acilciler örgüt programı yalanı Yazdır


Mihrac Ural[1] isimli devrimcilerin katiline bundan bir ay önce bir soru sordum. Bu soruyu değişik zamanlarda yineledim. Samimiyet ile sorduğum soruya şerif rumuzu ile yazı yazan bir vatandaş cevap verdi. Bu vatandaşı tanımam[2] . Ancak bu vatandaş ayrı varlık zibidiliği isimli internet sayfasından onlara sorduğum: Acilcilere ait güncel bir program ve tüzüğünüzü yayımlayın soruma

 

Acilciler programını nın olduğunu ve bunun resmini de gönderdiler. Evet, ellerinde kalu-beladan kalma bir acil programı var. Peki, üzerindeki tarih hangi yılı işaret ediyor. 1.kongrede yazılmış bir program imiş! Tarih ise 1981.   

 

 

Beni utandırdılar: Bana engin erkiner’in yazdığı programı göndermeyin dedim. Onlar beni utandırdılar üstelik yerin dibine girdim öyle girdim ki sormayın gitsin. Programa bakın yıl 2009 sözde ortaya atılan örgüt programı 1981 arada kaç sene var: Otuz sene. İnsanın pes diyesi geliyor ehhh pess yani ...

 

 

Be Allahın üçkâğıtçıları Dünya da neler oldu neler gelişti sınıf hareketleri ne oldu. 12 Eylül yenilgisi 1990 lar süreci Avrupa birliği, Kürt sorunu ve tüm diğer temel belirlemeler de ne tür değişimler oldu. Bunlardan tek bir satır yok. Ellerinde bir program varmış şükürler olsun. Utancımdan yerin dibine battım.

 

Kongre konferans nedir bilirmisiniz? bilmiyorum. Ancak her bireyi örgüte bağlayan hukuk ortaklık o örgütlenmenin program ve tüzüğüdür. Programda böyle yazıyor Ancak ben programda yazıldığı gibi düşünmüyorum diyen birey o örgüte yabancıdır.

 

 

 

Örgütsel işleyiş azınlığın çoğunluğa, alt organların üst organlara, tüm örgüt ve üyelerin merkez komiteye ve kongreye tabi olduğu, üyelerin kararların alınması ve uygulanmasına aktif olarak katıldığı, yönetici organları denetleyebildiği demokratik merkeziyetçiliği örgütsel ilke olarak öngörmekte, örgüt içi demokrasinin gizlilik koşulları dikkate alınarak uygulanması örgütün teme işleyişini içerir. Bütün örgütlenmelerde temel kurallardan biridir 12 Eylül öncesi ve sonrası bütün şef tipi ve parti örgütlerinde klasik işleyiş usulü bu idi. İşletiliyor mu idi? Bu sorunun tarihsel hesaplaşma soruları içinde sorulması gereken önemli sorulardan biri olduğunu düşünüyorum. Ben bu sürecin iyi işlemediği örgüt bürokrasisini artırdığını ve bütün örgütleri çözdüğü inancındayım.

 

 

Bağlayıcı hukuk açısından program dedik ya Tüzük. Yani Mihrac Ural’ın bulup kapak resimini dahi gönderemediği tüzük: Parti disiplini; bütün üyeler için zorunlu ve eşittir. Parti birliğine ve saflığına karşı davranan,  Parti Program ve Tüzüğüne aykırı hareket eden, parti kararlarını yerine getirmeyen, parti içi demokrasiyi çiğneyen, görevlerini ihmal eden, yetkilerini kötüye kullanan, davranışlarıyla partinin itibarını sarsan, partiyi aldatan bir üyeye temel parti örgütü ve yönetici organlar tarafından, olaya uygun olarak, uyarı, ihtar, belirli bir süre yönetici olamama, aday üyeliğe düşürme ve partiden ihraç cezaları verilebilir. Bu cezaların sonradan ne hale getirildiği ne tür uygulamalara yol açtığı bu açılan yoldan devrimcilerin birer birer nasıl telef edildiklerini de gerekçelerini de utanmadan yazdılar çizdiler. “Gökhan saç ve Ali çakmaklı, Nebil Rahuma vb devrimcilerin katline bu yoldan gidilmiştir. Her birinin ardından yazılan gerekçe aynıdır. Yaftalarına karanlık adam, hain ve işbirlikçi yazılmıştır.  

 

 

 

Bütün bunları alt alta getirdiğimizde Önümüze sunulan devrimci kamuoyunu sunulan acilciler yalanı ile karşı karşıyayız.

