydır, bu site’de,  M.Ural’ın örgütümüze, dolayısıyla da yoldaşlarımıza karşı kurdugu ‘’kumpas’’ larını deşifre ediyoruz.. Sırdan bir sosyalist sempatizanın dahi ılk önce bilmesi gereken bir kural vardır. Yoldaşlarına ve örgütüne güveneceksin. Yoldaşına  güven, örgütüne inanç olmadan siyasal mücadelede başarının hiç bir koşulu elbette olamaz.                

1980 öncesi, ‘’ güven ve inanç’’ kavramlarını tartıştıgımızı hatırlamıyorum. Yanlışlar yaptık, eksikliklerimiz vardı, sekterliklerimiz olmuştur. Bunların hiçbiri, ‘’ inat ve israr’’ larımızın önüne geçemedi. İdeallerimizin yolu ve yöntemleri üzerine ‘’ dişe diş ‘’ tartıştıgımız ve birbirimizi incittigimiz, kırdıgımız an’lar oldu. Yoldaşlık ilişkilerimiz, birbirimize karşı güven ve devrime olan inancımızda en küçük bir zaaf duymamıza neden olmadı. Ciddi rahatsızlıklar duydugumuz kimi ‘’ yoldaş ’’ ların davranış biçimlerini bile,’’ art niyetli’’ degerlendirmek aklımızın ucundan bile geçmedi. ‘’ mutlaka bir nedeni vardır’’ diye düşündük. Bunun en somut örnegi, NEBİL RAHUMA yoldaşın bizzat kendisidir. Mihraç Ural’dan gelen ve kimin getirdigi bugüne kadar hala netleşmeyen ‘’ pusula’’larla, pusuya düşürülüp yakalatılması olayı bile 30 sene sonra açıga çıkmıştır. Nebil Yoldaş’ın bu sırrı, o dönem, sadece tek bir kişiyle ( Erkan Ulaşan) paylaşmış olması, devrimci dürüstlügü, yoldaşlarına olan güven ve inancıyla izah edilebilir. Kısaca izah etmeye çalıştıgım 80 öncesi ruh halimizi bilmeyenler yada o inanaç ve tertemiz devrimci ahlakı taşımayanlar, bugün Erkan Ulaşan’ı suçlamaya çalışıyorlar. ‘’Neden başka kimseye söylemedi? vb. Sorularla akıllarınca Erkan’ı  ‘’yalan’’lamaya çabasındalar.  Erkan Ulaşan’ın söylediklerini duymuyorlar(!) duymak işlerine gelmiyor. Nebil Yoldaş’ın, kendisine söyledigi bu sözlerini, zamanında  pek cok kişiye bizzat söyledigini ıddıa ettigi kişilerin hiçbirisi, çıkıp ta ‘’ bana böyle birşey söylenmedi’’ demedigi halde,’’ sagır ve dilsiz’’ rolünü oynamaya devam ediyorlar. Erkan Ulaşan ısrar ediyor, Nebil’in kendisine söyledigi sözleri, ‘’ Mehmet Yavuz’a zamanında söyledim’’ diyor. Ne garip...! Mehmet Yavuz,’’ hayır söylemedi’’ diyemiyor. ‘’ sagır’’ları oynamaya devam ediyor, ortagı M.Ural’ı savunmaya devam ediyor. M.Ural’ın  ‘’ suç ortagı’’ olmakta sakınca görmüyor.                 

Bunların yazılması gerek, tarihimizin karanlıkta kalan sayfalarının gün ışıgına çıkartılması gerek. Sadece kendi tarihimizin degil, dişımızdaki sosyalıst devrimci hareketlerin de tarihlerindeki karanlık dönemlerin aydınlatılmasının , gelecegimiz açısından önemli oldugunu bildigimiz için, karanlıkta kalmaması, aydınlatılması gereklidir.               

Dogrularımızı biliyoruz. Eksikliklerimizi ve yanlışlarımızı da bilmek zorundayız. Eksik ve hatalarınızı  düzeltmeden, dogrularda ısrar edmezsiniz.Düzeltilmeyen yanlışların,bir süre sonra kronikleşerek dogrularımızıda egriltecegi  unutulmamalıdır.               

