Emperyalist kültür sanayisi ve medya kutusu TV Yazdır


Kültürümüzün son altmış yılını adım adım oluşturan emperyalist kültür sanayi, çizgi roman, Teksas, Tommix’ler le hafızalarımızı dolduran, filmleriyle hayal gücümüze yön veren, insanın, inanmasını kolaylaştıran, araç ve reklamlarla, hayatımızı planlandı.

Pembe panter, Tom ve Jery’ler  çizgileriyle hikayeler sempati topladı ve bizim kendi yaratıcı oyun oynama ve oyuncak yaratıcılığımızı elimizden aldı.

Daha ileriki aşamalarda kovboy filmleri, Rocky’ler de insan öldürmeler, bizim, insana olan sevgimizi kendi politik ve stratejik hedeflerine uygun biçimde şekillendirdiler.

Bunları; gazeteler, dergiler, televizyonlar aracılığıyla en üst aşamaya getirdiler.

Psikolojik ve soğuk savaş taktiklerini filmler üzerinden yürüttüler. Bond filmleriyle üstünlüklerini pekiştirdiler. Dallas,Denver- Clan   serileri ise aile ilişkilerini etkiledi ve yerli diziler de, hep küçük patronları ve onların sevgilerini işledi. Beyaz atlı patron bekleyen genç kızlarımız daha fazla süslenerek ‘Prens’ avına çıktılar.

Bu diziler de işçi ve yoksul köylüyü hiç göremezdiniz. Öyle ya, zaten seyreden halk çok yoksuldu, her gün gördüğünü niçin görsündü?

Çoğu yapılan araştırmalarda, filmleri seri halde seyredenlerin, onun film olduğunu bilmesine rağmen, karakterlerin gerçekmiş gibi algıladığını bilmekteyiz. Doktor olan bir aktrise, ‘benim şu hastalığım var ne yapmalıyım?’ Doktor bey, diyen izleyicilerin,  Padişah rolü üslenen oyuncuya banka sırasında Padişahlar sıra beklemez diyen ve ciddi biçimde yol açan vatandaşa kadar, inandırılmış kişilik yapısı şeklinde, beynimiz televizyon kutularına teslim olmuş durumdadır.

Bu kutular; yalan-dolan, iftira, hırsızlık, güç gösterileri ve güce tapma, hayallerini, gerçekmiş gibi anlatarak, aslında ise olmayan şeyleri kabul ettirebilirsiniz.

Diğer taraftan gerçek olan doğruları da, sahte, olmayan şeyler gibi gösterebilirsiniz.

Bu günkü dünya, daha bir değişik aşamaya girdi ve internet furyası aldı yürüdü. Android programlarıyla kişilerin istemleri, eğilimleri, hayalleri ve yaratıcılıkları tespit edilerek, bilgi ve hayaller çalınmaya başlandı.

Sonunda kendi düşünmeyen ve onun adına düşünen Emperyal bilgi bankaları merkezleri oluştu.

Sadece, Türkiye’de bine yakın televizyon ve binlerce Radyo programı ve de reklam gazeteleri hep tek elden yalan propagandası yürütüyor.

Din pompalanıyor, çalsanız da, çırpsanız da, namaz kılıp, Allah diyorsanız, sizin her dediğiniz makbul oluyor.

Yani, kafasız vücutlar, bir anlamda, biyolojik robotlar ordusu.

İşte, emperyalist ve onun işbirlikçisi kültür sanayinin yaratmak istediği de tamı tamına budur.

Çalışsın emeğini alamasın, işten atılsın karşı çıkmasın, karşı çıkanı sahiplenmesin, zulmedene tepki vermesin, zalimin yanında olsun.

Vücudunu patronların milyar dolarları için feda etsin, ancak kendisi asgari ücrete, yani açlığa mahkum olsun.

Ödediği vergileri takip etmesin, böylece kamu kasalarını hortumlayanlara alkış tutulsun, yağcılık, yalakalık meslek haline getirilsin.

Ah be, kültürsüz, kültürlü! Kardeşim. Dilim demeye varmıyor, ama, “Akrep gibisin” ve beyni boş robotsun.

Şu zehrini ne zaman doğru yerde kullanacaksın?

Umutla beklemekteyim.