THKP-C(Acilciler) 1. Kongre delegelerine açık mektup 3 Yazdır


10) Mihrac Ural, yoldaşlarını ihbar etmiştir. 

a) Suriye’den Ülkeye geri dönen hiçbir THKP-C(ACİLCİLER) militanı, ülkede 3 ay yaşayamamış yakalanmıştır. Mihrac Ural’ın Türkiye-Suriye hattında işbirligi yaptıgı tüm kaçakcılar polisle işbirligi içersindeydi. Bunun en açık örnegi ALİ HAMAM adlı kaçakcıdır. İbrahim Yalcın, Ali HAMAM’ı 1986 sonlarında deşifre etti.(1.Kongre’den hemen önce) Ali HAMAM, Suriye’de sorgulandı ve polisle işbirligi yaptıgını kabul etti. Buna ragmen Ali HAMAM kanalı, eskide oldugu gibi aynen devam etti.‘’Büyük balık operasyonu’’nda Ali HAMAM kurye olarak kullanıldı. Operasyon biter bitmez bütün yoldaşlar yakalandı. Mihrac Ural, bugün Ali HAMAM’ı savunuyor. Kendisi gibi ‘’ser verdi sır vermedi’’(!) diyor. Mihrac Ural, Ali Hamam’ın polis işbirlikcisi oldugunu kabul ederse, başına gelecek felaketleri bildigi için Ali Hamam’ı savunuyor.  Ali HAMAM-M.URAL ilişkisi çözüldügü zaman, ihanet’in ipliği pazara çıkacak .Korkunun nedeni budur. Kaçakcı Reşit için de aynı şey söz konusuydu. Reşit’in konuşmasından korktugu için kacırıp öldürmek istedi. Kaçakcı Reşit bugün bile konuşmaktan korkuyor(6)*.’’...Bu adam tehlikeli beni bulaştırmayın’’ diyor. Mihrac Ural, yıllardır işbirligi yaptıgı kaçakcı Reşit için,’’ Agar-Çiller örtülü ödeneginden beslenen bir MİT ajanı’’dır diye yazıyor. Yalan yazıyor. Konuşacagından korktugu için şimdi’den tedbir alıyor (!)

b) Mihrac Ural, Örgüt MK kararıyla Suriye’den Fransa’ya giden İbrahim yalcın’ı ihbar etmiştir. İbrahim Yalcın, 1.Kongre’den bir süre sonra, Birleşmiş milletler (BM) aracılıgıyla Şam havaalanı’ndan Fransa’ya giderken muhaberat tarafından durdurulmuş, gözaltına alınmış, sorgulanmıştır. İbrahim’in üzerinde, Fransız dışişleri  bakanlıgı’nın fransa’ya giriş izni oldugunu gören Suriye Muhaberatı İbrahim yalcın’ı ancak o zaman bırakmıştır. Hatay’lı olmadıgı gerekcesiyle de  ‘’toprak bastı parası’’ alınmıştır. İbrahim Yalcın, Fransa’ya geldikten bir süre sonra, 1.Kongre’de alınan kararların uygulanması için çaba göstermiş ama Kongre kararlarının bile yayınlanması konusundaki çabaları bile engellenmiştir.(1.kongre kararları kongreden 1.5 sene sonra geride kalan yoldaşların baskısıyla adeta zorla yayınlanmıştır)

