Bize "öldürülürsünüz" diyenlere sözümüz olmalı! Yazdır


15 Temmuz sözde darbe girişiminden sonra Alevilere yönelik tehditler giderek artmakta, Alevi mahallelerinde provakatif girişimler yapılagelmektedir.

 

AKP iktidarının yürüttüğü siyasetten beslenen bu tür girişimlere eğer tutum almakta tereddüt edersek; önümüzdeki süreçte bu tür tehdit ve katliam girişimleri, anayasa değişikliği adı altında sistem değişikliğine yol açacak olan referandumdan sonra artarak devam edecektir.

Tek kişiye ülkeyi tümden yönetme hakkı veren bu durum artık Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine Türk İslam Devletinin ikame edilmesidir aynı zamanda. Türk İslam Devletinin birincil hedefi Kürt halkının teslim alınması ise, ikinci büyük hedefi de, başta Aleviler olmak üzere, laik, seküler toplumu savunan kesimleri teslim almak olacaktır.

Alevilere en büyük tehditlerden biri ismi Alevi olan bir dernek başkanından gelmiştir. Bu da AKP’nin her toplumsal kesim içinde yürüttüğü ötekileştirme ve bölme faaliyetini Alevi toplumu içinde de yürüttüğünün kanıtıdır. Sözde Alevi dernek başkanı aslında AKP’nin Aleviler içindeki Truva atıdır.

Türkmen Alevi Bektaşi Derneği Başkanı Özdemir Özdemir, Kanal A'da çıktığı canlı yayında şu ifadeleri kullanmıştır: "Buradan Alevi STK'lara seslenmek istiyorum. Artık akıllarını başlarına alsınlar. Ülkede bu tip huzursuzluklara karşı ben çıkıp televizyonlarda rahatça her şeyi konuşuyorsam, bunlar bu devletin paralarıyla kuruldu. Bu devletin örtülü ödeneklerinden para aldılar. Sadece gücün yanında olmayacaksın ülkenin yanında olacaksın. Zaman gelir ortalık karışırsa, o yalılarda oturan Alevi vakıf başkanlarına sesleniyorum; O yalıları başınıza yıkarlar, orada oturamazsınız, o paralarınızı elinizden alırlar, bu Türkiye'de sizi öldürürler."

Mesaj açık, eğer geleceğin Türk İslam Devletini savunmaz ve itaat etmezseniz zengin de olsanız, mülk sahibi de olsanız sizi öldürürler diyerek Aleviler itaate ve teslimiyete zorlanıyor. Türkmen Alevi Derneği başkanının bu tehdit kokan, itaat isteyen açıklamasından önce Muş Üniversitesinde Akademisyen sıfatı ile görev yapan bir zat da Alevileri katletmekle tehdit etti. Bu iki açıklamaya karşı iktidarın somut bir yaptırımı ise olmadı.

“Şahlaştınız Yavuzlaşacağız”

Sözde Akademisyen Abdulkadir Şen, büyük tepki çeken tweetlerinde şöyle dedi: “Cemevi, Ali, insana saygı, Madımak, hoşgörü diyen ne kadar namussuz mezhepçi varsa Halep’te katillerle beraber. Lanetliler topluluğu...”, “Ey Halep’te çocukları, kadınları, sivilleri korkakça bombalayan rejimi savunan mezhepçiler: Sizi bu coğrafyada yeni Malazgirtler bekliyor”, “Bu coğrafyanın her köşesinde bir Malazgirt yaşanacak. Şah İsmail’in bağnaz mezhepçi piçleri hesap verecek. Şahlaştınız Yavuzlaşacağız”, “Suriye direnişi başarısız olursa savaş Anadolu’da Şahİismail’in mezhepçi vahşileriyle yaşanacak. Herkes hesabını buna göre yapsın”, “Herkes Rus konsolosluğuna gitsin, Ben de oradayım. Mecusi İran’ı ise asla unutmayın. Bu katliam Caferi/Şii haçlı ortaklığı ile yapıldı.”

Aynı şen Bu sözleri söylemesi yetmiyormuş gibi, bir de bu sözlerini haberleştiren haber sitelerini hedef gösterdi.

Şen; 13.12.2016 tarihinde sosyal medya üzerinden yaptığı bir açıklamada, “İllegal mezhepçi Sol ve canlı yayında savcı katleden örgütleri destekleyen, Sol, Birgün, Diken gibi hesaplar…” ifadesini kullanarak, söz konusu gazeteleri bu eylemleri yapanlarla ilişkilendirerek, açıkça hedef göstermiştir.

Bugün Türkiye’de tekçi, ırkçı sistem yetmiyormuş gibi, şimdi de bunlara ek olarak İslamcı, şeriatçı, totaliter, padişahlığa dayalı bir sistem getirmek isteyen AKP dikta rejiminde Alevilere yapılan tehditleri berteraf etmenin yolu bitaraf olmak değil, mazlumdan, haklıdan, çağdaş olandan, demokrasiden, çoğulcu yaşamdan yana taraf olmaktan geçmektedir.

