Kelepçe Yazdır


Kelepçe, bir belgeselin, bir romanın, bir gerçeğin, acının, olmayan kolun hikayesidir. Aynı zamanda hukuksuzluğun, zorlamanın, devlet denen aygıtın, hizmetinde olduğu vatandaşının kişilik haklarına, insanlık onuruna, özgürlüğüne, sosyal yaşamına, getirilen kısıtlama ve ortadan kaldırmanın adıdır. Kelepçe, cezaevidir, hastanedir, jandarmadır, doktordur, hemşiredir, ambulanstır, gardiyandır, polistir, sonunda, moraran ve akan kanlı bir koldur.

İçeride direnen tutuklu ve mahkumun çığlığı, dayanışmanın sıcaklığı, analar ve babaların feryadı, kapana sıkışmış yoldaşların direnen gücü ve birbirine bağlılığıdır Kelepçe.

Çoklu sistemden hücre sistemine geçişin, yalnızlaştırmanın, soyutlamanın, dayatmanın yani F-Tipinin adıdır Kelepçe.

Cezaevinde yattığımdan bildiğim, barikat kurma, sandalye, masa, dolap, yatak,  yorgan, oturakların ve bilumum malzemelerin gerektiğinde direnmek için nasıl işe yaradığını, kapalı alanda gazların dumanını çıkardığında kişiyi nasıl etkileyip, gözlerini ve derisini kan fışkıracakmış gibi kızıllaştığını, kusturma boyutundaki yanmaları yakından tanıyan birisi olarak, Kelepçe’yi okurken sanki eylemin içinde gibi etkilendim.

Burdur cezaevi ve Ulucanlar’ın internetten resmini indirip önüme koydum, dışarıdan hangi alanlardan saldırıyı hangi rahatlıkla ve zorlukla yaptıklarını anlamaya çalıştım. Burdur ve Ulucanlar vahşetin ve zorbalığın adıdır. Diyarbakır’a da  eş düzeyde şiddet uygulanmıştır. Diyarbakır despotizmde ve insanlık onurunda elbette yüksek baskı ile öndedir, fakat Burdur ve Ulucanlar yok etmede daha öndedir.

Veli Saçılık ve Yoldaşları ve eyleme katılan tüm arkadaşları, bir hukuk, insan hakları ve onurlu duruş mücadelesinin meşalesini, kendilerinden önceki burçlardan daha yüksek noktalara taşımış ve yükseklik çıtasını en üst noktaya getirmişlerdir.

F-Tipi politikası uygulaması, Adaletin dengesizliğinin başlangıcı idi, işte bu gün hakkın, hukukun ihlali, hakim ve savcıların taraflılığı ve tarafsızlığının belli olduğu, istendiğinde karar veren hakimlerin meslekten uzaklaştırıldığı, savcılara el çektirildiği, günümüz tarihinin o günde yapılan hukuk ve insan hakları çiğnemelerinin içinde gizli olduğunu anlayabildiniz mi?

Adaletin o dönem  bakanı Sami Türk, sizin önünüze konan derin devlet konseptini, size uygulatanlara dönünce, nasıl ciyak ciyak bağırdığınızı şimdi anladınız mı? Demek ki, hukuk bir gün, sizlere de lazım olacakmış, müdürler, müsteşarlar, generaller, bakanlar başbakanlar ve devletin başları, hukuk size de  gerekli olacak, eğer Veli’nin hakkını gasp etmeseydiniz, onun kolunu koparmasaydınız, yoluna saygı gösterseydiniz, şimdi demokrasinin D’sini yaşayabilirdiniz.

Veli Saçılık aslında, bir hukuk dersi verebilecek deneyim ve tecrübeye sahip oldu. Sizlerin ona doktora ünvanı vermeniz ve hukuk fakültelerinde pratik deneyim aktaracak hazır yetişmiş adam muamelesi yapmanız gerekir. İşkenceyi kabul etmeyen savcı, dalga geçen hakim, kuralları işletemeyen avukatlar, askerden ve validen emir bekleyen ceza uygulayıcısı savcılar, alınan mahkeme kararlarını düzgün değerlendirmeyen Yargıtay, devletin duvarını kendi yıkıp, mala zarar verdi diye tutuklu ve mahkumu suçlayan Danıştay, Hepiniz Veli Saçılık’tan hukuk dersi almanız gerekir.

Burdur, Isparta ve diğer hastane tabipleri, sınıfta kaldınız, hemşireler ve nöbetçi  doktorlar, bilinçsizler ordusu, ettiğiniz Hipokrat yemininin ne olduğunu bile kavrayamayan, kopmuş “kolu soğuk tutun hastaneye yetiştirin geri dikilsin” diyen Veli Saçılık’tan öğreneceğiniz çok ders var. Kolu nasıl taşıyacağımızı bize mi öğreteceksin diyen ‘çok bilmiş’ hemşire, mesleğinizi hemen bırakmanız, ya da gidip daha üç yıl eğitim almanız gerekir, fakat, bu dersi Veli Saçılık vermesi lazım ki öğrenebilesiniz.

