mihrac ural: acilci generalden genel soytarılığa Yazdır


İki senedir mihrac Ural’ı teşhir ediyoruz. 30 senedir Suriye’de yaşayan bu adamın devrimci değerlerimizi ayaklar altına alan, onu yerle bir eden bir işbirlikçi olduğunu yazıyoruz.  Yaşayan tanıklarla konuşuyor, resimli belgeler yayınlıyor ve kendi el yazılı belgelerini aktarıyoruz. Sözün kısası, ne söylemişsek onu yapıyoruz.  Bitmedi, yazacaklarımız henüz bitmedi. Mihrac Ural’ın, tüm yönleriyle açığa çıkartılması son derece önemli.  Acilcilerin tarihi açısından önemli, Türkiye devrimci hareketin sağlığı açısından önemli. Bu bir ilktir. 30 sene öncesine uzanarak, tarihimizin karanlıkta kalan yönlerini gün ışığına çıkartmak elbette kolay değildi. Zor olanı başardık.

İlk başlarda, İnsanlar konuşmaktan çekindiler. ”Gerek yok dediler. ’’Atı alanın Üsküdar’ı çoktan geçtiğini.. Bu saatten sonra ne olacak ki, ’’ diye, çabalarımızı haklı ama zamansız bulanlar oldu. Bunları önemsemedik. Olması gerekeni yapmaya çalıştık ve yaptık. Kendi Tarihlerine karşı sorumluluk duymayanların, yapılanları anlamsız( !) olarak görmelerini ciddiye almadık. Bunlara cevap vermeyi bile gereksiz gördü. Bazıları farklı davrandı,’’ şerefli tarihimiz ahlaksızca karalanıyor’’( !) diye yazdılar.

Üç-beş kişiyi geçmeyen bu kişilere ‘’papatyalar’’ dedik. Bunların, Acil Tarihi ile hiçbir ilişkisinin olmadığını  yazdık.

Bunlar kendilerini çok iyi biliyorlar;  bu kişileri çok iyi tanıyorlar.Kimseyi karalamak için tek kelime yazmamaya özellikle özen gösterdik. Ne yazmışsak hepsinin arkasındayız. Yazdıklarımızın doğru olmadığını yazabiliyorlar mı ? Hayır. Yazamazlar. Kuru gürültü ve beşinci sınıf ajitasyondan öte gitmeyen boş laflarla yazılan gerçekleri karartmaya çabalamaları boşuna..

Samandağ Ziraat Bankası eyleminden sonra el konulan paraları kendi aralarında pay edenleri teşhir ettik. Çıkıp konuşmaları gerekirdi, bekliyoruz..Şerefli, şanlı tarihimiz( !) diye ısmarlama yazı yazanların kim olduklarını yazdık. “Hayır yalandır. “ diye ortaya çıkabiliyorlar mı? Çıkamazlar…

 ‘’30 senedir ülkemden uzak sürgün( !) yaşıyorum’’ diye yalan yazanların foyalarını gözler önüne serdik. Sürgün yaşamında olmadıklarını, tıpkı mafya babaları gibi, yaşadıklarını belgeledik. Anne hasreti, baba hasreti çektiklerini söyleyenlerin, sahtekar olduklarını, yoldaşlarımızın değerleri üzerinde nasıl da semirdiklerini belgeledik. Hayatlarında bir gün olsun çalışmamış olan bu insanların değerlerimiz üzerinde ‘Halil İbrahim Sofra’ları kurarak ve insanların gözlerinin içine bakarak  yalan söyleyip, dolar milyonerleri olduklarını anlattık.

 

Biz bunu yaparken, olaylarla ilgisi olmayan insanları mı teşhir etmiş olduk?

Haramzade sofrasında zıkkımlanan insanlara tek tek bakınız… Kim bu adamlar, bu tarihin neresinde bulunmuşlar. Bizlere saldıran(!) bunlar değil mi? Kim saldırtıyor bunları?!

