devrimci katili mihrac urala cevap 4 Yazdır


Mit tarafın’dan  Suriye’ye ye kadar getirilip Lazkiıye’ye bırakıldıgını anlatan Süleyman’ın Mihrac Ural tarafından israrla korunması, ‘’zavallı birisidir, zaten bildigi birşey de yok ,bir daha Türkiye’ye göndermeyiz olur biter, icab ederse gerekeni yaparız’’ diye hepimizi oyalamasının nedeni kısa zamanda anlaşıldı. Meger Süleyman için ‘’yurt-dışı görevler’’ hazırlanıyormuş.           

       Mihrac ural ‘’baklayı agzından çıkartıyor . 

Süleyman, Alladdin Özden ‘le  birlikte, bir uzak-dogu ülkesine (KKHCcumhuriyeti) egitim amaçlı(!) gönderilmek isteniyordu. Bunu duydugum zaman şaşırdım ve kesinlikle karşı çıktım. Aslında ‘’ egitim’’ amaç’lı gönderildigi falan yoktu. Her ne kadar,onlar, egitim amaçlı gittiklerini zannedetsede, orada başka amaçlar için kullanılacaklardı. Karşı çıkmamın nedeni, Süleyman degil esas olarak Hasan( Alaaddin Özden) dı. 10 seneye yakın bir süre cezaevlerinde yatmış olan tecrübeli ve örgütüne son derece baglı bir yoldaşı pis bir amaç ugruna, ‘’Elli bin dolar karşılıgına satlıga çıkartmıştı’’ . 

Uzak-Dogu’ya (KKHcumhuriyeti) neden ve hangi amaçla gittigini  Hasan( Allaadin Özden) yoldaşa mutlaka söylenmesi ve onayının alınması gerektigini belirttim. 

M.Ural bu önerime şiddetle karşı çıktı. Kabul etmedim ve Hasan yoldaş’la konuşacagımı söyleyerek  toplantıyı terkettim. Hasan yoldaşla konuştum. ‘’ Uzak-Dogu’ya gidiş nedenini bilip bilmedigini sordum, egitim amaçlı oldugunu söyedi. Öyle olmadıgını anlattım ve Mihrac ile konuşmasını, hangi amaçla gidecegini açık seçik ögrendikten sonra kararını vermesini istedim. Gitmemesi gerektigini de, benim kişisel  görüşüm olarak özellikle belirttim. Hasan yoldaşla yaptıgım bu konuşmada Mihrac’ı haberdar ettim. Aramızda büyük tartışmalar çıktı. Hasan tarafından olayın bilinmesine sinirlenen mihrac, kafasını duvarlara vurmaya başladı,öyleki ‘’ alnı şişti’’ ve bir ay süreyle zorunlu olmadıkca yoldaşların bulundugu oda’ya girmedi. Bu süre içersinde de benimle ‘’küs’’(!) kaldı, konuşmadık. Sonuç’ta bu gidişi engellemiş oldum. Elli bin dolar alınmış ama verilen söz yerine getirilmemişti.                

Yalçın Küçük gibi(!) Burda bir parantez açıyorum;              

Mihrac Ural, aldıgı bu parayla eşi (Cemil ESSAD’ın eski sekreteri) MALAK  FADAL’ın koluna ‘’ altın bilezik’’ taktıgı için, bu para’nın geri verilmesi talep edildigi halde  ödemedi. Büyük Balık operasyonu’’nu fırsat bilerek, kendince farklı şeyler yaparak,’’parayı hak ettigini’’ anlatmaya çalışsa,karşı taraf bu ‘’çaba’’yı ciddiye almadı ve Lattakiye’de ‘’meridyen otel’’inde yapılan toplantıda, Örgütümüz  MK’ne karşı hakarete varan sözler sarfedilerek,  hepimize küfür edilmiştir. Bu toplantının ardından, aynı günün akşamı,MK’dan ‘’İSTIFA ETTİM’’ istifam kabul edilmedi.    