Örgütümüzün  yıllar önce içersine düştügü durum da zaten budur . Zamanında tespit edilerek müdahale edilemeyen yanlışlar ( ihanet ve kumpas) bügün, binlerce devrim ve sosyalızm savaşcısının ‘’dişi ve tırnagıyla’’ yarattıgı degerlerinin üzerinde tepinen 3-5 kişilik  ‘’soysuz’’un  elinde , MUHABARAT merkezlerine pazarlanan bir ‘’meta’’ya dönmüştür.               

M.Ural adlı devrimci katili hain, önüne gelen herkese dil uzatıyor.Köşeye sıkıştıkca saldırganlaşıyor, pervasızlasşyor. Herşeyi çarpıtıyor, ‘’günü degil, an’ı kurtarmaya’’ çalışıyor. Konuştukca batıyor.            

Bügüne kadar bekledim. İçindeki tüm pisliklerini ‘’kusması’’için bekledim. Yalan ve igrençliklerinin tükendigini bildigi için, ‘’ karar aldık bu tartışmaları durdurduk’’ diyor. Konuştukca ‘’ yalan’’ söylemeye devam etti. Söyledigi ‘’aşagılık yalanların’’ delilleriyle ispat edilecegini fark ettigi an, ‘’ ...biz bu tartışmaları durdurduk ’’ diyor. Adama sormazlar mı...? ‘’..sen kim oluyorsun soytarı’’ sen neyi, nasıl durduruyorsun  demezler mi... ? 

MİHRAC URAL ADLI  DEVRİMCİ KATİL’NİN  YALANLARINA CEVAP... 

Yalan 1__ ‘’ İbrahim Yalçın’ın eşi, MİT tarafından göz ameliyatı oldu’’ diyor.

Şeytan’ın bile kırk yıl düşünse aklıma getirmekte  zorlanabilecegi ve belki de, ’’ bu kadarı da fazla’’ diye söylemeye cesaret edemeyebilecegi bir aklaksızlıgı, devrimci  katili Mihrac Ural rahatlıkla ve üstelikte herkesin gözünün içine baka baka  utanmadan  söyleyebiliyor.Cevap veriyorum. Benim eşim, iki defa sag ve sol gözünden ‘’ tıkalı olan göz yaşı kanalları’’nın açılması amacıyla amaliyat oldu. Tarıh,1988’in sonu  yada 1989 Ocak-şubat aylarıdır. Paris civarında ‘’ Cergy Pontoıse’’ denılen bir bölge hastahanesinde ameliyat oldu.Bunun dışında hiçbir yerde amaliyat oldugunu bilen varsa söylesin(!)  ben bilmiyorum. Ameliyat oldugu dönem Fransa’ya yeni gelmiştik ve dil bilmiyorduk. Hastahanede tercümanlıgımızı yapan, örtütümüz’ün o zaman MK yedek üyesi İRFAN DAYIOGLU ve hanımı NURAN BAYINDIR’dır. Amaliyet sırasında hastahaneye bir kaç kere  ziyarete gelen, örgütümüzün MK üyesi SALIH’dir. Mihrac Ural’ın kendisi en az 2 yada 3 kez Suriye’den telefonla arayarak ‘’ geçmiş olsun’’ demiştir. M.Koç yoldaş yazdı. Ziyarete  geldigini, kendisi gibi pek çok örgüt taraftarımızın da bu dönem ziyarete gelerek ‘’ geçmiş olsun’’ temennisinde bulundugunu herkes biliyor. Fransadaki tüm örgütlü arkadaslarımıza buradan çagrı yapıyorum. Mihrac Ural adlı pislik, bu kadar açık bir yalanı nasıl yapabiliyor? Yüzlerce kişinin bizzat tanıklık edebilecegi bir olayı bile herkesle ‘’ dalga geçerek’’ nasıl ve hangi yüzle söyleyebiliyor? Ben biliyorum.Mıhrac Ural bitip tükendiginin farkındaydı, köşeye sıkışmıştı,’’ kaçacak bir yeri kalmayan bir köpek ‘’ gibi saldırmaktan başka çaresi yoktu. ISA yoldas’ın yazısında bulunuyor. Bu sıtede yayınlandı.  İSA yoldaş kaçırılarak ‘’sorgu’’lanırken, önceden yazdıkları,’’ CEMAL’ın eşi’nın başkasıyla ilişkisi(!) var’’ diye zorlandıgını ve ‘’ ölürüm de bu yazıya imza atmam’’ dedıgı zaman,’’ peki o zaman bunu çıkartalım diye gülüştüklerini’’ Isa yoldaş yazdı. Bu ve benzeri aşagılık yalanları söyleyecek kadar küçülüp ‘’un-ufak’’ olmuş  bir kişinin sapık olması  yada, özel bir sıkıntısının bulunması gerekiyor. Ben bu katilin sıkıntısını anlıyorum(!) ama  merak etmesin bunu yazacak degilim. Yalnız şu kadarını söylemek zorundayım.Mihrac Ural,’’ alemi kendisi gibi biliyor’’ yada ‘’ alem’in kendisi gibi olmasını istiyor ’’ öyle oldugu zaman, kendi ‘’ karın agrı’’larından kurtulabilecegini sanıyor.O kendi sorunu,kendisi ‘’ ekti’’kendisi’’biçecek’’ beni ve eşimi bu pisliklere bulaştırmaya ne gücü, nede çapı yeter.              