İbrahim yalcın’ın, Avrupa’da bulunan ve örgütten çeşitli nedenlerle daha önce ayrılmış olan militanlarımızı ,yeniden örgüte katma çabaları özellikle engellenmeye çalışılmıştır. Bütün bu gelişmelerden sonra Mihrac Ural ile bir yere gidilemeyecegine karar vererek 50 kişilik bir yoldaş la örgütten ayrılan arkadaşlar, tek tek yada toplu olarak ayrılık gerekçelerini yayınlamışlardır.  Mihrac Ural’ın örgütümüze karşı işledigi suçlar bundan 21 sene önce tüm devrimci kamuoyuna yazılı olarak bildirilmiştir. Bu gelişmelerin ardından. Mihrac Ural panige kapılarak, Suriye Muhaberatına ‘’...İbrahim Yalçın ilşikilerimizi deşifre etti, sizinle aramızdaki ilişkileri zora soktu ‘’ diye ihbar etmiştir. Ayrıca, İbrahim’in, Suriye’de; ‘’alevi bir iş adamını öldürdügü’’ yalanını da ekleyerek, Muhaberat’ı İbrahim Yalçın’a karşı kışkırtmaya kalktı. Bu ihbar üzerine Muhaberat görevlisi bir general, Suriye’ deki TKEP Orta-Dogu temsilcilgine gelerek ‘’..İbrahim yalçın’ı bize teslim edin(!) ‘’ diyebilme cüretini göstermiştir. Aynı görevli bir sene sonra yeniden TKEP Orta-dogu temsilciligine gelerek ‘’ yanlış bilgilendirildiklerini’’ söyleyerek ‘’özür ‘’ dilemiştir.( bu özürün hangi amaçla dilendigi hala bilnmemektedir)

c)  Ali Sönmez de, tıpkı İbrahim Yalcın gibi 1. kongre’den sonra MK kararı ile Avrupa çalişmalarında görevlendirilmiş ve Fransa’ya gönderilmesine karar verilmiştir. Ali SÖNMEZ bu kararın ardından Fransa’ya hareket etmek üzere Şam’a gitmiş ve kendisinden 3 ay gibi uzun bir süre haber alınamamıştır. Şam’da İbrahim YALÇIN’la karşılaşmış ve 3 ay boyunca örgütten gizlenme gerekçesini, Mihrac URAL tarafından ihbar edilecegini ve bu nedenle yeni bir isim ve pasaport temin etmeye çalıştıgını anlatmıştır. Mihrac Ural’ın bilmedigi bir isim ve pasaport temin ettikten sonra Suriye’yi terkederek fransa’ya gelebilmiştir

d) Haydar YILMAZ, uzun yıllar hapisten yattıktan sonra Çanakkale cezaevi’nden firar ederek,kendi özel ilişki kanallarını kullanarak Yunaistana çıkmıştır. Yunanistan’da temin ettigi sahte pasaportla bir başka avrupa ülkesine geçmek isterken ihbar edilmiş ve uçaktan indirilmeden dogruca Yunanistana iade edilmiştir. Haydar YILMAZ, daha sonra temin ettigi bir başka pasaportla ( pasaport’daki yeni ismini örgüte bildirmeden) gidecegi ülkeye sorunsuz gidebilmiştir. Fransa’da ilk kez karşılaştıgı Mihrac Ural tarafından ‘’..Yoldaş seninde hakkında bir takım söylentiler var’’ denilerek aba altından sopa gösterilmiştir. Haydar YILMAZ’ın hapisten firar ederek örgütüne dönmesi beklenildigi gibi memnuniyetle karşılanmayıp, Mıhrac Ural tarafından yakın çevresine, ‘’Bu adama dikkat edin’’(!) diye adeta göz hapsine(!) alınmıştır.

Mihrac Ural, kendi yerini koruyabilmek için, kendince ‘’tehlikeli’’ gördügü yoldaşların örgütten uzaklaşmaları için her yola başvurmuştur.

e) Suriye’de bulunan devrimci örgütlerin üye ve faaliyetlerine ilişkin muhaberat’ın özel ilgi duydugunu orada bulunan tüm örgütler çok iyi bilirler. Muhaberat, adı geçen örgüt temsilciliklerinden, üyeleri ve faaliyetleri konusunda saglıklı bilgi alamadıgı için bu görev Mihrac Ural vasıtasıyla örgütümüze havale edilmiştir. Mihrac Ural, Türkiye devrimci hareketlerinden elde edebildigi tüm bilgileri, Tacettin SARI kanalıyla muhaberat merkezine bildirmekle yükümlüdür.