Mihrac Ural, benim paraya karşı zaaflarım oldugunu yazıyor.Üç beş kişi tarafından bilinen gerçekler’in ortaya çıkması ve kimlerin ‘’para’ya karşı zaafları’’ olup olmadıgının bilinmesi bu anlamda önemli olur kanısıyla yazılması gerekiyor.Mihrac Ural adlı soysuz, şimdi ortaya çıkıp ‘’ örgüt sırları deşifre ediliyor’’ diye çıgırtkanlık yapacaktır biliyorum. Bunlar örgüt sırrı falan degil.Bunlar, binlerce devrimcinin kanı ve emegini kullanarak kendi yoldaşlarını satmaya kalkan bir ‘’soysuzun’’sırlarıdır.Deşifre edilmesi gerekiyor. Deşifre edilmesi gerekir ki, bir daha devrimci hareketler arasına sızmaya kalkışmasın. Yalan ve sahtekarlıklarla ,Yüzlerce yoldaşı Hain, ajan-provakatör,itirafcı ve satılmış ilan etti. Çevresinde’ki  üç-beş  eski ‘’çek-senet’’ tahsilatcısıyla birlikte her yere pislik saçmaya devem  ediyor. Mihrac Ural’ın bugün üzerinde tepindigi olanaklar, ALİ ÇAKMAKLI’ların, Nebil RAHUMA’ların, İLKER’lerin,HASAN BASRİ’lerin,YUSUF ZİYA’ların ÖMÜR’lerin, YUKSEL ERİŞ’lerin, ERDAL’ların,SÜLEYMAN’ların,HANNA’ların, ŞEYH’lerin,SAMİ’lerin,YUSUF’ların kanlarıyla yoğurulmuş degerlerdir. Bu degerler sadece örgütümüzün degil, Tüm Türkiye sosyalist hareketimizin degerleridir. Mihrac Ural adlı soysuz,sadece örgütümüz şehitleriyle  Şehiteleriyle degil, ortak degerlerimiz olan  devrimi hareketimizin bütün şehitleriyle ‘’ dalga’’ geçercesine şaklabanlık yapmaya devam ediyor. Yabancı isthbarat servislerinin kucagında herkese tehdit savuruyor.Çok sıkıştıgı anlaşılıyor.sıkıştıkca yalan söylemeye devam ediyor. Nebil Rahuma sitesinde, TACETTİN SARI  adındaki MUHABARAT elemanı’na NEBİL’i Sagmalcılarda’’ Kaçırtma’’ görevi veriyor.Yalan yazdırıyor. Utanmadan yalanlarına yalanlar katarak herşeyi çarpıtmak istiyor. Çok sıkıştıgı anlaşılıyor olmalı ki, MUHABARAT ile bizleri karşı karsiya getirmeye çalışıyor.

Az kaldı, Mihrac Ural adlı devrimci katilinin sahtekarlıklarını kendi belgeleriyle ispat edecegim.Görelim bakalım, o zaman ne diyecek...

Ve parantezi kapatarak devam ediyorum.            

Hasan (Allaaddin Özden) ben örgütten ayrıldıktan sonra Mihrac Ural’dan yana tavır koydu ve bana karşı kullanıldı. M.Ural, benim paris’te örgütten ayrıldıgım süreçte,ayrılıgın yogunlugunu engellemek için Orta-Dogu’da  beraberinde getirdigi 7-8 kişilik gurup içersinde Hasan’da  vardı. Hasan’la paris’te de konuştum. ‘’ Bu kadar hapis yattın,çocuk degilsin, çevrende neler olup bittigini hala anlamıyormusun’’ dedim. Bana, ‘’ Fransa sorumlusu ‘’ oldugunu söyledi. İnanmamasını söyledim.’’Şu an Fransa’da 5 tane MK yedek üyesi, 2 tane MK üyesi dururken seni Fransa Sorumlusu diye lanse etmesinin  başka nedenleri oldugunu’’ anlattım. Kullanıldıgını özellikle belirttim. Bana güvenmedi, konuştuklarımızı Mihrac’a anlattı. Önemsemedim. Aradan pek fazla zaman geçmedi söylediklerim çıktı. Mihrac Ural, Hasan( Allaadin Özden) yoldaşı , Örgüt düşmanı karanlık kişi ve polis ilan etti.

Mihrac Ural, Alaaddin ÖZDEN ve Yusuf(Zihni Alan) için ne yazdı?