Benim eşim Suriye’ye geldigi zaman, onlarca yoldaşın önünde,’’ işte bizim gururumuz,bacımız’’ diyen bu hain’in igrenç yalanlarına aldırmıyorum. MK Üyesi , SALIH( kemal Bayram) MK yedek üyesi, IRFAN DAYIOGLU , hanımı NURAY BAYINDIR ve MEHMET KOÇ başta olmak üzere,  Fransa’daki  tüm yoldaşları bu sahtekar hain’e karşı TANIK OLARAK GÖSTERİYORUM.   

Yalan 2__  Mihrac Ural, Paris’te benim tarafımdan ‘’ihbar edildiklerini’’ iddia ediyor.

Önce bu İhbar mektubunu aynen yayınlamak istıyorum.

‘’ ÇOK ÖNEMLİ

Size gerçek ve çok önemli bilgiler verecegim.

Suriye gizli servisi tarafından bir şiddet eylemi yapılacak.

  Şef Mihrac URAL, kökeni Türktür, ................

Adına iltica ve oturum kartı taşımaktadır. Bir Suriye pasaportu vardır. Karısı Suriyelidir. Türk olarak bir iltica kartına sahiptir, adı .........’dır Bagenux’da  AEFTİ’de meslek stajı yapmaktadır.

MİHRAC URAL 3 kişiyi öldürdü Türk yetkilileri ve Fransadaki Türkler bunu biliyorlar ama korkuyorlar.

   Bir başka Suriye gizli servisi ajanı bay..........’dır. Bu gerçek kimligidir ve adıdır.................adına sahte kimlik taşımaktadır. Gerçek.................Türkiyededir.

Bay............Suriye devlet başkanının kardeşi  Cemil Esat’ın korumacılıgını yaptı.

Bu yıl Mihrac Ural tarafından 8 Suriye ajanı getirildi.Beni de katılmaya zorladı Müslüman kardeşlere karşı eylem yapmak için.......oturuyorlar. Yanlarında 8 tabanca ve TNT bulunmaktadır.

Bütün söylediklerim gerçektir. Bunu kolaylıkla ögrenebilirsiniz. Sonra...

15.11.1988                                               ’’

 Not.buradaki nokta nokta ile işaretlenmiş yerlerde yazılanlar Mihraç tarafından silinmiştir. Özellikle hanımı ve Suriye’li muhabarat isimleri silinmiştir.. 