Sarp Kuray’ın arkadaşlarının Şam’da bulunan örgüt evi, mihrac ve tacettin aracılıgıyla basılarak evde bulunan kışiler gözaltına alınmış ve yıllarca bu kişilerden haber alınamamıştır. Bu ihbarın amacı, Bu arkadaşların Lübnan’da bulunan askeri egitim kamplarını ele geçirmektir. Başarılı olunamamıştır. THKP-C(ACİLCİER) örgütünün 1983 tarihinden bugüne hiç bir askeri kampı olmamıştır. 1982 tarihinden itibaren,Orta-Dogu’da bulunan Türkiyeli devrimcilerin korkulu rüyası haline getirilen örgütümüzün, devrimci bir örgüt degil, muhaberat örgütü olarak anılmasının nedenleri bu ve buna benzer olaylar  nediyledir. Mihrac Ural, tüm degerlerimizi ayaklar altına alan bir  gizli servis görevlisidir.

11)  MİHRAC URAL THKP-C(ACİLCİLER) ÖRGÜTÜNE SIZMIŞ BİR HIRSIZDIR.

Mihrac URAL, eline geçirdigi örgüt olanaklarını kişisel çıkarları için kullanmış, başta aile cevresi olmak üzere, yoldaşlarımızın kanları pahasına yarattıgı degerlerine el koymuş bir örgüt hırsızıdır. Antakya’lı yoldaşlar çok iyi bilirler, Suriye’den Ülkeye dönen yoldaşlar aracılıgı ile babası’na yolladıgı, ‘’çam sakızı çoban armaganı’’ paket içersinde ‘’ altın’’ çıktıgını bilmeyen, duymayan kalmamıştır.

Bunun yanında;

a)     Antakya bölgesinde yapılan tek ciddi eylem, Samandag Ziraat Bankası’nın kamulaştırılmasıdır. Bu eylemde el konulan paralar’ın sırrı hala çözülmüş degildir. Kamulaştırma eyleminin ardında el konulan paralar kaybolmuş(!)tur. Mihrac Ural’dan defalarca bu paraların hesabı sorulmuş, soruşturma yapması istenmiş olunmasına ragmen her seferinde yalana başvurulmuş, ciddi hiç bir girişimde bulunulmamıştır. Son olarak Haydar Yılmaz bu paraların akibetini M.Ural’a sordugunda aldıgı cevap, ‘’Paraların askeri bir alanda gömülü oldugu, oraya girmeninde tehlikelerinden(!)’’ bahsedilmiştir.. Haydar Yılmaz’ın ‘’ yerini söyleyin biz alacagız’’ yollu israrlarına ragmen bu yer söylenmemiştir.

b)     Haydar YILMAZ, 1979 yılı son aylarında, yakalanmasından kısa bir süre önce, Örgütümüzün ‘’ ceza evleri için kurdugu fona aktarılmak üzere Mihrac URAL’a 450.000 tl para göndermiş ve bu para’nın nereye harcandıgı konusunda hiç bir açıklama yapılmamıştır. Bu paradan cezaevlerine tek bir kuruş gönderilmemiştir.

c)      Mihrac Ural, Suriye’ye çıktık’tan sonra Adana bölgesindeki yoldaşlardan sürekli para istemiş, Adana’da yapılan kamulaştırma eylemlerinden elde edilen altın ve paralar Suriye’ye gönderilmiştir. Bu altın ve paralar’ın akibeti hakkında hiç bir bilgi edinilememiştir. Bütün bu gerçeklere karşın Türkiye’deki yoldaşlara ‘’..Burada ot yiyerek aylarca daglarda yattık ‘’diye masal anlatılmıştır.

d)     1988 yılında yapılan 1. Kongre’ye sunulan mali rapor’da, 1.5 milyon dolar’lık mal varlıgından bahsedilmiş olunmasına ragmen, 1.Kongreden sonra ilk MK toplantısında, Örgüte ait tüm taşınmaz mal varlıgının satılarak Fransa’ya taşınmasına karar verilmesine karşın( Mihrac ve zafer’in karşı oyuna ragmen bu karar alınmıştır) Bu karar uygulanmamıştır. Örgütümüze ait tüm mal varlıgı Mihrac Ural ve eşi Malak FADAL üzerine kayıtlıdır. Çok az bir kısmı Mihrac’ın sag kolu Haydar Temizalp ( yoldaşlar arasında goril olarak bilinir) üzerine kayıtlıdır. Bundan bir süre önce Haydar, üzerine kaydolunan bazı taşınmaz mallar ve güttügü koyunlarla birlikte kaçmıştır. Diger tüm taşınmaz mallar ve nakit’ler Mihrac, Eşi Malak FADAL ve Fadal’ın küçük kız kardeşi üzerine kayıtlıdır.