‘’ tesaduf o ki,kendi örgütündeki her türlü degeri çigneyen,kendi yoldaşlarına karşı en adi davranışı reva gören bu şahıslar, örgütümüzde türeyen YUSUF adlı bir haini parayla satın alıp kışkırtmaları ardından hakettigi sonuçla karşılaşmasının sorumluları kendileridir. Sonuç ta cezasını çekmekten kurtulamayan provakatörün ardılı olan bir soysuzu Paris’te şu ana kadar beslemeye devam ediyorlar. Yaptıgı işler ile tasfiyeci çabaları polisiye tarzda sürdüren ALAATTİN ÖZDEN adlı karanlık bir kişiyi,hala ne amaçla besledikleri belli degildir.’’(Mihrac Ural. Cephe.sayı66 kasım 1993)

Bu yazının başlıgı ‘’Örgütsel  hukukta devrimci tutum ve DEVRİMCİ-SOL hadisesidir’’Mihrac Ural,( Bedreddin Mahir) imzasıyla yazdıgı bu  yazıda, Devrimci-Sol hareketi ‘nini ayrişma sürecindeki karşıt görüsleri degerlendiriyor(!).Daha dogrusu, BEDRİ YAGAN ve arkadaşlarını eleştiriyor.  BEDRİ YAGAN  taraftarları için ‘’ Adi davranışta bulunan şahıslar’’ diye hakaretler yagdırdıktan sonra. Yusuf( Zihni Alan) ın Orta- Dogu’da BEDRİ YAGAN ile görüşüyor olmasını ,Bedri Yagan  ve arkadaşlarına ‘’Parayla satılmak’’ olarak degerlendirerek ‘’ Hak ettigi  cezasını çekmekten kurtulamayan provakatör’’ diye öldürüyor. Öldürmekle kalmıyor , öldürmesinin sorumlulugunu da Bedri YAGAN ve arkadaşlarına atıyor(!)  Yusuf’la birlikte hareket eden Alaaddin ÖZDEN ise ‘’ yaptıgı işler ile tasfiyecı çabaları polisiye tarzda sürdüren karanlık kişi’’ olarak lanse edip,Bedri YAGAN ve arkadaşlarına ,’’bu karanlık kişiyi paris’te ne amaçla besliyorsunuz’’ diye soruyor.Burada iki konu hep dikkat çekicidir. Mihrac Ural’dan ayrılan kim olursa olsun,ya ‘’karanlık kişidir’’ yada ‘’ paraya karşı zaafı vardır satılmıştır’’Karanlık olmak yada paraya tapmak  Mihrac için bir saplantıdır. Neden acaba? Para tutkunu olması yada karanlık ilişkileri onu korkutuyor olmasın? Bu sorunun cevabı kendisindedir...

Peki Süeyman ne oldu? Ben paris’e geldigim zaman bir kaç kez Süleyman’ın durumunu sordum. En son konuşmamızda ‘’ tamamdır yoldaş geregi neyse yapılmıştır ) dedi. Geregi neyse yapılmıştır dedigi şeyın, Süleyman’ı yeniden türkiye’ye yollmak oldugunu, 2  sene sonra ögrendim.( Büyük balık operasyonunda kullanılıp kullanılmadıgını ögrenemedim)

Mihrac Ural,tıpkı Süleyman örneginde oldugu gibi, ALİ HAMAM adlı polis işbirlikcisi ‘’Kaçakcı’’yı da korumuştur.