Kendi konumu olağan üstü kötü olmasına rağmen, başka yoldaşlarının hali ile ilgilenen, Devrimci tutumun nasıl olmasının gereğini yapan, onlara en kötü anında marş söyleyen, gözleriyle bile moral pompalayan Veli’den yoldaşlık dersi öğrenin, sevgili ilerici, devrimci, demokrat ve sosyalistlerimiz. İçeride mücadele en yüksek boyuttayken ruhu bile duymayan kamuoyu, çuvaldız batarken bu insanlara, bir kere olsun kendinize batırdınız mı iğneyi.

Kelepçe’de okuyacağınız her nokta insanlığa derstir. Hele kendi yıktığı duvarın parasını Veli’den tahsil etmek isteyen ve mizahlara konu olacak T.C devleti hukukçuları, adalet ne imiş gördünüz mü? Avrupa insan hakları mahkemesini Veli kazandı ve devlet tazminat isteyemeyecek duvar için, gülünç durumu Avrupa mahkemeleri Veli Saçılık’ın lehine onayladı.

Avrupa’da hukukçuyum diye dolaşan hukuk profesörleri, Veli Saçılık’tan ve Kelepçe’den ders çıkarın ders alınız…

 

 

 

Aşağıdaki AİH Mahkemesinin kararını da beraber veriyorum.

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi: Tazminatı geri alamazsınız, hukuk tanımıyorsunuz. (Türkçe metin)

İKİNCİ DAİRE

 

SAÇILIK VE DİĞERLERİ v. TÜRKİYE

 

(Başvurular. 43044/05 and 45001/05)

KARAR

(Veli Saçılıkla ilgili adil tazmin)

STRASBOURG

 

14 Nisan 2015

Bu karar Sözleşmenin 44 § 2 maddesinde belirtilen koşullar gereği kesinleşecektir. Editoryal gözden geçirmeye tabi olabilir.

Saçılık ve diğerleri v. Türkiye davasında,

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Bölüm),

          András Sajó Başkanlığında,
          Işıl Karakaş,

          Nebojša Vučinić,
          Helen Keller,
          Paul Lemmens,
          Egidijus Kūris,
          Jon Fridrik Kjølbro üye yargıçlar,
ve Stanley Naismith, Bölüm yazı işleri olarak yer almak üzere, 10 Mart 2015 tarihinde gizli oturumda toplanarak aşağıdaki kararı almıştır:

USUL

1.  Dava, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (“Sözleşme”) 34. maddesi uyarınca 25 Türk vatandaşı (“başvurucular”) tarafından iki ayrı başvuru ile (43044/05 ve 45001/05 numaralı) 30 Kasım 2005’te Mahkeme önüne getirilmiştir. Başvuruculara ilşkin ayrıntılar ekli tabloda yer almaktadır.

2.  Mahkeme, 5 Temmuz 2011’de aldığı kararda (“esas karar”),  25 başvurucu ile ilgili Sözleşmenin 3. maddesinin esastan ve usulden ihlal edildiğine hükmetmiştir (Saçılık ve diğerleri v. Türkiye (Esaslar ve kısmi adil tazmin), 43044/05 ve 45001/05, § 108, 5 Temmuz 2011).

3. Mahkeme esas kararında, 05 Temmuz 2000 tarihinde başvurucuların alıkonulduğu cezaevinde güvenlik güçlerince geniş çaplı bir operasyon gerçekleştirildiğini kaydetmiştir. Bir kısmı başvuruculardan olmak üzere, bazı tutuklu yargılanan mahpusların duruşmalarına gitmeyi, önceki duruşmaya giderken ve dönüş yolunda onları götüren jandarmalar tarafından darp edilmiş olmalarına dayanarak reddetmeleri operasyonun nedenini oluşturmaktadır (aynı karar §§ 6-7).

4.  Çok sayıda jandarma tarafından gerçekleştirilen operasyon sırasında tüm başvurucular çeşitli yaralanmalara maruz kalmıştır. Bazıları, hayati açıdan tehlike teşkil edecek ciddi yaralanmalar nedeniyle hastaneye kaldırılmıştır. Ayrıca, operasyon esnasında cezaevi duvarında delik açmak üzere kullanılan kepçe, başvurucu Saçılık’ın sol kolunu dirseğinden itibaren koparmıştır. Kopan kol, yetkililer tarafından saklamak ve yeniden yerleştirmek amacıyla kurtarılmayıp, enkazda bırakılmıştır. Kol, onu enkazdan kaçıran başıboş bir köpeğin ağzında bulunmuştur. ( aynı karar§§ 27, 9).

5.  Tutuklu yargılanan Saçılık, 05 Temmuz 2000’de hastaneye götürülmüş ve 27 Temmuz 2000 tarihinde taburcu edilmiştir. Kolunu dikmek mümkün olamamış ve 60 günlük iyileşme süresi gerektiren yaralanması hekimler tarafından hayati tehlike oluşturur bulunmuştur (aynı karar,§ 27).