Cevap veriyorum.  Mihrac Ural adlı hain’in bu iddiasını destekleyen bir kişi bulunsun, fazla degil ‘’ sadece tek bir kişi’’ çıksın, ve ’’... evet, ‘’ bizi  İbrahim Yalçın ihbar etti ‘’desin, ben, onun  tüm iddialarını kabul(!) edecegim. Kimse cikmaz. Çünkü;  Paris’te kim/kimler tarafından ‘’ İhbar edildigi’’ni herkes çok iyi biliyor. İlk öncede Mihrac’ın kendisi biliyor.                

1988 yılı kasım ayı   sonuna dogru Paris’te,  ANTİ-TERÖR  timleri tarafından,  aralarında benim de gözaltına alındıgım bir operasyon yapıldı. Operasyon,15.11.1988 tarihli bir ‘’ İHBAR  MEKTUBU’’ üzerine yapıldı. Bu operasyon, 10  aralık 1988 tarihinde MİLLİYET gazetesi tarafından birinci sayfa’da haber olarak da duyuruldu. Operasyon sırasında evden kaçarak.Paris’in kuzey banliyölerinde bulunan ADIL OKAY’ın evine gittim. Eşim göz altına alınmış, oturdugum apartman dairesinin suları kesilmiş ve evin her tarafı didik didik aranmıştı. Banyo küveti kırılarak evde bulunan tüm kitap, defter ve kagıt  cinsinden ne bulunduysa hepsine el konulmuştu. Saklandıgım ADİL OKAY’ın evine gece yarısına dogru bir telefon geldi. Arayanlar , ANTİ-TERÖR TİM’leriydi. Telefonda’ki ses ,‘’ ..İbrahim yalcın’ın orada oldugunu biliyoruz, hanımı elimizde, kendisi mi gelecek yoksa biz’mi gelip alalım’’ diyordu.  ADIL OKAY, benimle konuştuktan sonra   teslim olmaya karar verdik ve benim verilen adrese benim gelecegimi söyledi. gece yarısına dogru beni, kapıya kadar getirip bıraktı. İçeri girdim ve kendimi tanıttım. 24 saat sorguda kaldım. ‘’ Mihrac Ural’ın, ALİ SÖNMEZ için polis(!) dir diye hazırladıgı ALİ SÖNMEZ DOSYASINI orada gördüm, dagıtılmadan yakalanmıştı. Sorgum sırasında Polis,  bana sürekli olarak, ‘’ ...Bunlar seni ve Ali Sönmez’ öldürecekler’’ diyordu. Ben, ‘’..Hayır,bizde örgütsel ayrılıklar döneminde bu gibi şeyler olur, birbirimize oportünist, revizyonist deriz ve bir süre sonra unutulur, kaldıki benim bu arkadaşlarla hiçbir sorunum da yok ‘’ diye polısi ikna etmeye çalışıyordum. Bir ara beni hücreye kapattılar, Mihrac Ural ile yan yanaydık ve benim geldigimi görünce ,  ’’ Cemal yoldaş, birbirimizi tanımayalım’’ diye bagırmaya basladı.  Kendisine, ‘’ kes sesini soytarı yaptıgınız tüm pislikleri az once gördüm’’ dıye cevap verdim. Mihrac, arkadaşlarına bagırmaya başladı,’’ yahu ne iştir CEMAL yoldaşı da getirdiler’’ diyordu. ‘’ Bana YOLDAŞ deme’’ diye bir kez daha uyardım. On kişi kadarlardı ve içlerinde ISA yoldaşı kaçırdıkları esnada  sorguya çeken, iki de SURİYE ‘li (MUHABARAT ELEMANI) bulunuyordu. 24 saat sonra serbest bırakıldım. Sorgum sırasında, derin nefes aldıgımı bile kayda geçirdiler. Orada kendilerini savundum. Serbest bırakılmadan önce, polis’in bana son sözü , ’’...seni bırakıyoruz ama ne sen zannettigin kadar üstün zekalısın, nede biz, senin sandıgın kadar geri zekalıyız, bizi kandırdıgını sanma’’.  Serbest kaldıktan  sonra, spekülasyon yapabileceklerini tahmın ettigim için, TKEP militanı bir arkadaşla sorgulandıgım polis merkezine tekrar gittim ve verdigim  ifadeyi almak  istedim. İfademin bir nushası’nı  alıp dagıtmayı düşünüyordum. Kabul etmediler,’’ istiyorsan yukarıdaki bölüme çıkıp okuyabilirsiniz ,  ama sanık olmadıgın için bu ifadeyı alamazsın’’  dediler. TKEP’li arkadaşa ‘’ çıkıp okuyalım, ne dedıgımi gör’’ diye israr etmeme ragmen ‘’ boşver gidelim’’ dedi ve   okumadan gittik.

