MIHRAC URAL... SEYTAN AYRINTIDA GIZLI Yazdır


IBRAHIM YALCIN: Mihrac Ural’in, benim icin hicbir degeri bulunmuyor. Adini anmam bile bana eza oluyor . Bu yazilari yazmaya kendimi zorunlu hissettigim icin son kez ve bir daha acmamak uzere yazmak zorundayim. 

Binlerce insan’in; ugruna olumlere gidip geldigi,hapislerde yattigi, iskenceler gordugu,genc yasta olduruldugu yüce degerlerini kullanarak kirletmeye calistigi icin yazmak zorundayim. Sadece ben mi yazmaliyim? Elbette hayir...!  Herkes yazmali . THKP-C( ACILCILER) örgütune emegi gecmis,devrim ve sosyalizm mücadelesine örgütümüz catisi altinda omuz vermis, güc katmis, sosyalizmin sosyal, siyasal ve ahlaksal degerlerine inanmis, bu mücadele icersinde sorumluluklar almis, militanlik yapmis, sempatizan düzeyinde elinden geldigince mücadeleye, örgütümüz icersinde destek vermis herkes yazmali. Gercegi yazmali, bildigi gercekleri yazmali. Abartmadan ama acimadan yazmali. Mihrac istedigi kadar bagirsin cagirsin,” bir yerlere mesaj veriliyor”diye gercekleri sulandirmak istesin, hicbir onemi yok. Neden yok? Cunku; ortada, desifre edilen hic bir sey yok da ondan. Varsa soylesin, bilinmeyen ne var? Bilmemesi gerekenlerin herseyi bildigini,bilmesi gerekenlerden mi saklamak istiyor? Yazilan seylerin hepsi,herkes tarafindan biliniyor.yeni degil yillardir biliniyor. Dilden dile, kulaktan kulaga anlatiliyor. Mıhrac ural, hop oturup hop kalkiyor.” Mesaj veriliyor “ diyor. Desin, daha önce bilinmeyen ne var? Bir tanesini soylesin de, ben ona, onun yeni degil, yirmi senedir bilindigini ispat edeyim.Mihrac Ural’in,” bir yerlere mesaj veriliyor” dedigine bakmayin. O, kendi suclarinin kamuoyu’nda desifre edilmesine kiziyor. Unutuldu saniyordu rahatti(!) unutulmadigini anladigi icin uykulari kaciyor.Mihrac Ural’in, “hatay sorunu ve suriye” disinda yazdigi yazilarin hic ama hicbir kiymet-i harbiyesi yoktur. Inanarak degil, ’gercek kimligi’ni perdelemek icin zoraki yazilan,yazilmaya calisilan seylerin elbette degeri olamaz. Olmamali da zaten. Mihrac’in, artik tek bir sorunu var. O da su; bulundugu alanda, “hic olmazsa kucucuk bir deger” gorulsun. Oyle anlasiliyorki bunca cabasina ragmen onu bile basaramamis(!)

 

Mihrac Ural,” kürt sorunu”üzerine yazi yazar ama, asil derdi “kürt degil “hatay sorunudur”. Onemli degil, yazsin ama adam gibi yazsin. Sahte demokrasi havarisi edasiyla degil. Asil amacini yazsin. Kabul gorur yada gormez, bu baska bisey.mihrac, bunu yapmiyor,devrimci kamuoyu’nda, genel kabul goren kürt gercekligi’nin ardina gizlenerek hedef sasirtiyor. Asil sorunu/kürt sorununu sulandiriyor.“... ilhak edilmis komsu ulkelerin toprak parcalarinda yasamini surduren emekci halklar,ayricalikli baskiya mariz kalmakta,milli degerlerine sahip cikmalari engellenmektedir. Basta Kurdistan’in ilhak edilmis kuzey-bati kesiminde yasamini surduren emekci halkin yanisira, suriye’den ilhak edilen Hatay’in emekci halki tum tekelci yuklerin ( güclerin demek istiyor herhalde) altinda bulunmalarina ragmen bu baskilara maruz kalmaktadirlar.” (Cephe, eylul sayi 1 sene 1981.) 