6.  Mahkeme esas kararında, ulusal makamların mahpusların duruşmaya katılmalarının sağlanması için alternatif, yaşamlarını tehdit etmeyecek yöntemleri düşündüklerini gösteren hiçbir belge ya da bilgi sunmadığını gözlemlemiştir. Dahası, başvurucuların askerlere karşı güç kullandığı ya da, Hükümetin iddiasının aksine, ateş açıldığını varsayacak hiçbir kanıt yoktur. Bu nedenle, başvurucuların yaralanmaları hakkında makul açıklama getirmeye katlanmak zorunda olan Hükümetin, başvurucuların kendi eylemleri sonucu yaralandıklarını kanıtlayamadığı değerlendirilmiştir (aynı karar,§§ 93-97 ve 106-107).

7.  Sözleşmenin 41. maddesi gereği Mahkeme, 25 başvurucudan 24’ü hakkında manevi zararlarının tazmini için her biri hakkında 20,000 Euro’ya hükmetmiştir. Ayrıca 25 başvurucu için, hukuki yardım kapsamında en azı 850 Euro olmak üzere toplam 21,000 Euro yargılama masrafı ve harcamalarına hükmedilmiştir.  (aynı karar §§ 118 ve 125 ve 3. ile 4. uygulama hükümleri).

8.  Aynı kararda, Mahkeme başvurucu Saçılık’ın İçişleri ve Adalat Bakanlıklarına karşı usulüne uygun olarak idari dava yoluna başvuruduğunu ve kolunu kaybetmesi sonucu meydana gelen maddi ve manevi zararlarının tazmin edildiğini gözlemlemiştir.  Ulusal usule uygun olarak, Bakanlılar tarafından temyiz incelemesine başvurulmadan ve böylece ilk derece mahkemesinin kararı kesinleşmeden tazminat Saçılık’a ödenmiştir (aynı karar §§ 55-57).

9.  Mahkeme, esas kararını verirken idari yargı önünde davanın beklediğini ve bu yargılamanın iki Bakanlık lehine sonuçlanması halinde Saçılık’tan kendisine ödenen tazminatın iadesinin talep edilebileceğini kaydetmiştir. Bu nedenle Mahkeme, Sözleşmenin 41. maddesinin uygulanması konusunda, Saçılık’ın maddi ve manevi zarara yönelik taleplerinin henüz karara bağlanabilmesi için erken olduğunu düşünmüştür.  Buna bağlı olarak Mahkeme yukarıdaki soruyu saklı tutmuş ve Hükümet ile Saçılık’ı yargılamanın sonuçları konusunda Mahkemeyi bilgilendirmeye davet etmiştir. Bu karar, başvurucu Saçılık’ın Sözleşmenin 41. maddesi gereği taleplerini sadece değerlendirmektedir (aynı karar § 112).

10.  Çok çeşitli müteakip günlerde, Saçılık avukatı Rahşan Aytaç Sala’nın danışmanlığında bilgi ve belge sunup, Mahkemeyi idari yargılama ile ilgili bilgilendirmiştir. Aşağıdaki bilgiler bu belgelerden alınmıştır.

11.  2002 yılında, Saçılık Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı aleyhine Antalya İdare Mahkemesinde maddi zararları için 100,000 TL (o zamanın koşullarında, yaklaşık 80,000 Euro) ve manevi zararları için 50,000 TL’lik (yaklaşık 40,000 Euro) dava açmıştır.

12.  2004 yılında Antalya İdare Mahkemesi tarafından görevlendirilen bilirkişi, Saçılık’ın işgöremezlikle sonuçlanan yaralanmasına bağlı olarak maddi zarara uğradığını mütalaa etmiştir. Bilirkişi tarafından 121,240 TL olarak maddi zarar hesaplanmıştır.

13.  Antalya İdare Mahkemesi 31 Mart 2005 tarihli kararında, cezaevinde ağır iş makinesi kullanımının olağan olmadığı sonucuna varmıştır. Kullanımın gerekli olduğu varsayıldığı koşullarda bile, Saçılık o anda askerler tarafından atılan gazdan zehirlenmiş ve kepçeyle açılan delikten temiz hava almaya çalışmıştır. Askerler ya da kepçe operatörüne karşı bir tehdit oluşturduğu iddia edilmemiştir; gerçekten o anki sağlık koşulları dikkate alındığında en imkansız iddia olurdu. Ayrıca kepçe operatörünün Saçılık’ı gördüğü ve hiç dikkate almadığı da açıktır. Bu nedenle Bakanlıklar orantısız güç kullanımının neden olduğu yaralanmadan sorumludur. 

14.  İdare Mahkemesi bahsi geçen bilirkişi raporunu esas almış ve Saçılık’ın talep ettiği miktarın üzerinde bir zarar oluştuğunu kaydetmiştir. Ne var ki, ulusal hukuk Saçılık’ın talep ettiği miktardan daha fazla bir tazminata hükmedilmesine imkan vermediğinden, talep ettiği maddi tazminat miktarının hepsinin faiziyle ödenmesine karar vermiştir. Bunun gibi, Saçılık tarafından talep edilen 50,000 TL’lik manevi zararın da tamamen tazminine hükmedilmiştir.