Yukarda sadece iki örnekle Alevilere yönelik tehditleri göz önüne serdik. Ancak durum bundan çok daha beterdir. Alevilerin evleri işaretlenmekte, cenazeleri alıkonulmakta, kurumları kapatılmaktadır. Tehlike büyüktür. Tehlikeyi bertaraf etmenin yolu da güçlü karşı koymaktan geçmektedir.

Bu tehditleri bertaraf edecek olan; Türkiye’nin devrimci-demokratik dinamikleri ile Kürt Özgürlük güçlerinin, emek güçlerinin cephesi, mazlumların ortak cephesidir. Aleviler de bu mazlumlar cephesinin içinde yer alarak ve dolayısıyla taraf olarak ortak ülkemizin içine sürüklendiği savaş batağından çıkılmasını sağlayabilir.

Her şeye rağmen biz Aleviler korkudan uzak durmalıyız. Tüm muhalefet güçlerinin birliğini savunmalıyız. Özellikle de toplu bir soykırım tehlikesi içindeki Kürt halkının haklı davasını ikircimsiz, amasız ve fakatsız desteklemeliyiz. Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden demokrasinin d’si bile söz konusu olamaz. Süreç çok tehlikeli diyorsak,“sürecin hiçbir tarafında olmayarak” demokrasi güçleri ile Kürt Özgürlük Hareketiyle ortak bir demokrasi cephesinde buluşamayız.

Aleviler bu tehdit, provokasyon ve katliam tehlikesini bertaraf edebilmek için sözünü ettiğimiz güçlerin hepsinin bir araya geldiği bir direniş cephesinin yaratılması için çaba göstermelidir. Bu güçlerin yanında faşizme, diktatörlüğe, zorbalığa karşı taraf olmalıdır. Unutmamalıyız bugün Kürt halkını yakan yangın yarın şeriata karşı olan, demokrasiyi savunan tüm güçleri yakacaktır.

El-kaide doğumlu İŞİD, El-Nusra ve benzeri terör örgütleri Ortadoğu’da hem etnik hem de dinsel bir temizlik yapmak üzere sahneye sürüldü. Belirli ölçülerde bunu yaptılar da. Bölgeye hiçbir direnişle karşılaşmadan yerleşen IŞİD ve türevlerine bir tek Kürtler engel oldu. Kobani’de kahraman Kürt kızları ve oğullarınca yenilgiye uğratılan IŞİD için Kobani yenilgisi sonun başlangıcı oldu. Bundan dolayı bugün her kim ki Kürtlere karşı savaşıyorsa o aynı zamanda IŞİD için savaşıyor demektir.

Bugün Aleviler “İç ve dış barışı esas alan çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı bir yapıyı kapsayan demokratik ülke, özgür yaşam, adil, eşit yurttaşlık” gibi haklı talepleri hala savunuyorlarsa “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” deme gafletine düşmemelidirler. Bize “öldürülürsünüz” diyenlere cevap olacak bir direnişi örmelidirler.

Unutanlara hatırlatalım; 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yapılan sokağa çıkma çağrılarına uyarak sokaklara çıkan faşist, dinci linç grupları kendilerinden görmediği Gazi Mahallesi, Okmeydanı, Malatya Paşa köşkü örneğinde olduğu gibi özellikle Alevilerin yoğun olduğu yaşam alanlarını hedef alarak saldırmışlardır. Ankara’da Mamak ilçesinde Akdere bölgesinde Alevi ve Kürt yurttaşların evleri gerici-faşistlerce işaretlenmiştir.

En son Ortaköy’deki katliam göstermiştir ki insanların “yaşam alanlarına, yaşam tercihlerine” bile saldırılacaktır.

Bu nedenledir ki biz Aleviler yapımız, doğamız gereği geçmişten bu güne, ezene karşı, ezilenden ve mazlumdan yana olan duruşumuzla tavır gösterip, itiraz edip, karşı çıkamazsak; AKP diktasının şeriat özlemlerini hayata geçirmelerine yardım etmiş oluruz.

Tayyip Erdoğan izlediği siyaset ile ülkeyi ve bölgeyi bir yangın yerine çevirdi. Bu yangın giderek tüm Türkiye’yi saracağa benziyor. AKP iktidarını sürdürebilmenin yolunun; daha çok baskıdan, daha çok zulümden ve daha çok katliam yapmaktan geçtiğine inanıyor. O zaman biz Alevilere düşen Erdoğan diktasının heveslerini kursağında bırakacak bir tutum belirlemek ve zulme karşı direnenlerin safında yer almaktır.