 

Örgütsel tarihimizi birazcik olsun bilenler,12 eylul öncesi donemde ‘acilciler’örgütunun böyle bir sorunu olmadigini cok iyi bilirler.

 

Dikkat ediniz, 1981 yili; 12 eylul  fasizmi’nin en kanli donemi’ni yasiyoruz. Böyle bir donemde, tek sorun hatay’mis gibi sunuluyor. Bir defa  degil, defalarca yapiliyor bu.“...kurdistan’in ilhak edilmis kuzey-bati kesiminde yasamakta olan emekci halk kendi kaderini kayitsiz sartsiz bicimde tayin edecektir. Anavatani Suriye’den ilhak edilmis Hatay’da yasamakta olan emekci halk kendi kaderini kayitsiz sartsiz bicimde tayin edecektir.”( gecis donemi devrim hedeflerimiz. Cephe, sayi 6,7,8 yil 1981)

 

Hatay sorunu asil sorun, kürt sorunu, goruntuyu kurtarmak icin oylesine ekleniyor. Oyle oldugu daha sonra acik acik siritiyor.

 

“...Hatay sorunu’da diger bir cok sorun gibi türkiye egemen gücleri tarafindan on yillardir oldu bittiye getirilerek unutturulmaya calisilmaktadir...Hatay sorunu’nun geregi gibi emekci güclerin lehine cozume kavusturulmasi...Hatay insanlik tarihinde uzun gecmise sahip bir alandir.degisik insan topluluklarina,uygarliklara  yataklik etmistir. Burjuvazinin hatay’in ilhaki konusunda en cok dayanak etmeye calistigi, referandum’un sonucu”halkin cogünlugünun istemiyle” katilimini gerceklestirdigi anlayisidir;oysa,yapilan referandum tam anlamiyla anti-demokratiktir. Hatay sorunu,komunist mantiktan uzak kimi kucuk burjuvalari tedirgin edecektir elbette...”( cephe, sayi 9,10 yil 1982 emekci halkin direnisi filizleniyor adli aciklama.)  

 

Goruluyor; Kürt sorununu,” hatay sorunu”yla yanyana konularak hedef saptiriliyor.Bulanik suda balik avlamak isteyen aga babalarinin talimatlariyla,sahibinin sesi olarak örgütümüzu kullaniyor.   Devam etmenin hic bir anlami yok.  Son derece sinirli sayida cikartilan,   Cephe dergisi’nin her sayisi’nda, asil sorun’un Hatay oldugünu bilmeyen yok. Kürt sorunu konu ediliyormus gibi  girilen her konu’da,” hatay sorunu”nun esas alindigini  her sayida gormek mümkün.  12 eylul’den kisa süre önce, Suriye’ye yerlesen  Mihrac ural’in,buraya gecer gecmez, Hatay’in, “anavatan Suriye”oldugu “gercegi”ni kesfetmesi bazi seylerin ip ucunu veriyor aslinda.Yorum okuyucuya ait olsada, daha sonraki gelismeler kuskuya yer vermeyecek kadar acik oluyor.

 

Ornek veriyorum,bir; 10 aralik 1988 Cumartesi günku Milliyet gazetesi’nin birinci saifesi’nde RAFET BALLI –paris imzali ilk haber, haberin basligiPARIS’te ACILCI OPERASYONU, haber aynen soyle;Türkiye’de bombalama,suikast eylemleriyle taninan “acilciler” örgütune karsi Fransiz polisi, baskent Paris’te genis capli bir operasyon duzenledi.operasyonda örgüt lideri Mihrac Ural’la birlikte 15 kisi yakalandi. ACILCILER’in evinde SURIYE ISTIHBARAT ÖRGÜTUNDEN oldugu ileri surulen uc kisi daha ele gecti. Fransiz polisi,’ACILCILER’in SURIYE MUHABERAT’i ile isbirligi halinde,cesitli eylemlere hazirlandiklari yolundaki iddialari sorusturuyor. Bazi sol cevreler tarafindan da ” Artik  HATAY KÜRTULUS ÖRGÜTU haline geldiler” diye nitelenen “acilciler” gectigimiz günlerde bolundu ve ayrilan gurup TKEP’ye gecti. ...Gozaltina alinanlar arasinda murat sahillioglu,hasan baklaci, nihat yilmaz, ibrahim yalcin, imam kilic adli kisiler de vardi. Polis sorusturmasinda “murat sahillioglu” adini kullanan ve bu isimle fransaya iltica etmis olan kisinin mihrac ural oldugu belirlendi. Mihrac Ural,12 eylul 1980 mudahalesinden bir kac gün önce Adana ceza evi’nden kacarak Suriye’ye gecmisti.Ural, Suriye devlet baskani Hafiz Esad’in kardesi CEMIL ESAD’in sekreteri olan arap bir kadinla evlenmisti...”  