15.  Bakanlıklar kararı temyiz etmiştir. Usule göre, temyiz süreci ilk derece mahkemesi kararlarının infazını etkilememektedir. Bu nedenle İdare Mahkemesi tarafından hükmedilen miktarlar ve biriken faiz temyiz sonucunda karar verilmeden önce Saçılık’a ödenmiştir.

16.  Bakanlıklar tarafından temyiz  Danıştayca 15 Şubat 2008 tarihinde ele alınmış ve Saçılık hakkında verilen tazminat kararı kaldırılmıştır.  Saçılık’ın kararın düzeltilmesi talebi Danıştay tarafından 25 Şubat 2009 tarihinde reddedilmiştir.

17.  Yargılamaya Isparta İdare Mahkemesinde yeniden başlanmış ve 24 Haziran 2010 tarhinde Saçılık’ın tazminat talebi reddedilmiştir. Isparta İdare Mahkemesine göre, Saçılık cezaveinde gerçekleştirilen olaylara katılmış ve güvenlik güçleri de disiplini tesisi etmek zorunda kalmıştır. Bu nedenle Saçılık’ın eylemleri, güvenlik güçlerinin eylemi ile iddia edilen zarar arasındaki illiyet bağını ortadan kaldırmıştır. Saçılık, kararı temyiz etmiştir.

18.   Saçılık, Mahkemeyi Danıştayın 26 Ağustos 2013 tarihinde verdiği temyizin reddi kararı konusunda bilgilendirmiştir. Sonrasında, Danıştay önünde, etkin bir başvuru yolu olmayan karar düzeltme talebinde bulunduğuna ilişkin bilgiyi Mahkemeye sunmuştur.    

19. 10 Eylül 2013’te Mahkeme, Saçılık’ı adil tazmin talebini sunmaya davet etmiştir. Aynı gün, Hükümetten Saçılık’tan kendisine verilen tazminatın iadesi istenip istenmeyeceği konusunda bilgi vermesi istenmiştir. 

20.  Saçılık, 5 Ekim 2013 tarihinde, Mahkemeye adil tazmin taleplerini sunmuştur.

21. Hükümet, 7 Ekim 2013’te, Saçılık tarafından Danıştay’ın 26 Haziran 2013 tarihli kararının düzeltilmesi talebiyle yaptığı başvuru sonuçlanmadığından kesinleşmediğini Mahkemeye bildirmiştir. İstenilen bilgi ve belgeyi sunmadan önce, bu sürecin sonuçlanmasına kadar Mahkemeden ek süre talep etmişlerdir.

22. Mahkeme, 15 Ekim 2013 tarihli yazısıyla Hükümete sunacakları konusunda Isparta İdare Mahkemesinin 24 Haziran 2010 tarihli kararı kesinleşinceye kadar süre verildiğini taraflara bildirmiştir.

23.  Saçılık 19 Eylül 2014 tarihinde Mahkemeye, karar düzeltme talebinin 16 Temmuz 2014 tarihinde reddedildiğini ve dolayıysla Isparta İdare mahekemesi kararının kesinleştiğini bildirmiştir. Bundan sonra iki bakanlık tarafından kendisine verilen tazminatın geri isteneceğini ifade etmiştir.

24. Mahkeme, 1 Ekim 2014 tarihinde, geçen süre göz önünde bulundurulduğunda 5 Ekim 2013 tarihinde (20 nolu paragrafa bakınız) adil tazmin talebine ilişkin güncellemesi olup olmadığı ya da bu haliyle mi tutmak istediğini sormuştur. Aynı gün, Hükümetin Saçılık’tan kendisine ödenen tazminatın iadesinin talep edilip edilmeyeceği konusunu açıklamasını istemiştir.

25.  Saçılık, Mahkemenin 1 Ekim 2014 tarili mektubuna cevabi yazısında 5 Ekim 2014’te öne sürdüğü taleplerin geçerli olduğunu bildirmiştir. Hükümet, mahkemenin 1 Ekim 2014 tarihli yazısına cevap vermemiştir.

26.  Saçılık’ın dilekçeleri ve adil tazmin talepleri, hakkında isterlerse görüş bildirmesi için Hükümete 6 Kasım 2014 tarihinde gönderilmiştir. Hükümete ayrıca, Mahkemenin 1 Ekim 2014 tarihli yazısının gereğini yerine getirmediği hatırlatılmış ve istenen bilgi ve belgenin sunulması konusunda uyarılmıştır. 

27.  Hükümet 5 Aralık 2014 tarihinde, Saçılık’ın taleplerine yönelik görüşlerini iletmiştir. Ayrıca, Adalet Bakanlığının Maliye Bakanlığına yazdığı 15 Ekim 2014 tarihli yazısını sunmuşlardır. Bu yazıda Adalet Bakanlığı tarafından Isparta İdare Mahkemesinin 24 Haziran 2010 tarihinde vermiş olduğu kararın, Saçılık’ın karar düzeltme talebinin 16 Temmuz 2014’te reddedilmesi sebebiyle kesinleştiği ve tazminatın iadesi sürecine ilşkin işlemlerin başlatılabileceği ifade edilmektedir. 