Biz bir devrimci katilinden bahsederken, Bu katilin eroin ticareti yapan bir zehir tüccarı olduğunu söylerken, tarihimizi mi karalamış olduk? Ortada 10’dan fazla cinayet olduğunu yazarken yalan mıydı, olanlar?  Ali Çakmaklı neden öldürüldü?. “diye  yazdığımızda yanlış bir soru mu soruyorduk? Ali Çakmaklı’yı öldürenler, ‘’Biz öldürmedik ama yanlışlıkla üstlendik.’’ demediler mi? Doğru mu peki? Ya da kim doğru söylüyor? ..

Mihrac Ural denen adam, kendisi yazıyor biz yayınlıyoruz. Yazan kişi tarihi şereflendiriyor da biz mi karalıyoruz?!..

ACİLCİLERİ EHLİLEŞTİRDİM..

Kendisi yazmıyor mu? H. Şenol ile biz mi çetleştik? ‘’Acilcileri ehlileştirdim’’ diye yazan kim? Biz bunu yakaladığımız zaman, ‘’nasıl ehlileştirdin?” diye sormamalı mıydık? Sorduk ve cevap(!) Verdi. Hep beraber okuduk. Ne diyor peki? ‘’ Tek Yol Devrim Dergisi -Acilcileri ehlileştirmek için çıktı’’(!) diye cevap vermedi mi? İnandınız mı? İnanan varsa çıksın ortaya.

 

V.K ile 8 ay çetleşerek,  ’hayatını’(!) yazdırmak isteyen kim? Mihrac Ural değil mi? Biz bu çetleşmeleri yayınladığımız zaman neden saldırganlaşıyor? !

V.K. bir gazeteci değil mi? Evet gazeteci. Bu örgütün tarihini bilebilir mi? Bilemez. O halde bu kadar bilgi ve belgeyi ona kim Verdi? Mihrac Ural’ın kendisi vermedi mi?

V.K. kendisine verilen ve ilerde yayınlanması için arşivlemesi için sıkı sıkı da tembihlenen bu bilgileri(!) araştırmayacak mı? Araştırmayacağını düşünmek kadar aptalca bir şey olabilir mi?

Yapılan ne peki? V.K. bu bilgilerin doğruluğunu araştırıyor ve söylenen her şeyin gerçek dışı olduğunu görüyor ve bu adamla ilişkisini KESİYOR. Bu bir ahlaki davranış değil de nedir?

 

VK. Kendisine anlatılan palavraları, soru’laştırarak bana da geçti. Birkaç defa yazıştık. Konuşmalarımız ilgisini çekmiş olacak ki ‘canlı tanık olarak’  karşılıklı konuşmaya karar verdik ve kendisini davet ettim; geldi ve yüz yüze konuştuk.

 

Mihrac Ural’ın gözleri aydın( !) ola, MSN yazışmaları bu görüşmeden çok önce zaten elimizdeydi. Hasan Balcı’nın dediği gibi biz zaten kolumuzu çoktan sokup o yazışmaları elde etmiştik.  Kaldı ki, elimizde bir çok kişiyle ‘aykırı’(!) konuşmalar olmasına karşın bunları yayınlamadık, güldük, acıdık ve geçtik…

Mihrac Ural’ın bir kişi ya da bir kaç kişiyle olan msn konuşmaları değil, pek çok kişiyle yaptığı konuşmalar da elimizde duruyor.

RIZA ZINGAL İLE  MSN’DE

Örnek olsun, daha önce yayınladığımız ve “POL-DER’i yoldaşlarımız kurdu ve yönetti( !) “ diye attığı  palavralarının bir numaralı muhatabı olan, Rıza Zıngal yoldaş’la olan konuşmalarının bir bölümünü daha önce yayınlamadık mı ? Yayınladık. Bunun ikinci bölümü de var. Mihrac Ural’a soruyorum. Rıza Zıngal, bu bölümde, Mihrac Ural ile konuşurken sinirleniyor ve soruyor;

 ‘’Senin çocukların, okula Mercedes arabayla giderken, neden Levent’in çocukları servis arabasıyla gidiyor’’ ? diye soruyor. Cevap var mı? Yok. Rıza Zıngal devam ediyor;

 ‘’Levent bir ev aldı, tapusunu kendi üzerine yapmak için zorladın ve evin yarı tapusunu üzerine aldın. Neden ? “diyor.