 

 

Demek oluyor ki 1981 tarihinden sonra bir program yazılmadı. Tüzüğü sonra göndereceğiz yada bilahare dediklerine göre demek ki ellerinde tüzük namına bir şey yok. Tüzüğün içeriği herkese gösterilmez. Ciddi partilerde bırakın programı tüzük kimsenin eline de verilemeyecek kadar ciddi önemli hatta illegal bir argümandır. Bu bilinç ve disiplinden hareketle sorduğumuz soruya en azından tüzüğün kapak resmi yada giriş bölümünü içerir bir belge gönderebilirlerdi gönderemediler.  Parti programı kalu-beladan kalma 1981 yılından bir program bu programın içinden bir soru soralım. Kürt sorunu konusunda şarki efkariye tanımlaması yapan parti cephe hareketlerinden biri olan acil bugün söylediklerini neye göre söylüyor. 1981 programına göre söylüyorsa vay Kürtlerin haline.

 

Bütün bunlardan şu sonuç çıkıyor aslında 1981 tarihli program aslında örgüt tasfiyesinin programı olarak gündeme getirilmiştir. Bundan sonra program yazılmadığına göre. Durum bunu işaret etmektedir. Buradan hareketle şunu diyebiliriz Acilciler isimli devrimcilerin katillerinin ellerindeki nesnellik sanal bir durumu izafe etmektedir. Göreceksiniz bunlara bir program yazdıracağım birde tüzükleri olacak. Yatsınla kalksınlar bana dua etsinler.

 

 

 

Devrimci teori/program, devrimci örgüt ve devrimci sınıf bütünlüğünü özel bir tarzda öne çıkardığı bu dönemde, faaliyetlerini partinin “yada her ne tür örgüt ise” ;saptadığı bu dönemsel hangi önceliklere uygun şekilde planlamamışlardır.

 

1981 de Marksist Leninist bir örgütlenme olan THKP-C acilciler bugünkü duruşları program etiğine göremi davranmaktadırlar. Bir kez daha soralım Marksist Leninist bir örgütmüsünüz yoksa devrimci katili tarikat şeyhi mihrac uralcımısınız? Demokrasi mücadelesimi “burjuva demokrasi neferlerimisiniz “ yoksa bu coğrafyada komünist bir devrimden yanamısınız. 1981 de ka-lu bela zamanında yayımlanan güncelliğini yitirmiş tozlu raflarda ancak birkaç ay içinde zorlukla bulduğunuz programınıza bakarsak bugün kü duruşunuz ile tamamı ile bir paradoks içindesiniz. İşte Kürt ve Türkiye sosyalistleri bunu yemezler.

   

 

 

Dostlar karşımızdaki grubu tanımak adına basit bir soru ile birkez daha kendilerine nasıl ele verdiklerini birlikte gördük.

 

Faiz Cebiroğlu Nuri Kurtuluş ve şimdi Kemal Doğan isimli bir vatandaşı bu işlere rica minnet bulaştırdılar yazılar yazdırdılar. Faize ve Nurettin bu işten çekildiler. Şimdi kemal doğan isimli bir internet gerillası bu işlere müdahil oldu

 

Kemal doğanı tanımıyorum. Bir dönemler etrafımda döndü durdu. Sordum soruşturdum ek tanıyan yok. Benden bir yazı istedi ekim devrimi üzerine bu yazıyı kendi internet sitesinde yayımladı. Bu arkadaş ile ilişki kurmadım. Çünkü mihracı yanında olan biri idi. Bu arkadaş şimdilerde benim ismim üzerinden bilmediği ve boyunun yetemeyeceği yerden konuşuyor. Büyük olasılıkla rica minnet üzerine.

 

Dikkat ediyorsanız bu çete en çok bana saldırıyor. Biliyor ki yazılarım ve bu konudaki faaliyetlerim ile etki yaratmakta devrimci kamuoyunu bilgilendirmekteyim. Benim gözümü korkutarak beni bu işten yıldırma yönünde her türlü ahlaksızlığı, küfürlü, hakareti kendileri yapıyor sonra biz küfürcü değiliz deyip kenara çekiliyorlar. Herkes olan biten konusunda yeterli derecede bilgilenmiştir. Ayrıca bana da gerek kalmamıştır. Bu zibidileri yazmayacağım deyip karar aldığımın ertesi günü yana aileme ya geçmişimi ya da bana hakaretten geri durmuyorlar.

 

Bütün bu işleri devrim ve sosyalizm mücadelesinin bir parçası olarak gördüğümden. devrimcileri katledenlere karşı bu zamana kadar aldığım tavır onların güzel hatıralarına saygımdan ötürü bu mücadelenin bir öznesiyim.