 

İLGİLİ HUKUK

 

28.  Sözleşmenin 41. maddesine göre:

 

“Sözleşme ya da onun Protokollerinin bir ihlali bulunduğunu bulgularsa, ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku ancak kısmi bir giderime elveriyorsa, Mahkeme, gerekli olduğunda, zarar gören tarafın hakkaniyete uygun biçimde tatmin edilmesini temin edecektir.”

 

A. Zarar

 

1.  Taraflar tarafından sunulan deliller

 

(a)  Başvurucu Veli Saçılık:

 

29.  Saçılık, yerel mahkemelerce maddi ve manevi zararının,  tıp ve diğer uzmanların, kolunu kaybetmesinin bedeni kabiliyetini %66 oranında azalttığını tespit eden raporlarına dayalı olarak hesaplandığını ortaya koymuştur. Bu nedenle Antalya İdare Mahkemesi talep ettiği miktarın tümünün, yasal faiziyle birlikte tazminine hükmetmiştir. Devamında, Adalet Bakanlığı tarafından 23 Aralık 2005 tarihinde 225,791 TL ( o zamanda, yaklaşık 141,000 Euro) ve İçişleri Bakanlığı tarafından 6Ocak 2006 tarihinde 232,000 TL (yaklaşık 144,000 Euro) ödeme yapılmıştır. Bu toplamdan 9,155 TL’lik (yaklaşık 5,700 Euro) çeşitli resim, harç yükümlülüğü gereği kesinti yapılmıştır.

30.  Saçılık’a göre, kendinden istenecek iade, birikmiş yasal faiz nedeniyle yükselecektir. Ayrıca Mahkemeye, yukarıda bahsi geçen idari yargılama sürecinde yasal temsilcisine 40,339 TL (yaklaşık 25,000 Euro) ödeme yapmış olduğuna ilişkin yazılı kanıtı da sunmuş ve aynı süreçte iki Bakanlığın yapmış olduğu yargılama masraf ve harcamalara ilişkin 55,000 TL’ye varan (yaklaşık 20,000 Euro) miktarın rücüen talep edilebileceğini iddia etmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle Saçılık, maddi zararı için  700,000 Euro talep etmiştir.

31.  Manevi zararıyla ilgili olarak Antalya İdare Mahkemesinin verdiği karara atıfla, bu miktarı faiziyle birlikte iade etmek zorunda olduğunu ifade etmiştir. 

32.  Saçılık aynı zamanda Mahkemenin esas kararını Danıştaya’a sunmuş olmalarına rağmen, kararında dikkate almadığı gibi bahis konusu etmediğini de ifade etmiştir. Bunun gibi, ulusal makamlar sadece Mahkemenin esas kararını dikkate almamakla yetinmemiş ayrıca kendisine ve diğer mahpuslara operasyon sırasında cezaevinde meydana gelen zararın ve ağır iş makinalarının giderinin tazmini talepli karşı dava açılmıştır. 15 Aralık 2014 tarihli yazısında, Saçılık Mahkemeye bahsi geçen yargılamaya ilişkin ilk derece mahkemesi tarafından 09 Aralık 2014 tarihinde aleyhlerinde karar verildiği bilgisini iletmiştir. Bu aşamada cezaevinde operasyon sırasında meydana gelen zararın kendilerine rücu edileceğine ve 160,000 ile 200,000 TL (yaklaşık 60,000-74,000 Euro).arasında değişen bir miktarın bahis konusu olacağına dikkat çekmiştir.

33.  Saçılık, mevcut durumda ve makamların esas kararda hüküm altına alınan ihlalleri gidermemesi nedeniyle manevi açıdan zarar gördüğü ve zarar görmeye devam edeceği için 400,000 Euro tazminat talep etmiştir.

 

(b)  Hükümet

34.  Hükümet, Saçılık tarafından maddi zararı kapmasında öne sürülen miktarı aşırı olarak değerlendirmiştir. 2004’te Antalya İdare Mahkemesi tarafından işgöremezlik aylığının 121,240 TL olarak hesaplandığını ifade etmiştir. 8 Aralık 2005’te Saçılık’a 225,791 TL (yaklaşık 141,000 Euro) ve 6 Ekim 2006’da 42,675 TL  (yaklaşık 22,500 Euro) ödenmiştir.

35.  Hükümet ayrıca, Saçılık’ın Danıştay kararının düzeltilmesi talebinin reddi sonrası yukarıda belirtilen miktarı faiziyle birlikte ödemesi gerekeceğini ifade etmiştir.  Ancak, Saçılık ulusal makamlara paranın iadesi için başvurmadığından ne kadar ödeyeceği kesin olarak hesaplanamamıştır. 

36.  Saçılık’ın manevi zararına yönelik talebi için de Hükümet, esas karara atıfla her bir 24 başvurucuya 20,000 Euro ödendiğini ifade etmiştir.  Bu nedenle Saçılık’ın manevi zarar yönünden talep ettiği miktar aşırıdır.