Rıza Zıngal, konuşmanın sonunda dayanamıyor, sinirleniyor ve ‘’ ulan sen bir o…. çocuğusun’’ diye  msn’i yüzüne kapatıyor. Mihrac Ural yalvarıyor; ‘’Rıza, sen bu olamazsın..’’diyor. Ben bunu yazmak istemezdim. Rıza’nın onayını alarak yazıyorum…”Sakıncası yok yazabilirsin, hiçbir sakıncası yok.” dedi.

Bitmedi….

             Mihrac Ural, çetleşiyor(!) Önce ‘’merhaba arkadaş ya da yoldaş..” diye başlıyor, bir süre sonra, “sen görürsün (!) “diye tehdit ediyor. Aşağıdaki notlarımda aynen  aktarıyorum… Okuyunuz ..

ERDAL AKSOY İLE MSN

Mihrac Ural ve ERDAL AKSOY arasındaki yazışmaları aktarıyorum. Okuyun ve karar verin. İddialara nasıl cevap veriyor. Ve NEBİL RAHUMA İÇİN NE SÖYLÜYOR ? ” Canım ciğerimdi..” demesine bakmayınız azgındaki baklayı çıkartıyor; ”SİYASİ YANI GELİŞMEMİŞ OLSA DA ( !)..”diyor. Ve Mihrac Ural Sahtekârı işte böyle ve bir kez daha yakayı ele veriyor. Hemen söyleyeyim. Nebil Rahuma adlı komünist yoldaşımız, Mıhrac Ural adlı sahtekârdan çok daha yetenekli ve daha çok siyasi idi…

BUYRUN..

De :

Mihrac Ural ( Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir )

Envoyé :

lun. 16/03/09 21:46

À :

Erdal Aksoy ( Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir )

Değerli arkadaş,

 

İletinizi aldım. Evet sizi tanımadım, ama olsun yazmışsınız size cevap vermek öncelikle adap açısından sonra cevap hakkımı aramanızdan dolayı bir sorumluluktur. 

 Öncelikle demeliyim ki, sorularınıza gerçekten ve gerçekçi cevaplar arıyorsanız tüm yazılanları tekrar okuyun. İddialara değil, dedikodulara, üçüncü kişilerce onaylanması gereken söylemlere değil. Resmi belge, maddi kanıt ortaya koyanlara inanın. 

İtarfçı Enginin polis ifadesi ortalıkta duruyor, İbrahim Yalçın"ın el yazılı ifadesi de duruyor. Ne yaptıklarını ben değil kendileri anlatıyor. Bunun dışındaki her şey bir örtüdür. Dosyada ikisini de gönderdim. Okuyun bakın ama onlar tek bir kanıt ortaya koymadılar hiç bir şey için.

 Nebil yoldaş beni canım ve yüreğim. Yoldaşım, çocukluktan birlikte olduğum bir insan.Bir birimiz için canlarımızı verecek insanlarız. Siyasi yanı gelişmemiş olsa da  en yiğit militanlardandı. Onunla yaptığımız hiç bir illegal eylemimiz açığa  çıkmadı çünkü biz ser verdik sır vermedik. Mayıs 78 de Bedri Yağan yerine Nebil yoldaşı zindandan ben kaçırdım . Bir ay sonra yakalandı (12 Haziran 1978). Niğden"de kaçtığında derhal Konya"ya yanıma geldi. Filistin"e ben gönderdim. Kaldığı yere gitmeden en emin şekilde güney bölgesinde kaldı.