ALİ HAMAM’ın yıllardır Turkiye’den Suriye’ye götürüp getirdigi yoldaşları Polis’e rapor ettigini ortaya çıkartan benim. ALİ  HAMAM’ı  sorguladıgım zaman yanımda Zafer  vardı. ALİ HAMAM  herşeyı kabul etti. Yıllardan beri Suriye Türkiye arasında getirip götürdügü tüm yoldaşları polis’e bildirdigini açıkca anlattı. ‘’Korktugunu ve bu nedenle söylemek zorunda kaldıgını’’ detaylarıyla anlattı. Anlattıgı herşeyi not aldım. Bu bilgiler hiçbir zaman degerlendirilmedi. Ben lazkiye’den ne zaman ayrılsam,Ali Hamam’ın tekrar aynı iş için Turkiye’ye yollandıgına şahit oldum. Özellikle kongre sonrası, Şam’ da bulundugum sırada ,kongre delegelerinde birkaç kişinin Ali Hamam kanalıyla   Türkıye’ ye  gönderildigini,  Şam’ gelen LEVENT’den  duydugum ve  Lazkiye’ye, Mihrac’ın yanına gittim. Bunu nasıl yapabildigini sordum, önce inkar etti, ’’... başka kanaldan gönderdik Ali Hamam’la göndermedk ’’  dedi. Yalan oldugunu bir gün sonra gittigim Basıd’de YUSUF ( Zıhni Alan) dan ögrendim. Yusuf a kızdım ‘’nasıl yaparsınız bunu dedim.’’ Haklısın hocam ama Ali hoca’ gönder dedikten sonra ben gönderirim. Bunu kendi aranızda halledin ‘’ dedi. Gönderilen kişiler’den bir tanesi, benim tarafımdam, ‘’ MARMARA BÖLGE SORUMLUSU VE AYNI ZAMANDA TÜRKİYE GENEL SORUMLUSU’’ olarak MK’ya önerdigim ve  ‘’ OY BİRLİGİ’’ ile kabul edilen SİNAN yoldaştır. İkincisi ise, MK yedek üyesi (LİBYA) sorumlusu SAMİ ( Gökhan Saç) tarafından önerilerek ‘’OY BİRLİGİ’’ ile EGE BOLGESİ  Sorumluluguna atadıgımız ZEKERİYA yoldaştır. ( Zekeriya yoldaş, Libya’da Sami yoldaş tarafından örğütümüze kazandırılmiş bir işci’dir ve şu anda fransa’dadır)         

Türkiye/ İstanbul sorumlusu ve Ege bölge sorumlusu olarak atadıgımız  bu yoldaşlar,bir süre sonra MK kararlarıyla en küçük bir ilgisi bulunmayan ve tam bir MUHABARAT opersyono olan ‘’ BÜYÜK BALIK OPERASYONU’’ olarak adlandırılan ANAP(Anavatan partisi) binalarına yönelik bombalama eylemlerinde yakalanmayan kişiler olarak, önce Yunaistana ardında’da Fransa’ya gelerek ,Mıhrac Ural’ın tüm ısrar ve aramalarına ragmen kendisiyle görüşmeyi reddederek, örgütten ayrılıp, bizimle birlikte TKEP’ne katılmışlardır.( Bu yoldaşların o zaman yayınladıkları yazıları buldugum zaman yayınlayacagım,tıpkı Hasan Cabir, Mehmet Koç,Refik Bugdaycı ve İsa gibi Mihrac ural’ın kendilerine ve örgütümüze ihanet ettigini açıklayan yazılardır)                    

Ayrıca, Güney Anadolu Bölge sorumlusu  olarak, ( Mıhrac Ural’ın  kendi önerisiyle)  MK tarafından atanan, SÜLEYMAN(YAKUP) yoldaş’da aynı şekilde 1. Kongre’den  sonra, ALİ HAMAM kanalıyla tekrar Türkiye’ye gönderilmiştir.SÜLEYMAN (YAKUP) yoldaş Güney bölgesine gönderilirken ,kısa zaman içersinde maddi imkan saglanacagı da bildirilmiş olmasına ragmen, Hiç bir imkan yaratılmamış ve adeta kaderine terkedilmiştir. Mihrac ural’ın odasında oturdugum bir gün, Süleymandan telefon geldi. ‘’ Aç kaldım diyordu. Para gönderecegiz diye beni yolladınız, iki aydır sokakta yatıyorum beş kuruş param yok,ınşaatlarda iş arıyorum. Ben örgüt mü yönetmeye geldim inşaatlarda iş aramaya mı?’’  Diye bagırıyordu. Söyleyecek söz bulamadım utanmıştım. ‘’ yoldaş,şimdi telefonu kapat ve yarım saat sonra ara, Mihrac birazdan gelir, aç ve küfret ‘’ dedim. Mihrac geldigi zaman, Süleyman yoldaşa ne demişsem aynısını söyledim. ‘’ bekle ‘ dedim. ‘’ Bekle, Yoldaş şimdi seni arayacak...’’Bu kişilerin hepsi hayatta, Süleyman’ın Avrupa’da oldugunu Türkiye’den bir yakınından ögrendim. Bu arkadaşlar’dan bir tanesi. ‘’ hayır İbrahim yalçın’ın söyledikleri dogru degil’’ derse, ben Mihrac’ın tüm söylediklerini kabul etmeye hazırım. Hodri meydan diyorum.             