 

2.  Mahkemenin Değerlendirmesi

 

(a)  Maddi Zarar

 

37.  Mahkeme, yerleşik içtihatına göre başvurucun öne sürdüğü zarar ile Sözleşmenin ihlali arasında kesin bir illiyet bağı olması gerektiğini ve bunun uygun durumlarda kazanç kaybıyla ilgili tazminatı da kapsayabileceğini hatırlatmaktadır (bkz, başka makamlar arasında Barberà, Messegué ve Jabardo v. İspanya (Madde 50), 13 Haziran 1994, §§ 16-20, A Serisi no. 285‑C).

38.  Bu anlamda olmak üzere ve yukarıda açıklandığı gibi, Mahkeme esas kararında Saçılık’ın dirseğinden itibaren kopartılan kolu ile ilgili (bkz. 6 nolu paragraf) maruz kaldığı hayatı için tehlike teşkil eden yaralanmasından, makamların Sözleşmenin 3. maddesi gereği sorumlu olduğuna hükmetmiştir. 

39.  Bu nedenle Mahkeme, Saçılık’ın maruz kaldığı yaralanma ve Antalya İdare Mahkemesi tarafından kabul edilmiş bilirkişinin hesapladığı maddi zarar ile Sözleşmenin ihlali arasında illiyet bağı olduğunu değerlendirmektedir.

40.  Yukarıda ortaya konduğu üzere, yaralanması sonucunda Saçılık bedeni kabiliyetini %66 oranında kaybetmiş ve maddi zararları Antalya İdare Mahkemesi tarafından atanan bilirkişi tarafından değerlendirilmiştir. Bilirkişi raporunu esas alan Antalya İdare Mahkemesi, Saçılık’a talep ettiği miktarın tümünün maddi zararı gereği verilmesine hükmetmiş ve bu miktar kendisine ödenmiştir. Her ne kadar devamında Antalya İdare Mahkemesi kararı kaldırmış ve Saçılık’ın tazminat talebi reddedilmiş ise de bu karar hiçbir maddi zarara uğramadığı için değil; Mahkemeye rağmen, Isparta İdare Mahkemesi ve sonrasında Danıştay Saçılık’ın cezaevindeki olaylara katıldığı ve güvenlik güçlerinin disiplini tesisi etmek zorunda kaldığı değerlendirmesine binaen geri alınmıştır. Isparta İdare Mahkemesine göre,  Saçılık’ın eylemleri, güvenlik güçlerinin eylemleri ile oluşan zarar arasındaki illiyet bağını ortadan kaldırmıştır.  Mahkeme, Isparta İdare Mahkemesinin kararının, büyük ölçüde, soruşturmaya son veren savcının kararına dayandığını gözlemlemektedir. Mahkeme, esas kararda bu kararla karşıt görüştedir ( bkz. Saçılık ve Diğerleri v. Türkiye (Esaslar ve adil tazmin), 43044/05 ve 45001/05, §§ 49-52 ve 106-107, 5 Temmuz 2011).

41.  Isparta İdare Mahkemesinin tazminat talebinin reddine ilişkin kararına yönelik Saçılık tarafından gerçekleştirilen temyiz süreci devam ederken Mahkeme esas kararını vermiştir.  Saçılık tarafından, Danıştay’a Mahkemenin esas kararı bildirilmiş olmasına rağmen, Danıştay kararı dikkate almamış ve bahis konusu etmemiştir.  

42.  Bu bağlamda Mahkeme ayrıca Hükümetin, Saçılık’ın maddi zarara uğramadığı ya da ulusal bilirkişinin Saçılık’ın maddi zararının içeriğini temsil etmediğine yönelik bir tartışma öne sürmediğini, Saçılık’ın talep ettiği miktarın aşırı olduğunu değerlendirdiğini (bkz 34 nolu paragraf) kaydetmektedir.

43.  Daha önce belirtilenler ışığında, Mahkeme, esas kararında ortaya koyduğu üzere Hükümetin katlanmak zorunda olduğu sorumluluk kapsamında ortaya çıkan yaralanmaya bağlı iki Bakanlık tarafından yapılan maddi zarar miktarını ödemeye hak kazandığını değerlendirmektedir. 

44.  Bu bağlamda Mahkeme, Hükümet tarafından sunulanların aksine, Saçılık tarafından sunulan resmi belgelerde Saçılık’a 23 Aralık 2005 tarihinde 225,791 TL ve on 6 Ocak 2006 tarihinde ek olarak 232,000 TL ödendiğini gözlemlemektedir. Bunun yanı sıra Mahkeme aynı belgelerde 9,155 TL’lik resim, harç benzeri için kesinti yapıldığını kaydetmektedir.  Bu nedenlerle iki Bakanlık tarafından maddi ve manevi zararın tazmini kapsamında kendisine yaklaşık 279,000 Euro ödenmiştir.  