                  Bu İhbar mektubunu kim/kimler yazdı.?

                  İhbar eden kişi, Mihrac Ural’ın yakın akrabası ERTAN ( SEMİR) dir. ( bu kişi aynı zamanda Surıye’de, HANNA MAPTUNOGLU’nun ölümüne neden olan arabanın fren sistemini, Mıhrac’ın talimatıyla bozan kişidir)                  

Üstelık de  bahse konu İhbar olayı ilk degil, ikinci ihbar olayıdır.( Mihrac Ural birinci  ihbar/tehdit mektubunu hep gizliyor. Onu da açıklasa ikincisini benim yaptıgımı söyleyemeyecegini bildigi için gizliyor)                

ERTAN (SEMİR) ve iki akrabası SURIYE’den FRANSA’YA geldikten sonra M: Ural ile yollarını ayırarak ticaretten büyük paralar kazanarak zengin oldular. Bu bakımdan , her seferinde Mihrac’dan ‘’ tehdıt’’ haberleri almaktadırlar. ‘’...Siz oraya örgüt olanaklarıyla gittiniz çok para kazandınız bize vermiyorunuz, kazandıgınız paradan bizim de hakkımız var yakında gelip iş yerlerinize el koyacagız’’ diyen tehdit’lerden bunalan bu kişiler, ilk olarak, M. Ural’ın babası’na mektup yazıyorlar. Mektup’da ‘’.. Ogluna söyle rahat dursun yoksa onu cezalandıracagız vb ‘’ şeyler yazılıdır.  mektubun sonuna imza olarak,ACİLCİLER Adana, mersin ve Antakya bölge  komite’leri imzaları atılmıştır. Mıhraç Ural bu mektubu Parıs’e  geldigi  zaman, örgütten ayrıldıgımın ilk ayında karşılaştıgımız  bir meydan’da ( SAINT MİCHEL MEYDANI)  bana gösterdi.  Mektuba  şöyle bir göz  attım ve  kimlerin yazmış olabilecegini tahmin ettigim için, ‘’..bunu yazanların kim olduklarını sen çok iyı biliyorsun’’ dedim.  Aynen şunları söyledi. ‘’... biliyorum tabi. Ama onları kim s...er, ben seni söyleyecegim’’ evet, aynen bunu söyledi ‘’.. ONLARI KİM S...ER.....’’  Mihrac Ural budur işte.. Bu konuşmaya yanında bulunan ŞERİF ve sonradan polis ilan ettigi ALAADDİN ÖZDEN’de tanıktır. Aynı karşılaşmamızda bana. ‘’ örgütten ayrılabilirsin saygı duyarım ama konuşma, kol kırılır ama yen içinde kalsın bari(!)’’ dıyerek susmamı istemiştir. Kısacası, M.Ural’ı  birinci sefer,  baba’sına  mektup yazarak tehdıt eden de,  fransa’ya geldigi zaman , polis’e ihbar eden de, aynı kişilerdir. Mihrac Ural’ın. ‘’...Onları kim s...er, ben seni söyleyecegim’’ diye, bu olayı benim üzerime atmaya çalışması, bilerek ve kasten yaptıgı bir sahtekarlıktır.                    