e)     Mihrac Ural, Libya sorumlusu Gökhan SAÇ (SAMİ ) yoldaş tarafından gönderilen bin’lerce dolar’ın hesabını örgüte vermemiş, Sami yoldaş’ın bu konudaki ısrarları, öldürülmesin de önemli bir etken olmuştur.

f)        Mihrac URAL, muhaberat adına ......ye kira’ladıgı yoldaşlar için aldıgı 50.000 dolar para’ya el koymuş eşi’ne ziynet eşyası almıştır. Bu parayı aldıgı ülke temsilcisi, lazkiye’de ‘’ merıdyen oteli’’ lobi’sinde parayı istemiş, Örgütümüz için agıza alınmayacak hakaretlerde bulunmuştur. ( bu olay üzerine MK üyelinden istifa etmeme ragmen kabul edilmemiştir İ.Y)  Sadece Lazkıye’de degil, Aynı ülkenin, Almanya’daki Berlin temsilciliginde de yoldaşlarımıza bu konuyla ilgili hakaret ve tehditler edilmiştir. 

 

g)     Mihrac Ural, ülkeye dönen profesyonel kadro ve bölge sorumlusu yoldaşlara hep vaatlerde bulundu. Ülkeye  döner dönmez, çalışma alanlarında mevzilenebilmek için,  ihtıyaçlarının karşılanacagı sözünü verdi. Hiç bir sözünü tutmadı ve ülkeye sorumlu olarak gönderilen yoldaşların arkasında, ne zaman hangi ceza evi’nde haberi gelecek diye bekledi. 1. Kongre’den sonra, Türkiye sorumlusu olarak İstanbul’a gönderilen Sinan yoldaş. Güney anadolu  sorumlusu olarak Adana’ya gönderilen Süleyman yoldaş. Ege bölge sorumlusu olarak İzmir’e gönderilen Zekeriya yoldaş, gönderildikleri yerlerde yüz üstü bırakılarak yakalanmaları beklendi. Adı geçen bu yoldaşlara vaadedilen imkanların saglanması şöyle dursun, telefonlarına dahi cevap verilmedi. Daha sonra Süleyman yoldaş yakalandı. Sinan ve Zekeriya yoldaşlar fransa’ya gelerek Mihrac Ural’ın tüm israrlarına ragmen kendisyle görüşmeyi reddettiler ve ayrıldılar.

h)      Mihrac Ural’ın paradan başka saygı duydugu hiçbir şey yoktur. Deger yargıları para’nın miktarına endekslidir. Avrupa’ya her gelişinde Önce Antakyalı’ları dolandırmış sonra kendisine‘’yoldaş’’diyen insanları dolandırmıştır

(20 senedir Avrupa’ya gelemiyor. Selam verebilecegi kimsesi kalmamıştır) Çevresine toplayabildigi düşkün ve zayıf kişilikli insanlara hep birşeyler verecek, onları, ele geçirdigi devrimci hareketimizin olanaklarından nemalandıracakmış havası vererek oyalamaya çalışır. Bir süre yanında güzükmelerini sagladıktan sonra, ya terk eder, yada, onlar tarafından terkedilir. Bugün çevresinde gözüken Ömer (Oner) Ödemiş gibi çek senet işlerinde ayakcılık yapan sahtekarlar ve Bayterin gibi İstanbul’da ‘’kadın ticareti’’ yapan ahlaksızlar vb tiplere muhtac olacak kadar düşmüş  bir kişinin adımızı kullamnası bile bizler için bir zulumdür. Bu duruma seyirci kalamayız, kalmamalıyız.

i)        Mihrac Ural sadece örgütümüzün degerlerini çalmakla kalmamış, Filistin örgütlerinden çaldıgı silahları satarken yakalanmıştır. Mihrac Ural’ın talımatıyla Filistin kamplarında çalınan silahları satarken yakalanan yoldaşlar  kurşuna dizilmekten son anda kurtulmuşlardır. Zihni ALAN (Yusuf) ve şu an isimlerini hatırlamadıgım diger 3 yoldaşın  o tarihten itibaren Lübnan’a gelmelerine yasak konulmuştur. Bu nedenden dolayı (1982 den itibaren) lübnan’da askeri kamp kurulamamıştır. Mihrac Ural hep yalan söylüyor. 1983 tarihinden sonra askeri egitim için filistin topraklarına giden hiç bir militanımız yoktur.