45.  Mahkeme, Adalet Bakanlığı’nın yetkili makamlara Saçılık’a ödenen paranın iadesi için işlemlere başlatılmasını emrettiğini kaydetmektedir (bkz 27 nolu paragraf). Aynı zamanda, Hükümet tarafından da açıklandığı üzere,  bu toplam miktara işlemiş olan yasal faizin de henüz belirlenmediği kaydedilmektedir. Saçılık hakkında hükmedilecek tazminat miktarının kesin olarak hesaplanamadığı bu koşullarda Mahkeme, Hükümetin Saçılık’a maddi zarar kapsamında ödediği miktara ilişkin talebinden ve Saçılık tarafından başlatılan idari yargılamalarda iki Bakanlığın kendini savunmak adına yaptığı harcama ve masraflar kapsamında öne sürebileceği ek herhangi bir talepten feragat etmesine karar vermiştir.  (bkz. Trévalec v. Belçika (adil tazmin), 30812/07, § 27, 25 Haziran 2013). Saçılık’ın geri ödemesi ihtimalinde, Hükümet aynı miktarı Avrupa Merkez Bankası’nın o dönem için geçerli olan marjinal krediye uyguladığı faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda basit faiz ile ödemelidir.

(b)  Manevi zarar

46.  Mahkeme, Saçılık’ın manevi zararına yönelik talebinin Antalya İdare Mahkemesi tarafından tamamına hükmedildiğini ve kendisine iki bakanlık tarafından ödendiğini kaydetmektedir. Mahkeme, Saçılık’ a manevi zara kapsamında ödenen miktarın yeterli olduğu kanaatindedir. Bununla birlikte, maddi zarar için geçerli olduğu gibi, manevi zarar kapsamında kendisine ödenen miktarın iadesi talep edilecektir.

47.  Mahkeme, yukarıdaki sonuçların Saçılık’ın manevi zarar talebine de eşit ölçüde uygulanabilir olduğu kanaatinde olduğundan, Hükümetin Saçılık’a manevi zarar kapsamında ödediği miktara ilişkin talebinden ve Saçılık tarafından başlatılan idari yargılamalarda iki Bakanlığın kendini savunmak adına yaptığı harcama ve masraflar kapsamında öne sürebileceği ek herhangi bir talepten feragat etmesine karar vermiştir.  Saçılık’ın geri ödemesi ihtimalinde, Hükümet aynı miktarı Avrupa Merkez Bankası’nın o dönem için geçerli olan marjinal krediye uyguladığı faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda basit faiz ile ödemelidir.

B.  Masraflar ve Harcamalar

48. Saçılık, Mahkeme huzurundaki davanın masrafları ve harcamaları için toplam 20,000 Euro tazminat talep etmiştir. İddiasını desteklemek üzere Mahkemeye 2011’de alınan esas karardan bu yana yasal temsilcisinin kendisini Mahkeme önünde temsil etmek üzere toplam 60 saat harcadığını gösteren bir zaman çizelgesi sunmuştur. Bunun gibi, yasal temsilcisinin çeviri, posta ve seyahat gibi çeşitli diğer harcamalar sonucu toplam 1,100 TL (yaklaşık 450 Euro) harcama yaptığını iddia etmiştir.

49. Yukarıda bahsi geçen talebine ek olarak, Saçılık ayrıca Mahkemeye tazminat taleplerine ilişkin yargılamalar boyunca kendisini temsil eden bir başka avukata da toplam 40,339 TL (yaklaşık 25,000 Euro) ödeme yaptığını gösteren bir fatura sunmuştur. Eğer bu miktar Mahkeme tarafından maddi zararı hesaplanırken dikkate alınamayacaksa (bkz. yukarıda 30 nolu paragraf), bunun kendisine masraflar ve harcamalar başlığı altında verilmesi gerektiğini savunmuştur.

50.   Hükümet Saçılık’ın masraflar ve harcamalara yönelik taleplerinin belgeye dayalı kanıtlar ile desteklenmediğini ve reddedilmeleri gerektiğini değerlendirmektedir.

51.  Mahkeme, içtihatlarına göre eğer Sözleşmenin ihlal edildiği sonucuna varırsa ihlalin önlenmesi veya giderilmesi için başvurucunun ulusal mahkemeler önündeki masraflar ve harcamalarını karşılayabilecek olduğunu kaydetmektedir (bkz Société Colas Est ve Diğerleri v. Fransa, 37971/97, § 56, AİHM 2002-III ve içerisinde anılan davalar). Mahkeme tazminat taleplerinin Saçılık tarafından ihlalin önlenmesi veya giderilmesi için öne sürülmediğini, ancak uğradığı zararın tazminini sağlamak için olduğunu kaydetmektedir. Bu nedenle, tazminat taleplerine ilişkin yargılama boyunca kendisini temsil eden avukatın ücretlerine dair Saçılık tarafından yapılan talebi reddetmektedir.

52.   Mahkeme,  Saçılık’ın, 2011’de alınan esas karardan bu yana yaptığı masraf ve harcamalarına ilişkin talebini ise sunduğu bu iddiasını destekleyen belgeleri göz önünde bulundurarak Saçılık’a tüm başlıklar altındaki masraflarını karşılamak üzere 10,000 Euro vermeyi makul bulmaktadır.

C.  Gecikme faizi

53.   Mahkeme, gecikme faizi olarak Avrupa Merkez Bankası'nın marjinal krediye uyguladığı faiz oranına üç puan eklenerek elde edilecek oranın uygun olduğu sonucuna varmaktadır.