Fransız polıs’ine yapılan bu ihbar  mektubunu yazan kişinin  ERTAN( SEMİR) oldugunu, MİHRAÇ URAL yakalandıgı saatten itibaren olmasa da, yazılan İhbar mektubunu polis’te gördügü an anlamiştı.  Nasıl anladıgı ise son derece basittir. Çünkü;  Yazılan ‘’İHBAR’’  mektubun da, MIHRAC URAL’IN HANIMI’ NIN GERÇEK İSMİ VE SOYADI DA VARDIR. M.Ural’ın hanımı’nın gerçek ısmini ve soyadını , MİHRAC’ın dışında bilen tek bir kişi vardır o da ERTAN’dır.                

Bu olayın üzerinden tahminen 2 sene geçtiktem sonra, SALİH (Kemal Bayram) bana bu olayı aynen şöyle anlattı. ‘’... Biz bu ihbarı yapan kişinin ERTAN ( Semir) oldugunu taa o zaman biliyorduk.Çünkü adı gecen ihbar mektubunda Mihrac’ın hanımının gerçek adı ve soyadı vardı .Bu nedenle anladık . Mihrac’ın hanımı’nın gercek adı ve soyadı’nı,  bu örgütte Mihrac’ın dışında bilen  sadece  ERTAN’dır’’  dedi.                  

O halde neden,  benim adımı kullanarak böyle bir pislik yaptınız diye sordum: Verdigi cavap ilginçti. ‘’ Sen ayrıldıgın zaman avrupa örgütünde kimse kalmıyordu, hemen hemen herkes gitti, üstelik örgütün Türkiye ve Ege bölgesi sorumluları da ayrıldılar. ÖRGUT MÜ? SEN Mİ ?  SEN OLSAYDIN, SENDE AYNI ŞEYİ YAPARDIN ‘’ dedi.                   

Mihrac Ural , 22 sene sonra aynı yalanı  şimdi yeniden tekrarlıyor. Ben iddia ediyorum, Mihrac Ural’ın hala ‘’ yoldaş’’ diye hitap ettiği SALİH ( Kemal Bayram) yaşıyor. İlgilenen herkes bu kişiye telefonla ulaşabilir, ( ulaşmak isteyenlere tardımcı da olabilirim)  Meselenin gerçek yönünü ögrenmek isteyenler herşeyi rahatlıkla ögrenebilirler. Bakalım Mihrac Ural adlı soytarı yalan mı yazıyor yoksa gerçek mi?                       Mihrac Ural’ın, kendi ihanetlerini bana bulaştırmaya çalışması boşunadır.Bu alçakca yalanlarına, o zamanda kimseyi inandıramaıştı, Bugün’de inandıramaz. Gerçekler  tüm çıplaklıgı ile ortadadır. Ben açık yazıyorum, verdigim isimler bu yazıları okuyorlar.Tek bir kişi çıkıp da benim yazdıklarımı yalanlayamaz.                      

Bu olay’dan hemen sonra ERTAN (SEMİR) ile tüm ilişkilerimi kestim, o günden beri en küçük bir irtibatım kalmamıştır. ( bunun başka nedenleri de vardır. Örnegin, Hanna yoldaş’ın arabasını nasıl bozdugunu anlatması vb gibi) İhbarcı’nın ERTAN ( SEMİR) oldugunu yazıyorum. ‘’..ben degilim diyebiliyorsa çıksın söylesin.Mihrac Ural’ın..’’ ...Onları kim s..’.er ben senim yaptıgını söyleyecegim(!)’’ dedigini yazıyorum. ‘’ ben böyle birşey demedim’’ derse, ALADDİN ÖZDEN’i tanık olarak gösteriyırım .  Mustafa Burgaz’da o dönem bu olayı( ıhbar olayı) kimlerin yaptıgını bilenler arasındadır. M.Burgaz’ı tanık olarak gösteriyorum. Belge isteyen M.Ural adlı soytarıya soruyorum. Belge mi istemiştin...?  AL SANA BELGE....                 