 Nebili bir pusula yakalattı demek Nebili hafife almaktır. Biz hiç bir zaman pusulayla yazışmadık illegal koşullarımız bunu gerektirirdi. Bir ay önce yanımdaydı ve ben kaçırdım, Böyle bir iddia devrimcileri kirletmek içindir.

 

Nebil yoldaşa kaçışından bir ay sonra pusula göndermek ne demektir. Dışarda kim kimin yerini bilebilir ki…

Tüm mesele direnleri poliste ser verip sır vermeyenleri karalamaktır. Bunu anlamanızı isterim. Ben devrimci mücadeleme örgütlü olarak devam ediyorum. Bu mücadeleyi sonuna kadar yükseltmede de kararlıyım. Oysa siyasi hasımlarıın yolu derin devletin yolu olmuştur.

 

Erkan deger verdiğim bir arkadaştır. Dürüsttür de. Ama böyle bir pusulanın benden gitmediğini, gitmeyeceğini o kuşullarda bizim böyle bir iletişimimiz olmadığını ona da belirttim. Tek gerçek budur bunu herkesin bilmesi gerek. Nebil aramızda değil üçüncü kişilerin hiç duymadığı bir konudur bu.

 Nebil yoldaşın Konyaya ikinci kaçışından sonra yanıma ve bölgeme gelmesi bu konuya en iyi cevaptır.

 Konyada değil hiç bir zindanda ziyaretçisi olmayan, dışarda ona bağlı kimsenin olmadığı  Engin Erkiner"in Konyada Nebil yoldaşın ziyaretimize geldiğini anımsamaması normal. Zaten biz böylesi bir itirafçıya ziyaretlerimiz hakkında hiç bir zaman ne bilgi veririz nede onu ziyaret yerine davet ederiz.

Benim söyleyeceğim budur. Zaman bu gerçekleri herkese açık kılacaktır.

 Sizi iki belge gönderiyorum lütfen okuyun ve  dürüstçe  bu konudada tvrınızı ortaya koyunuz. Baki selamlar Mihrac Ural

--

16 Mart 2009 Pazartesi 23:01 tarihinde Erdal Aksoy   < Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir > yazdı:

 Mihrac arkadas
sizi cezaevlerinden tanırım. engini ve ibrahimi de tanırım. Ben Ds davasından selimiyede yatmıştım beni tanıyacagınızı sanmıyorum.
uzun zamandır karşılıklı yazılarınızı ilgiyle bende izliyorum.Nebili tanımam ama ismini duydum hikayesini genel olarak biliyorum. sizin yazışmalarınızda nebilin yakalanma olayına kadar kafam karışıktı.içime korkunç bir süphe düştü diyebilirim; Önder bildiklerimizin birtakım ilişkilerinin bu yazılan yazıları okuduktan sonra bu kadar karışık ve gerçekten süpheli ise insanın bazı şeyleri hep kuşkuyla izlemesimi gerek?
yazışmalarınız insanın tüylerini diken diken ediyor. erkan diye bir vatandaş ın son açıklamaları sizlerin önceki yazılarınızı yalanladı bu durumda nebilin yakalanmasi hikayesi ister istemez sizlerin üzerinizde kaldı gibi bu çok ilginc bisey bunlar gerçekten dogruysa sizi kınamak şart oldu.bu nasıl olur siz gercekten kimsiniz be arkadas?

De :

Mihrac Ural ( Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir )

Envoyé :

mer. 25/03/09 10:28

À :

Erdal Aksoy ( Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir )


Erkan olayına gelince. Erkan bizim ilk illegal yapımızın unsuru. Başlangıçta dört kişiydik derken Erkan'ı da kasettim. Erkan tel konuşmasını yanlış aktardı. Dün Öner Ödemiş, Erkan’la Ankara’da  eski arkadaşlarla birlikte buluştular ve yine sohbet ettiler.  Erkan arkadaş hiç bir hukuka, hiç bir aklı selim yoruma imkan tanımayan yer yüzünde kendisinden başka kimseye söylenmeyen söyleyeni artık aramızda olmayan bir pusula olayından bahsetti.