j)        Mihrac Ural’ın devrim, sosyalizm, enternasyonal dayanışma diye bir kaygısı tasası yoktur. O, kendince fırsat gördügü herşeyi paraya çevirmeye bakan bir hırsızdır. İsrail’in lübnan!ı işgal edişinden sonra Lübnan’ı terk ederek Suriye’ye geçen yoldaşlara verdigi talimatı orada bulunan tüm yoldaşlar bilirler. Bu talimat’ın içerigi ‘’ARABA HIRSIZLIGIDIR’’ Lübnan savaşından sonra  Suriye’ye getirilen 25 adet ‘’MERCEDES’’ arabaya, bir süre sonra, ‘’ dikkat çekiyor’’ gerekçesiyle Muhaberat tarafından el konulmuştur. ‘’Emperyalizme, siyonizme ve bölge gericiligine karşı savaştık’’ diye çıgırtkanlık yapan bu sahtekarın bütün derdi savaş ortamından nasıl yararlanırım hesabıyla geçmiştir. Cephe’de bulunan yoldaşların maaşlarını toplamak, ölen yoldaşların yıllardır kan paralarını alarak ciddi bir sermaye birikimi yaratıp, gerçek hedeflerine ulaşmış görülüyor.’’ Bugün ne yapıyor? Diye sorarsanız, Bassit’de bulunan ‘’parti okulu’’nu  otel yaptı ‘’turizme hizmet ‘’ediyor. Öldürdügü yada öldürttügü yoldaşların ‘’kan paraları’’yla da ithalat-ihracat işiyle iştigal ettigini ögrenebilirsiniz. Ulaşabildigi her yere yazıyor. Suriye ile ticari ilişkilerinizde kolaylık saglarız diyor. Kısacası ‘’komisyonculuk’’ yapıyor. Çapı’nı( siz bunu çapsızlıgı olarak okuyun) biliyor.

k)      Mihrac Ural, sırtını dayadıgı Suriye ve onun istihbarat örgütleri vasıtasıyla, devrimci degerlerimizi yıllarce kirletti: ismimizi kullanarak degerlerimizi sermaye’ye dönüştürdü Yıllardır yaşadıgı Suriye’de ‘’ vatandaş ‘’ bile sayılmayan, kimlksiz  Kürt’leri görmedi, Buna karşın, Türkiye Kürdistanı dostu(!) olarak kendini pazarlamayı hiç ihmal etmedi. Hiç bir konuda ciddi degildi. O çokca sözünü ettigi Hatay davasında bile kesinlikle ciddi degildir. Onun bir tek amacı vardır. Devrimci degerlerimizden elde ettigi maddi olanakları ve artık hiç bir kurumsal işleyişi kalmamış olan örgütümüzün ismini kullanarak Suriye’de yaşamaktır.  Yoldaşlarına karşı pusu kuran, İhbar eden, ihanet eden, degerlerini çalan bir soysuz olarak bütün yönleriyle deşifre olmuş, insani olarak bile, hiç bir niteligi kalmamıştır  En yakın çevresinde bulunan insanlar yazıyor. Muhaberat adına Türkiye’ye girip çıktıgını yazıyorlar. örgütümüz içersine sızdırılmış bir ‘’eleman’’ oldugu deşifre edildikce, o başkalarını ‘’suç’’luyor. Kurtulacagını sanıyor. Kurtulamayacagını çok iyi biliyor. Türkiye devrimcileri çok büyük bedeller ödediler, ACİLCİLER büyük bedeller ödediler. Mihrac Ural bunca bedeller ödeyen devrimci militanların gazabından kurtulamayacagını çok iyi biliyor. Korkuyor.  Mihrac Ural korkularıyla yaşayacak, İhanet’in bedelinin agır oldugunu bilerek korkmaya devam edecektir. Bizlere düşen görev; Mihrac Ural’ı korkularında bogmaktır.

 

Sürecek…