Muharrem ayında alevilik üzerine Yazdır


Türkiye’de Alevi olan, çoğu aydın ve normal inançlı tanıdıklarımla konuşmalarımda, inancını tasvir etmesini istediğimde, genellikle namaz kılmayız, hacca gitmeyiz, ehlibeyt’e sahip çıkarız, Kerbela yasını tutarız ve aşuremizi yaparız dediler. Oruç konusunda ise, Muharrem orucundan bahsettiler.

Her Alevi birey, diğerinden farklı şeyler anlatıyor ve farklılığını koyuyordu. Yani her Aleviyim diyen insan, farklı inançtan bahsediyordu.

Hüseyin’in Kerbela’da  öldürülmesi, zulme ve zalime karşı direnişi, sonucunda öldürüleceğini bile bile bu direnme yolunu seçmesi, Hüseyin’e taraftarlarının ve dünya mazlumlarının sempatisini kazandırdı.

Bu gün öyle ki, Sünni ve Hristiyan olanlar bile Muharrem ayında Aşure yapıp dağıtırlar.

Demek ki Kerbela ve Hüseyin, ehlibeyt’i ile ilk bağlayıcı unsur. Onun direniş lideri olarak ve mazlum olarak görülmesi inançsal olduğu kadar, siyasal bir seçimdir de.

Bu anlamda Alevilikte vazgeçilmez unsurdur.

Cem olma unsuru, toplanma ve ritüel uygulama Anadolu’da Hatti geleneğinden kalmadır. Sümerlerde de bu uygulama söz konusudur. İnsanların eğitilmesi ve görgü kurallarından geçirilmesi, suç unsuru oluştuğunda yargılanması, cezalandırmaların makul değer ve ölçülerle yapılması haala gelenek olarak uygulanmaktadır.

Bazı dedeler ve Alevi alimleri toplanmayı, Kırklar ve onun meclisi gibi konulardan yaratsalar da, en az beş bin yıllık geleneklerden kalma bir uygulamadır. Cemal cemale oturma ve halka, yani daire olup yüz yüze bakarak konuşmalar, biçimsel ritüellerin ana kaynağıdır. Hatta halka namazı da böyle doğar, inanç olarak.

Hz Muhammed iki şeyi bırakmıştır sahiplenmesi gereken, birisi Kuran, diğeri Ehlibeyt(Ailesi)  Emevi iktidarları yalan dolan ve düzenbazlıklarla, sürekli bulanıklık yaratıp, hem halifeliği yani dini temsiliyeti hem de devleti kontrollerinde tutmuşlardır. Kısaca Müslümanlığın dışına çıkmışlardır.

Bu gün de aynı düzenbazlıklar devam etmektedir. Camileri çoğaltmak, namazı ve diğer ritüelleri İslam şartları arasına koyup, insanı günde beş vakit birer saat üretim dışında tutarak ve oyalayarak zorunlu sürekli kulluk yaptırılmaktadır.

Namaz ritüeli yatıp kalkma olmadan da oturduğun yerde düşünerek te yapabileceğin bir uygulamadır. Fakat biçimsel zorunluluklarla sürü psikolojisine sokulan insanlar, kendi yaptığını yapmayana düşman gözüyle bakabilmektedirler.

Alevi namaz kılmaz  anlayışı hem Alevilerde hem de Sünni olanlarda egemen, hal bu ki, Sünni de namaz kılmaz, ha camileri kim dolduruyor o zaman? Cuma günleri bile altı yüz bin cami olduğunu düşünün özellikle köylerde beş kişi bile bulunmaz, siz on kişiden hesap edin, sadece Cuma günü beş altı milyonu geçmez ve bunun yüzde doksanı erkektir.

Kadınlar evlerde kılar veya kılmaz.

Sadece Sünniler oran olarak fazla namaz kılarlar.

Son beş ile on yılda namazlar arttı, ancak, kuran kursları ve İmam hatip okullarındaki çocuk istismarları da önemle arttı.

İşin ilginç tarafı, bu istismarlar erkek ve kız hepsine eğiticiler, hocalar uygulamaktadır. Okulunda yatakhane kuran müdürler bile internete düşmektedir.

Bademleme adı altında erkek çocuklarının ırzına geçilmektedir.

Kendi cinsel organını müritlerine öptüren ve yalatan tarikatlar bile mevcuttur. Bu sapkınlıklar Alevi toplumunda olağan gözükmeyen bir davranıştır. Şiddetle karşısındadırlar.

Caferilikte namaz kılma ve oruç tutma kısmen farklı da olsa Sünniliğe yakındır. Gerçek Müslümanlık savunulacaksa o zaman Caferi inancının uygulanması gerekiyor. Fakat Sünnilik bunu reddettiği gibi Alevilikte kısmen bunu reddetmektedir.

Genel olarak Alevi gelenek ve inancı, yaşam biçiminin ve öğretilerinden aldığı kültürle bu güne kadar doğru olanları yaptılar, bundan sonrası doğru gider mi? Büyük soru işaretidir.

Kerbela ve Hz. Hüseyin’den çıkarılacak en büyük ders biat etmeme ve direnmedir. Aleviler eğer ki, bu direnme ve biat etmeme kültürünü uygularlarsa ki, bunun başka örnekleri de var Anadolu’da, zannediyorum ki kendi inançlarını ve kültürlerini korurlar.

Pir Sultan bunun en büyük örneklerinden birisidir.

Şimdiden yasınız ve aşureniz kabul ola.