 

BU NEDENLERLE MAHKEME

1.  Oybirliğiyle,

(a)  Davalı Hükümetin Sözleşme’nin 44 § 2 maddesine uygun olarak kararın kesinleştiği tarihten başlamak üzere üç ay içerisinde, Saçılık’a maddi ve manevi zarar kapsamında ödediği miktara ilişkin talebinden ve Saçılık tarafından başlatılan idari yargılamalarda Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının kendini savunmak adına yaptığı harcama ve masraflar kapsamında öne sürebileceği ek herhangi bir talepten feragat etmesine; Saçılık’ın geri ödemesi ihtimalinde, Hükümet aynı miktarı, yukarıda ifade edilen üç aylık süre içinde ve geri ödemenin yapıldığı günden başlamak üzere aşağıda (c) alt paragrafında belirtilen orandaki faizle birlikte ödemesine;

 (b) Davalı Devletin yukarıda bahsi geçen üç aylık süre içinde  Saçılık’a, ödeme tarihindeki kura göre davalı devletin para birimine çevrilerek, kendisine yüklenebilecek vergi de dahil olmak üzere masraf ve harcamalar için 10,000 Euro (Onbin Euro) ödemesine;

(c)  Söz konusu üç aylık sürenin bittiği tarihten başlayarak, ödemenin yapıldığı tarihe kadar, Avrupa Merkez Bankası’nın o dönem için geçerli olan marjinal kredi faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda basit faiz uygulanmasına

karar verilmiştir.

2.  Saçılık’ın adli tazmine ilişkin talebinin geri kalanı beşe iki oyla reddedilmiştir.   

Karar İngilizce yazılmış olup 14 Nisan 2015 tarihinde Mahkeme Kuralları 77 §§ 2 ve 3. maddeleri uyarınca tebliğ edilmiştir. 

Stanley Naismith                                                                     András Sajó
Yazı İşleri Müdürü                                                                       Başkan

İşbu Karar ekinde, Sözleşmenin  45 § 2 maddesi ve Mahkeme Kuralları 74 § 2 uyarınca, Yargıçlar Sajó ve Lemmens’in ayrık görüşü sunulmaktadır.  

 

A.S.
S.H.N.

YARGIÇLAR SAJÒ VE LEMMENS’İN ORTAK KISMİ MUHALEFET ŞERHİ

1.  Başvurucunun maddi ve manevi zarar ile Mahkeme önündeki masraf ve harcamalarının telafisine yönelik talepte bulunmasıyla ilgili çoğunlukla aynı görüşteyiz. 

Maalesef, çoğunluk görüşünü, başvurucunun talebini yerel mahkemeler önündeki tazminata ilişkin yargılamalardaki masraf ve harcamalarla ilişkilendirdikleri için paylaşamıyoruz. 

2.  Çoğunluk, “Saçılık tarafından tazminat taleplerinin ihlalin önlenmesi veya giderilmesi için öne sürülmediğini, ancak uğradığı zararın tazminini sağlamak için olduğundan” bahisle bu talebi reddetmiştir (bkz 51 nolu paragraf).

Bu gerekçenin bizi şaşırttığını itiraf etmeliyiz.

Her şeyden önce, genel olarak ifade etmek gerekirse, tazminatın insan hakların ihlallerinin onarımının bir biçimi olduğu açıktır ( bkz Birleşmiş milletler Genel Kurulunun 16 Aralık 2005 tarihli “Ağır Uluslararası İnsan Hakları Hukuku İhlalleri ve Ciddi Uluslararası İnsancıl Hukuk İhlalleri Mağdurlarının Giderim ve Onarım Hakkına Dair Temel İlkeler ve Rehber”, 18 ve 20 nolu  prensipler). Bu nedenle, bizim görüşümüze göre, davacının hakkının ihlallinin neden olduğu zararın tazmini için yürütülen yargılamalar, ihlalin giderilmesi için gerçekleştirilmiştir. Çoğunluğun neden aksi kanaate vardığı tarafımızca anlaşılamamıştır.

İkinci olarak,  özel olarak bu davada, başvurucunun kolunu kaybetmesine bağlı olarak ortaya çıkan zararın tazmini talebine yönelik yapılan yargılamalar, masraf ve harcamaların ödenmesine hak kazandığı yargılamalar olarak değerlendirilmelidir. Gerçekten, Mahkeme, Antalya İdare Mahkemesi tarafından maddi ve manevi zarar kapsamında hükmedilen tazminatı 41. madde anlamında “adil tazmin” olarak değerlendirmektedir.  Bu nedenle, Mahkeme, Antalya İdare Mahkemesi kararının Danıştay tarafından kaldırıldığına ve nihai olarak başvurucunun tazminat talebinin reddedildiğine bakmaksızın, davalı hükümetin başvurucuya ödenen miktara ya da ek bir masrafa yönelik herhangi bir iade talebinden feragat etmesine hükmetmektedir. Kanaatimizce, yerel mahkemeler önündeki tazminata ilişkin yargılamalarla başvurucunun haklarının ihlal edilmesinin giderimi ile yakın bir bağlantı kurmak güçtür.   

3.  Bütün bu nedenlerle,  2. madde hükmüne karşı oy verdik.