 

Yeri geldiğinde herkesi eleştireceğim. Ancak bu çapulcular buna müsaade etmiyorlar. Sağa sola saldırarak asıl meseleyi gözden kaçıracaklarını sanmaktadırlar. Bundan sonra benim yazacaklarımız artık sabah kahvaltısı hafifliğinde olacağından devrimcilerin katili şebeke başı Mihrac Ural  ve katlettiği onlarca devrimci ile ilgi belge ve bilgi ardından gelecektir. Etrafa saldıracaktır. İsmimize hakaret edecek janjanlı paketler ile saldıracak insanları elbette bulacaktır. Devrimci olmak bu süreci doğru düzgün sorgulamaktan geçer.

 

Nebil Rahuma yoldaşı arama çalışmasında önce onun katillerini ortaya çıkarmış ve teşhir etmiştik ardından onun ölümünün yolunu açan diğer devrimcilerin katiline giden yolu gösterdik ortaya çıkardık belge ve tanıkları ile ortaya koyduk. Nebilin katilleri Mete özer ismi unutulmuştur.  Nebili ölüme götüren neticede unutulmuştur. Bu sayfaları okuyan dikkatli okuyucular Devrimcilerin katili Mihrac Ural bu süreçlere dair hiçbir şey söylememektedir. Bunun nedeni açıktır.  Nebilin katillerinden birini yanına çağıran sonra onu geri gönderen Mihrac uraldır.

 

Mihrac Ural Nebil Rahuma’yı bulmamıza karşıdır. Mihrac Ural'a Antakya’da Nebil Rahuma için yapılan içi boş mezar yetmektedir. Gerisi kendisine külfet getirecek sıkıntı yükleyecektir. Bunun yüzünden Nebil yoldaşı arama çalışmamızı provoke etmiştir.

 

Bu tarihsel hesaplaşmada bütün oyunlarını ve yazılarını benim üzerime yönlendirmişlerdir. İnsani çağırıda bulunduklarımın ağzı ile ile mesajarıda kaleme almışlardır. Aşağıda dipnotta geniş bir biçimde aktardığım gibi bu yazıları yazan bir tek insan vardır. Buda bir arkadaşın tespiti ile elini yanağına dayamış internet sayfalarında poz veren,Ruh hastası olan devrimcilerin katili mihraç uraldır. Tüzükleri büzük olsa imiş halimiz yaman olurmuş. Bak ite ile

 

Bana dönek demiş itin birisi

Açığım neymiş sor hele hele

Eli çatlamamış ayı irisi

Gel bizim köylerde dur hele hele

Bir yığın kitabı yığmış önüne

Sinek konsa korkar tatlı canına

Hipi yosmasını almış yanına

Pehlivanlık yapar gör hele hele

Köylüden yanadır toprak görmemiş

Viskiden gayriye dudak sürmemiş

Ömür boyu serçe bile vurmamış

Ordu yıkacakmış ker hele hele

Yiğittir ölüsü dağlarda kalan

Yiğittir yiğidin öcünü alan

Soytarıdan yiğit olur mu ulan

Sen bizim dağlara gir hele hele

Bu herifin önü sonu ayandır

Anlayana benim sözüm beyandır

Senden korkan hayvan oğlu hayvandır

Gel de Mahzuni'yi vur hele hele

 

 

 

 

 

İşte dostlar karşı karşıya olduğumuz insanlar bu tür insanlardır.

 

………



[1] Mihraç Ural isimi devrimcilerin katili sıfatı ile anılmaktadır.

[2] Şerif yada başka bir isim bütün yazılar Mihrac Ural'ın kaleminden çıkmaktadır. Bunları tespit ettik. Üslup mihrac Ural’ın üslubudur. Küfürleri eden de başka isimler ile yazanda mihraç uraldır. Bu tarafımızca profesyonel yöntemlerle tespit edilmiştir. Profesyonel yöntemler cümlemiz bir başka yazının konusu olacaktır. Çünkü bütün yazdığımız sorular ile değil kurduğumuz cümleler üzerinden polemik yaparak yarattığımız etkinin kırılacağı inancı bu soytarı takımında hakimdir.

 

 

İBRAHİM YALCIN TARAFINDAN,

HASAN BALCI YAZISINA KISA BİR EK..

Hasan Balcı arkadaşımız, Acilciler örgütünün ( aslında M.ural çetesi’nin demek istiyor) bir programı yoktur diyor. ‘’..Hadi çıkartın ve beni utandırın’’ diye israr ediyor. Mihrac Ural,bir süre bekledikten sonra bir program(!) kapagı yayınlıyor ve ‘’program’’ oldugunu(!) ispat ediyor. Hasan Balcı ‘’utansın’’ diyor.

Hasan balcı utanıyor(!) Mihrac Ural da utandırmış(!) oluyor.