Eğer bugün bu tutumu almaz ve Kürt halkı ile Türk devleti arasında Kürtlerin yaşadığı her alanda süren savaşa seyirci kalırsak, yarın sıra bize geldiğinde arkamızda hiçbir güç bulamayacağımız açıktır.

Türkiye Erdoğan eliyle batı değerlerinden koparılarak, selefist İslamcı ortaçağ değerleri ile yönetilmek istenmektedir. Getirilmek istenen bu sistemde bırakalım Alevilere, devrimcilere, demokratlara ılımlı Müslümanlara bile hayat hakkı olmayacaktır.

Yeni anayasa adı altında meclis eliyle kabul edilen değişikliklerle; içinde meclisin de bulunduğu tüm devlet kurumları ya ortadan kaldırılmakta, ya da içi boşaltılmış şekilsel kurumlar haline getirilmektedir.

Bugün mecliste kabul edilen anayasa taslağı bir kölelik yasasıdır aslında. Bu taslağın kabul edilmesi demokrasi, laiklik, hak ve özgürlükler, erkler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi demokratik değerleri ortadan kaldırıyor. Türkiye toplumu ise bu durumu kendine kaygı edinmekten çok uzaklarda, toplum yukarda saydığımız insan olmanın olmazsa olmazlarını görmeyen ve sadece yeme içme ile uğraşan bir sürüye çevrilmiş durumda. Toplum son 15 yılda öyle bir düzeye getirilmiş ki, sadece günlük geçim derdi ve şimdi de can derdine düşürülmüş bulunmaktadır.

Toplumun içinde bulunduğu durum üzücü olmanın ötesindedir. Toplum; toplum olmaktan çıkarılmış ve yoksul kesimler yaşam derdine düşmüş bir sürüye dönüştürülmüş bulunmaktadır. Bu durumu kullanan Padişahlık serüvencisi ise Kanun Hükmünde Kararnamelerle istediği gibi at koşturmakta, Ülkeyi Ortadoğu’da süren savaş bataklığına sürüklemiş bulunmaktadır.

Türkiye’nin gerici eğitim sisteminin sözcüsü sözde bir akademisyen, Alevileri katliama uğratmakla tehdit ediyor, Türkçü sözde bir Alevi; sesinizi çıkarmayın, bu düzenin size verdikleri ile yetinin, yetinmezseniz “öldürülürsünüz” diyor. Bu açıklamalara karşı Alevi kurumları ve HDP dışında kimse bir tepki göstermiyor.

Aleviler Yezidin binlerce askerine karşı tek başına dikilen Hüseyin’in ardıllarıdır. O zaman bedeli ne olursa olsun doğru bildiğimiz yoldan yürümeye devam etmeliyiz. Çağdaş Muaviye-Yezit hareketi AKP diktatörlüğüne karşı kahramanca direnen, fedaice mücadele eden kızlarımızın ve oğullarımızın mücadelesine sahip çıkmalıyız. Bugün alçakça katledilen evlatlarımızı inancımızın gerekleriyle toprağa vermemiz bile engellenmekte, cenazeler ailelerine teslim edilmemektedir.

Bize “öldürülürsünüz” diyenlerin sözlerini ağızlarına tıkayacak bir tutumun sahibi olmalıyız. Evlatlarımız geleceğimizdir. İnancımız yaşamımızdır. İnsan olmaktan doğan insani haklarımızı savunmak insan olmamızın gereğidir.

Bize ölümü reva görenlere karşı, kendimizi savunacak mekanizmalar yaratarak hazırlık yapmalıyız. Bilmeliyiz ki, teslimiyet ihanettir. Alevilerin felsefesinde ise teslimiyet düşkünlüktür. Düşkünlük ise Alevi olmaktan ve insan olmaktan çıkıştır. Bizim tüm bu tehditlere verecek cevabımız direnmektir. Biliyoruz ki direniş yaşamdır. Direniş kurtuluştur. Derisi yüzülen Nesimi’nin, darağacına çekilen Hallac’ın, Sühreverdi’nin, Babek’in, Pir Sultan’ın, Eba Müslüm’ün, Hüseyin’i Kerbela’nın, Bedreddin’in ardılları olan Aleviler; ortaçağ karanlığının savunucusu AKP faşizmine karşı kahramanca bir direniş sergileyerek geleceğimizi kurtaracaklardır.

Sözümüz var bizi ölümle terbiye etmek isteyenlere; sözümüz var bize katliam dayatanlara; sözümüz var mazlumdan yana durmamızı engellemek isteyenlere; Biz Aleviler tarihten bu yana bedeli ne olursa olsun doğruya, iyiye, güzele, eşitliğe, özgürlüğe sevdalı bir toplumuz. Bu değerleri korumanın bedeli ölüm de olsa doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz.

Ve zalimlerin sarayını ve saltanatını başlarına yıkacağız.