Süleyman Yoldaş’ın tüm feryatlarına ragmen, Türkiye’ye gönderilirken verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. Sözler tutulmadıgı gibi, BÜYÜK BALIK OPERASYONU sırasında ALİ HAMAM adındaki polis işbirlikcisi olan kaçakcı, yoldaşlar arasındaki koordinasyonu(!) saglamakla görevlendirildi.         

Mihrac Ural benim söyledigim herşeyin ‘’kurgu’’ oldugunu  söylüyor. O halde soruyorum.Kurgu dedigin nedir? ALİ HAMAM’ın polis işbirlikcisi bir kaçakcı oldugunu söylememe ragmen, Örgütün üst düzey sorumlularını , hiçbir şey olmamış gibi, aynı kişiyle göndermenin anlamı nedir? Ülke çapında yapmaya kalkıştıgın bir eylemde,yoldaşlar arası koordinasyonu,polıs işbirlikcisi oldugunu bildigin bir kişiye yaptırmaya kalkmanın anlamı nedir?                   

BÜYÜK BALIK OPERASYONU Örgüt MK’nin aldıgı bir karar degildi. Bu operasyon MUHABARAT operasyonuydu. Suriye MUHABARAT’ının direktifi ile yapılan bu operasyonun başından itibaren MİT  tarafından bilinerek ‘’takip edildigi’’ni ve eylemlerin sona ermesiyle birlikte tüm yoldaşların yakalandıgını, bu operasyonda yakalanan yoldaşların hepsi kabul ediyor. Adana bölgesindeki arkadaşlar hapishane’de SÜLEYMAN yoldaşa ‘’tepki’’ duyuyorlar. C.A, SÜLEYMAN yoldaşı bir kac kere uyardıgını söylüyor.’’ Takip ediliyorsun yanıma gelme’’ diyor. Ama bu arkadaş ( C.A) Süleyman yoldaş’ın perde gerisindeki çaresizligini bilmedigi için tepkisini Süleyman yoldaşa karşı gösteriyor. Olayların iç yüzü bilindigi zaman, ihanetin adresi tek bir noktayı gösteriyor. Adres. Mihrac Ural adlı hain’dir...           

’Büyük balık operasyunu’’ ile görevini tamamlayan ALİ HAMAM ( paris’te benim de ismini kamuoyuna deşifre etmem üzerine yakalandı(!) kıs bir süre hapis yattı ve çıktı. ALİ HAMAM , Amtakya ‘’Yayladagı, Yayık damlar köyünde’dir. Oglu, aynı köyde cami imamlıgı yapmaktadır.( şu an hayatta olup olmadıgını bilmiyorum)

Büyük balık operasyonu’nun İstanbul ayagı ise daha ilginçtir. Mihrac bir yandan beni MİT ajanı diye suçlarken diger taraftan operasyonu yürüten yoldaşları benim ilişkilerimde barındırıyordu. Güler misin aglar mısın. Bir taraftan  benim hakkımda aşagılık karalamalarını yaygınlaştırırken, öbür yandan İstanbula yolladıgı yoldaşlara, benim tarafımdan kendisine verilen akrabalarımın ev ve iş yerlerini’’ en güvenilir yerler’’ olarak gösterip orada barınmalarını salık veriyor. Hiç bir alt yapının bulunmadıgını oraya vardıktan sonra ögrenen yoldaşlar,benim aile cevremin iş yerilerinde barınmak zorunda kalıyorlar. ANAP  binalarının bombalanması eylemlerinin ardında, ‘’...aranıyoruz, barınacak yerimiz yok ‘’ diye telefon eden yoldaşlara, ‘’.. elinizde avcunuzda ne vars atın ve başınızın çaresine bekın’’ diye cevap veriyor.

  

Örgütümüz MK’nden habersiz olarak Suriye Muhabaratı tarafından planlanan  ‘’Büyük balık operasyonu’’ tüm aşamalarında  MİT’in kontrolünde yapılmıştır. Bu yüz kızartıcı ‘’operasyon’un ardından  yayınlanan’’ basın açıklaması’’nı okudugunuz zaman,Bu ‘’açıklama’’nın,  örgütümüzle hiçbir alakasının olmadıgınıı anlamakta zorluk çekmeyeceksiniz. 