Bilmeyenler için açıklamam gerekiyor. Mihrac Ural’ın yayınlayarak Hasan balcı’yı ‘’utandırdığı’’programı yazan kişi ENGİN ERKİNER’dir. Bu program 1981 yılına aittir. Bugün 2009 yılındayız ve aradan yaklaşık 30 sene geçmiştir.

Mihrac Ural’ın, Hasan Balcı’yı utandırmak için ortaya çıkardığı program kapağını görünce şaşırdım.

Neden şaşırdım? hemen söyleyeyim. 1987 Aralık ayında yapılan 1.kongre sonunda bir ‘’program’’ yazılmıştı.  Alelacele ve çalakalem yazılan ve fotokopi ile çoğaltılarak 5-10 kişiye verilen bu programdan bir tanesi elimde.

Ben, bu programa o zaman itiraz ettim ve ‘’bunun düzeltilmeden yayınlanması doğru değil’’dedim ve o haliyle yayınlanmasını engelledim. Benim itirazım üzerine, Mihrac Ural ile oturduk ve bu program temelinde  yeni bir program yazdık, daha dogrusu fotokopi programı(!) düzenledik.

Mihrac Ural ve benım el yazmalarımla yeniden düzenlenen ve bir türlü yayınlanmayan program şu anda bende bulunmaktadır.

Mihrac Ural’ın elinde olmaması çok şaşırtıcı. Olsaydı, Engin Erkiner tarafından yazılan  ve üzerinde 30  sene geçmiş olan bir programı, Hasan Balcı’yı ‘’utandırmak’’ için de olsa yayınlamazdı.

Hasan Balcı’yı ‘’utandırmak’’için gülünç duruma düşmezdi.

İnsanları birbirine düşürmek için düzmece yazıları ‘’dosya’’layarak şantaj yapacağına, az buçuk örgütsel ahlak anlayışı taşımış olsaydı, en azından uyduruk da olsa bu programdan bir tanesini ‘’arşiv’’ine koyabilirdi. Koymamış, Ticari ilişkileriyle öyle meşgul ki, kendi tabiriyle, ’’başını kaşıyacak zaman yok ‘’

Evet, söylediğim gibi program var, var da sanırım Mihrac Ural bunu kaybetmiş(!) Aradığına eminim, bir ay gecikme ile Hasan’a cevap verdiğine göre, demek ki bir ay aramış ama bulamamış.

Kendisine yardımcı olmak açısından biraz ip ucu veriyorum .

1. kongre sonrası yazılan ve benim’le birlikte kendisinin de el yazısı bulunan yeniden düzeltilmiş ama basılmamış program’ın başlıkları şöyle.

1_Ülkemizde durum

2_Yaşadıgımız dünya

3_Ne yapmalı

4_program( devrim hedeflerimiz)

4.a)Siyasal Hedeflerimiz. ( siyasal hedeflerimiz 9 başlık altında belirlenmiştir)

4.b) Ekonomik hedeflerimiz( ekonomik hedeflerimiz 6 başlık altında belirlenmiştir)

4.c)Toplumsal hedeflerimiz( Toplumsal hedeflerimiz 7 başlık altında belirlenmiştir)

Bu taslak program’ı yayınlatmayan benim. Mihrac Ural ile beraber düzelten benim. Elimdeki bu taslak, Cep kitapçığı biçiminde fotokopi cyapılarak zımbalanmış olup toplam 50 sayfadır.

Üzerinde ikimizin de notları var ve hala duruyor. İstiyorsa göndereyim(!) Hasan utanmakla kalmasın, bir de yerin dibine girsin(!)

Ne dersin Mihrac Ural. Güzel bir fırsat. Ben olsam kaçırmazdım(!)

Her taraftan bir tokat yemene gönlüm razı olmadı. Şamar oğlanı olmana müsade edemem(!)

 

Site editörünün notu: 1981 programı şöyle yazıldı. 1981 yılının Şubat ayında programı Bassit’te yazdım. Sonra bu programı İngilizceye çevirdim. Bunun için hayli zorlandım. İngilizce konuşmak ve okumakta sorunum yok ama yazmak başka bir şey… Üstelik 1974’te ODTÜ’den ayrıldığımdan beri hiç İngilizce de yazmamıştım.

Önce programı daha sonra da İngilizcesini mumlu kağıda geçirdim. Program ve İngilizcesi Bassit’teki küçük evde Ali ve Zafer tarafından teksir makinesiyle çoğaltıldı. Sonra Şam’daki Filistin örgütlerinin bürolarına gittik, İngilizce programı verdik.  

Birinci Konferans 1982'de, Birinci Kongre ise 1987'de yapıldı. Görülen o ki, 1981'den beri program değiştirilmemiş! Yeni programa niyetlenilmiş, ancak basılmamış...
Ne program yazarmışım yani!! 30 yıldır duruyor...