Alt emperyalist Türkiye ve Kürdistan politikası Yazdır


 

 

Bir ülkenin ekonomik, askeri, kültürel ve siyasi altyapısı doğru değerlendirilip anlaşılamadığı sürece o ülke hakkında doğru ve uygun politika geliştirilemez. Bu doğru ve gerçekçi alt yapısına ilişkin doğru tespit ile ancak geleceğe yönelik sağlam politikalar geliştirilebilir ve muhalefet bu doğrultuda sağlam temellerde yapılabilir. Yıllardır yanlış yorumlanan ve değerlendirilen Türkiye politikası da bu çerçevede ele alınabilir. Somut doğru değerlendirmeler yerine subjektif ve niyetlere bağlı analizlerden dolayı yıllardır, uzun emek ve uğraşlara rağmen Türkiye merkez politikasına karşı gereken başarılı muhalefet sağlanamamıştır.

Bu düşünceden hareketle konuyu daha farklı boyutlarda ayrıntılı tartışarak Kürdistan güncelini önplana çıkaran bir panel düzenlenmiştir. Panelde Türkiye’nin politik, ekonomik, kültürel ve askeri altyapısı ve gerçekliği tartışılarak işgalci bir ülke olan Türkiye’nin alt emperyalist yapısı ve Kuzey Kürdistan parçası özel olmak üzere tarih içerisinde bütün Kürdistan’a etkileri ortaya konulmuş ve soru cevaplarla da ayrıntılı bir tartışma gerçekleştirilmiştir.

Önemli ve yeni bir tartışma biçimi ile Türkiye’nin ekonomisi ve altyapısını derinlemesine araştıran kitaplar ve araştırmalar yayınlayan: İBRAHİM OKÇUOĞLU; Alt Emperyalist Türkiye kitabının yazarı: ENGİN ERKİNER, bu anlayışın Kürdistan ve bölgeye yayılmacı yaklaşımını: CEMAL KARAKUŞ; moderatör: ŞEHRİBAN SÜYÜR katılımı ile tartışıldı. panel Halkevi ve Akademiya Kurdi tarafından organize edilmiştir.

İşgalci ve sömürgeci bir ülke olan Türkiye’nin bu amacına yönelik altyapı sistemi ortaya konulmuş, bu yapının özellikle 1990’larda Özal ile başlayan ve 2000’lerde AKP ile süren durumu değerlendirilmiştir. Askeri işgalden denemelerinden çeşitli kültürel uğraşı ile kültür işgali ve dışarıdaki nüfusu kullanmak istemesi çerçevesindeki sistem ele alınmıştır. Bunun kurum ve yapılanmaları değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Asıl amaç; karşında muhafelet geliştirmeye çalışılan yapı anlaşılmaya çalışılmış bu çerçevede nasıl daha etkili muhalefet geliştirilebileceği üzerinde durulmuştur. AFAD, Diyanet, Uydu Sistemleri-Filmler ve Yunus Emre Enstitüleri üzerinden geliştirilen akımlar açıklanmıştır. Sermaye, mal ihracı, ucuz işgüçü ve askeri sistemler üretim dönemleri ile gelinen sömürü düzeyi açığa çıkarılmış, veriler ortaya konulmuştur.

İbrahim Okçuoğlu, TC’nin İdlib vb yerlerde sadece ‘batağa girdi, işgalcidir’ diyerek eleştirmenin yeterli olmadığını, ona karşı nasıl bir direniş, hareket ve örgütlenme gerektiği üzerinde durmuştur.

Engin Erkiner: ’Alt Emperyalist Türkiye’ kitabından hareketle konuyu derinlemesine işlemiş, dış ilişkiler ve dış nüfus üzerinden yayılmacılık ve etkileme üzerinde durmuştur. Yayılmacı ve terör politikalarının içte propaganda ve zora dayalı bir destek bulduğu psikolojik zeminin bunun üzerinde yükseldiği değerlendirmesi oldukça dikkat çekicidir. Ayrıca gücünün üstünde bir iç dış faaliyet denemelerinde bulunduğu belirlemesi başarı ve başarısızlığın nedenleri olarak görülmüştür.

Cemal Karakuş ise daha çok bu anlayışın Kürdistan’a nasıl yansıdığı, nasıl bir işgal ve sömürü sistemi olarak kullandığını ifade etmiştir. Kürdistan’ı bir iç sömürge haline getirme, bu tarzda emek gücünü, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını talan biçiminde batıya aktarma ve kesinlikle bu gelirlerden Kürdistan’ı faydalandırmama vardır. Bütün Kürdistan’ın yeraltı kaynakları tek başına Katar ve Libya’nın kaynaklarından fazladır. Coğrafi stratejik çekiciliği ayrıca Kürdistan’ı işgal alanı haline getirmiştir. İşgalciler derin bir sosyal şoven politika geliştirmekte, Kürt Ulusal Kurtuluş savaşımını her anlamda boğmaya çalışmaktadır. Ayrıca bir pazar alanı olarak da kullanmakta Doğu, Güney ve Rojava Kürdistan’ını bir azar alanı, gelir kaynağı olarak görmektedir.

Tartışmalarda Kürdistan ve Kuzey Kürdistan’da sol yaklaşımların ideolojik-hegemonik yaklaşımları soru-cevap kısmında ayrıntılı bir tartışma yaratmıştır. Bazı çevrelerin ‘Bağımsız Türkiye’ sloganın ise Kürdistan’ı işgali meşrulaştırıcı geri bir slogan olduğu, doğru tanımlamayı ifade etmediği tespit edilmiştir.

Panel, Cemal Karakuş’un: Kürt aydınlanması Ortadoğu’nun karanlık dünyasının önünü açacak daha iyi bir geleceğe kendisi ile birlikte taşıyacaktır, umutsuzluk gibi görülen içinde bulunduğumuz süreç geçicidir. Bu alt yapı ve oluşum güçlü ve umutlu bir gelecek oluşturacaktır, belirlemesi ile son bulmuştur.