 BASIN AÇIKLAMASI:3                     

‘’SEMRA ÖZAL’A AÇIK MEKTUP

Semra hanım,

......Emekci halklarımıza reva görülen yoksulluk ve zulüm elbette cezasız kalmayacaktır. Yoksulluk ve zulmün mimarı kocanıza aracılıgınızla bir kez daha sesleniyoruz.

     Eline, beline,diline sahip olsun!

    Eline sahip olsun: Emekçi halklarımızı ‘ nisyanla malül’ sanıyor. Seçim meydanlarında,televizyon ekranlarında bulundugu vaadler unutulmadı.Ancak dilinin söylediklerinin tersine tekellerin kasalarını doldurtacak,vurguncu ve soygunculara cırıt atabilecekleri olanakları yaratıp kendi vaatlerini unuttu.Yalandan başka bir şey söylemeyen bu dil kesilir. Dil’siz bir eşiniz oldun ister misiniz?

    Beline sahip olsun: Eşiniz,polis jandarma ve diger araçlarla emekçi kürt halkı ve işçi sınıfımız olmak üzere devrimden demokrasiden yana tüm güçlere karşı korkunç saldırı ve baskı uygulamakta. Katletmek işkenceden geçirmek,idam zulüm ve katliam,günlük olaylar. Sırtını saglam sanmasın bu bel kırılır.

    Eline beline diline sahip olmayanları halkımız cezasıa bırakmaz. Eşiniz,eline,beline diline sahip olamıyor. Örgütümüz,sürdürmekte oldugu eylemlerle bu cezayı verecektir.

THKP-C(ACİLCİLER)

Basın sözcüsü                                                               

 Bedreddin MAHİR

 Bu dönemi hatırlayanlar bilirler. Suriye ile Turkiye arasındaki ‘’Su sorunu’’ nedeniyle karşılıklı restleşmelerin doruga tırmandıgını da  mutlaka hatırlayacaklardır. Bu ‘’Basın açıklaması’’ndaki ‘’ eline, beline, diline’’ yapılan vurgular, eylemi yapan esas güçlerin adreslerini işaret ediyor. Örgütümüz sadece kullanılıyor. Hepsi bu kadar...          

Mihrac Ural’ın ‘’Büyük balık operasyonu’’ olarak adlandırdıgı bu eylemlerle ‘’avlanan büyük balık’’ THKP-C(ACİLCİLER) örgütümüz olmuştur. Örgütümüz bu eylemlerden sonra,Türkiye devrimci hareketi tarihinden silinmiş,yok edilmiştir.          

Polis işbirlikcisi kaçakcı ALİ HAMAM’ın eylemci militanlarımız arasında koordinasyonu sagladıgı,Muhabarat tarafından organize edilen ve MİT tarafından her aşaması izlenerek takip edilen bir operasyon sonucu,’’ bir taşla üç kuş birden vurulmuştur’’           

A_Muhabarat, bu operasyonla, dönemin ANAP hükümetine karşı bir gözdagı vermiştir.’’ İstedigimiz an, kendi içinizde sizi vuracak güçteyiz’’ denilmiştir. Bununla’sa yetinmeyerek,THKP-C ACİLCİLER içersinde hala Türkiye devrim ve sosyalizm mücadelesine inanan militanlar oldugunu bildigi için,bunların yakalanarak  etkisizleştirilmesi ile. Örgüt içersindeki HATAY KURTULUŞ ÖRGÜTÜ’nün potansiyel muhalifleri’de yok edilmiştir.

B_ MİT, bu operasyunla THKP-C ACILCILER örgütünü tamamen tasfiye ettmiştir. Bugüne kadar yakalayamadıgı militanları bu şekilde yakalama fırsatı elde etmiştir.(Mihrac Ural’ın ve  Ali Hamam’ın katkısı bu opeasyonda son derece önemli olmuştur)

C_ Örgüt militanlarının yakalanmasıyla birlikte,Mihrac Ural’da büyük bir sıkıntıdan kurtularak hedeflerinin gerçekleşecegi hayaline(!) kavuşmuştur.          

Parti okulu,otel olarak yeniden düzenlenecek, Elma yetiştirip satarak türkiyede’ki kadroların mezilendirilmelerini saglayacagız diye yatırım(!) yaptıgı bag ve bahçeleri, CARRFOUR magazalarına kiraya vermek yada satmak için önündeki tüm engellerde kalkmıştır.

(devam edecek)