--

De :

Mihrac Ural ( Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir )

Envoyé :

ven. 03/04/09 12:21

À :

Erdal Aksoy ( Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir )

 

Değerli Erdal Aksoy arkadaş,

 

Karşılıklı yazıştık. Bu yazışmanın bitmesi çok yerinde.

 Ben her şeyi belgeleriyle ortaya koydum. Önyargıların gerçek olamayacağını hatırlatarak aramızda zamanı hakem koyuyorum.

  yazışmama ben de son veriyorum. Mihrac Ural

 3 Nisan 2009.

--

03 Nisan 2009 Cuma 14:39 tarihinde Erdal Aksoy < Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir > yazdı:

Mihrac

Uzun yazmayacagım. Bir kac gündür  seninle önceki yazışmalarımız üzerine  arkadaşlarla yogun toplantılar ve telefon trafigi yaptık vardıgımız sonuç şu . Senin yazdıkların,sana karşı yazılanlar ve seninle ilgili konuştugumuz kişiler ve seni tanıyan tanımayan(ve fakat hakkında birşeyler duymuş olan herkes) bu güne kadar olumlu hicbirşey söylemedi ; hakkında yazılan iddialar gerçekten korkunç ve tüyler ürpertici.lütfen bugünden itibaren bizleri unut,cünkü seninle ilgili ne düşündüysek hepsini geri çekme kararı aldık bu durumda sana düşen görev ,iddia edilen olaylar hakkında samimi açıklamalarda bulunup devrimcilerden özür dilemendir.suriye ilişkilerinin karanlık oldugu herkes tarafindan biliniyor.Öcalan’in mektubu cok ilginc,sen kimsin be arkadas,sen kimsinki Öcalan’in güvenligini saglayacaksın.ayrıca arkadaşlarına karşı bu kadar provakasyon yapan bir kisi ile bizim artık hic bir iliskimiz olamaz ; cok tartıstık ve gercekten senin hicbir konuda dogru söylemedigine karar verdik ;Nebil olayı karanlik,ali olayı açık,ibrahim olayı çok garip ,engin hakkinda neden daha önceleri sustun,sami kim yusuf kim neden öldürülmüş bu kişiler ;hanna olayında tatmin edici hic birsey soylememissin ;A.sonmez madem arkadasın da neden susuyor ? Ertan akraban mis ama bir suru iddia var sesini cıkartmıyor yalan diyemiyor ;Ayrica Bedri yoldaşa da çamur atman özellikle dikkat çekici oldu.burda bir arkadaş anlattı Bedri yoldaş senin için yaramaz adamdır suriye  hesabına çalısıyor dedigini aktardı bize .  sen yoluna biz yolumuza ,senin yolun yol degil bunuda bilmende fayda var.

---

Re: sen kimsin?

De :

Mihrac Ural ( Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir )

Envoyé :

lun. 20/04/09 15:59

À :

Erdal Aksoy ( Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir )

 

Erdal,

 Sana ne diyeceğim bilemiyorum  kendini alamamış çirkince kelimelerle   yazmışsın. Sözünün eri değilsin. Bu durumda seni son  kez muhatap alıp nokta koyacağım. Hayatını devrimci mücadeleye adamış, İşkencede direnerek, beyaz sayfa vermiş, yurt içinde 12 zindan, yurt dışında 6 zindan yatmış, sürgünlerin kahrını çeken bir insana  bir devrimci olduğu iddiasında olan kişi bunları söyler mi. Ağzından böyle laflar çıkar mı. Yazıklar olsun sana. Ha seni tehdit etmiyorum.  Tepkimi ifade etmeye çalışıyorum. Örgütümde tüzük hükümlerinde bile şiddeti yasakladım.

Beni seven Halkım için kimlik mücadelesini yürüttüğüm bir noktada  sen ve çevrem diye iddia ettiğin kişiler bu dili halkın sorumlusu olma adına kabul edilir mi.  