Okuyucunun dikkatini çekiyorum. Mihrac Ural Fransa’daki oturum belgesi ERTAN  (SEMİR) in gerçek isminedir. ERTAN’ın oturum belgesi ise başka bir isim üzerine’dir. Bu operasyon üzerine bunların hepsi açıga çıktıgı halde, Fransız poli’i her nedense Herkesi gözaltına aldıgı halde ERTAN’IN ıfadesine bie başvurma geregi duymamıştır               

Gözaltında bulundugum 24 saat içersinde, Surıye’den Paris’e geldigim tarihten itibaren, nereye gittigimi. Kimlerle görüştügümü günü ve saati ile bana anlatan polisin, sadece ERTAN ( SEMİR) hakkında hiçbir söz söylememesi de ayrıca dikkatimi çekmişti. Fransız polisi bu olayın üzerini kapatmış ve kendi  ismini mihraç Ural kullandıgı için kendisi de bir başka ‘’ sahte isim’’ kullanarak oturum alan SEMIR’e hiçbir soru  sorulmamıştır. Neden acaba? Herşeyin açık seçik bilinmesine ragmen Fransız polisinin  bu olayın üzerine gitmemesi  ilginç  degil mi ?  Fransız polis’i  bu toleransı  ancak ve ancak ‘’ kendisiyle işbirligi’’ içersinde olanlara tanır. Başkalarına asla tanımaz. Ne dersin Mihrac Ural bu işte bir gariplik yokmudur sence?  Cevap versene...                  

Mihrac Ural, hep yalan söyledi. Güya,’’ yeni bir oluşumun eşigindeyken , kimi devrimci örgütlerle birlik toplantıları yaparken ,benim tarafımdan –ihbar – edildigi için bu girişimi engellenmiş(!) ’’  Terbiyem müsade etmedigi için söyleyemiyorum.. Yoksa, bu söze karşılık söylenecek güzel bir söz vardır. Söylermisin ? sen kimlerle birlik, beraberlik toplantıları yapıyordun?  Senin için ‘’ MEGALOMAN’’ diyen Y.Küçük hoca ile mi?  Yemek yiyelim  diye ‘’israrla davet’’ ettigin ‘’Hoca’’ya, Süleyman Demirel’i öven sözler sarfettigin zaman, hoca’nın sana söylediklerini(!) ne çabuk unuttun. ‘’ Vallahi ben Süleyman beyin bu kadar  taktir edilecek  bir özelligi oldugunu duymamıştım, ilk defa duyuyorum. Bu sözleri Süleyman bey duysaydı çok memnun olurdu haerhalde. Ama, Biz onu MORRİSSON SÜLEYMAN olarak biliriz’’ dedigi zaman utancından yüzünün kızardıgını hala hatırlayanlar var.                   

Haksızlık(!) etmemek için söylemeliyim.Dogrudur. Sarp Kuray ile böyle bir niyeti olabilir. Bundan haberim yok. Yalnız  bildigim bir konu var. Suriye’de Sarp Kuray’ın arkadaşlarının evlerine ( Şam’da) Muhabarat tarafından bir baskın yapıldı ve Evde bulunanlar ‘’ gözaltına alındılar. Gözaltına alınan bu kişilerden  yıllardır haber alınamadı. Bu baskını kimlerin yaptırdıgını ve ne için yaptırıldıgını biliyorum. Mihrac Ural ve Tacettin Sarı da unutmamıştır(!) sanırım. Bu olaydan haberim oldugu gün, ‘’ MK’dan istifa ettim’’ istifam kabul edilmedi. O dönem LÜBNAN’da bu arkadaşların bir egitim kamp’ı vardı. Mihrac Ural, mutlaka bir egitim kampımız olmalı diye çırpınıyordu. Lübnan’ın İsraıl tarafından ‘’ işgal edilmesi’’nden sonra .örgütümüzün askeri egitim kampı hiçbir zaman olmamıştır.Ne demek istedigimi  Mihrac Ural’ın anladıgını sanıyorum.( anlaması gerekenler de anlamıştır umarım)                                                                                                                          İbrahim  Yalçın