Binlerce makalem hala devam eden günlük siyasal yazılarıma bakmadan kimsenin inanmadığı, kulaktan dolma üç beş insanlık dışı itirafçı ve ajanın sözüne bağlanman en azından tarih algısı için sağlıklı bir devrimci duruş olabilir mi? 

 Seni er ya da geç tanıyacağım bunu bil. 

Seninle yazışmalarımı İtirafçılara tiyo verdiğini yakaladım bunu da bil. Ama sana da söylemiştim ben kiminle ne yazışırsam bunun arkasındayım ikili yazışmalarım aleni yazışmalarımdan hiç farklı olmaz. 

Sana dedim aramıza zamanı hakem koydum Bak Erdal,  sözlüklerin ve ansiklopedilerin bile aciz kaldığı küfür türlerini bilirim. Bunları da insanın her yerine rehablite edebilirim.  Seni not ettim  Mihrac Ural'ın bu not ettim sözünü unutma……

Ben ve 14 yıl zindan deviren tüm çevrem,yoldaşlarım ve akrabalarım yoğun olarak Antakya’dadır. İstanbul’da ve mümkün olan her yerde yoldaşlarım  ayağa kalkmak için tüm çabalarını sarf ediyorlar "….. 

Bundan sonra  sana ebede kadar yazmayacağım .

---

20 Nisan 2009 Pazartesi 16:12 tarihinde Erdal Aksoy < Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir > yazdı:


mihrac ural
seninle birkaç sefer yazıştık son yazışma demiştik ama bir not daha yazmadan edemeyecegiz.bütün araştırma ve soruşturmalarımız neticesinde senin tam bir sahtekar oldugun kanısına vardık.Bu konuda iddialı olan arkadaşlarımıza da özeleştiri vererek yolumuza devam dedik.Sen turkiye halklarının yüz karası turkiye devrimcilerinin katili bir pezevenksin bizim icin.ulan şerefsiz herif bir kişi olsun hakkında iyi bir laf etmedi,bu nasıl bir kirliliktir ki bu zamana kadar böcek gibi saklandın……. ‘’

--

Mihrac Ural’ın  tarzını OKUDUNUZ..Ne diyorsunuz?

Karşılıklı küfürleşmeler, küfürleşmeler ve küfürleşmeler… Bu kadar.

Kendisini genel sekreter olarak pazarlayan İçimizdeki hain’in düştüğü durum bu. Biz bu adama Genel soytarı derken haksızlık mı ettik ?

Mihrac Ural’a bir soru daha...

Baba tarafından URUBA’cı oldugunu sen yazdın, bu konuda sorun yok(!)

Anne tarafından nesin peki? Bunu neden yazmıyorsun? Onu da yazmamı ister misin?

BEDİ ULUÇ kim? Söylüyorum...

BEDİ ULUÇ, Mihraç Ural’ın anne tarafından dedesidir. 1976 sonu yada 1977 başlarında öldü. MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI ( MİT) mensubudur. MİT elemanı olarak emeklilik maaşı baglanmıştır. Resmi MİT elemanıdır. Dogru mu? Degil mi?

Ne garip degilmi? Baba tarafından MUHABERAT, Anne tarafından MİT... Baba tarafından, Hatay’ın Türkiye’ye İLHAKI’na karşı URUBA saflarında genç kuşak URUBA kadrosu, Anne tarafından, HATAY’ın İLHAKI’nı savunan MİT elemanı Torunu...

Bunlar yalan mı? Mihrac Ural. Deden BEDİ ULUÇ’un MİT mensubu oldugunu söyleyen sen degil miydin? Ne zaman mı söyledin? MİT elemanı deden öldügü zaman cenaze töreninde söyledin. Mehmetcik  MEHMET YAVUZ’u TANIK olarak gösteriyorum. Yalan dersen, daha başka tanıklarda gösterecegim ve Mehmetcik Mehmet YAVUZ’u , varsa eğer,’’namus ve şerefi üzerine yemin’’ etmeye çagıracagım...

Hadi bakalım, kolay gelsin(!)