 

Haber devam ediyor. (Adi gecen donemde, Mihrac’in fransa’ya gelme nedeni, kendisi’nin,  adindan ovguyle soz ettigi “buyuk balik operasyonu”nundan kisa bir süre, benim, ali sönmez’in ve bu operasyon sirasinda türkiye’de; bizzat  o operasyon’da yer alan örgütümüz türkiye sorumlusu ile ege bolge sorumlusu da dahil, 50 civarinda yoldas’in örgütten ayrilmasi üzerine’dir. Bu donemde, Ali sönmez disindaki tum yoldaslar TKEP’ne gecti )

 

Mihrac ural’in isminin gectigi her yerde, SURIYE VE MUHABERAT’in isimlerininde anilmasi tesaduf olamaz. Ornek veriyorum,iki;  1998 senesi Türkiye’de... Aradan gecen 10 yil sonra 15 ekim 1998 tarihli SABAH gazetesi’nde birinci saife’de “ Saygi Ozturk”un haberi, konu yine ayni. Haber basligi,” SURIYE CASUSU’NA SUCUSTU”  ilgilenen herkes bu tarihli sabah ve milliyet’i acip okuyabilirler.” Askeri tesislerin fotograflari...suriye...muhaberat ve Mihrac Ural”. Mihrac ural, butun bunlara “yalan haber”,”burjuvazi’nin oyunu” mu diyecek, ne diyecek peki? Ben soyliyeyim. Devrimcilere, sosyalist kamuoyu’na,”..burjuvazinin yalani” diyecek,oysa; diger taraftan? Suriye’li yoldaslari’na donerek,”..eylemin basarisiz oldugünu ama mutlaka basarilacagi”na dair soz verilecek. Ne yazik...Ruh’unu seytana satmaya gor bir kere,yakani kolay kolay kurtaramazsin artik. Mihrac, ruhunu seytana coktan satmisti. “Hayir satmadim” diyebilir mi? Dedigi zaman,”satis belgesi’ni onune koyarlar cunku. Cephe dergisi’nin,1986  subat sayili Orta-Dogu eki 6.sayisi bu belge’nin ta kendisidir. Belge’nin basligi; SURIYE’de PARLEMENTO SECIMLERI, yazinin altindaki imza, Hanna Maptunoglu (hanna yoldas’in  17 kasim1983.... yilinda olduruldugünu biliyoruz). Bu yazinin gercek yazari mihrac ural’dir) Bakin ne yaziyor; 

 

“...tum halk demokrasilerinde sosyalist demokrasilerde kitlesel kuruluslarin toplumsal yasaminda yaptirim gücune sahip oldugu ulkelerde durum tamamen farklidir. Burda parlemento tek yaptirim gücu degildir. Devlet emekcilerin devletidir. Nitelikce ve bicimce halk yada prolateryanin egemenligi altindadir.bir burjuva kesimin digerine karsi mücadelesinde yararlanma duygusu ve egilimi yoktur... parlemantodaki degisim militan adaylarin yer degisitrmesidir.bu yuzden secim donemi ozel ve ayricalikli bir donem degildir. Tum kitlesel alanlar yasamda etkin yaptirim gücune sahiptir;Hatta bu tur ulkelerde burjuvazinin halktan yalitilmis olmasi amaciyla olusturdugu ayri bir kurum olarak parlemanto yoktur. Halk kongreleri, sovyet meclisi gibi uyelerinin dolaysiz denetimi altindadir. Suriye’deki secimlere karsi halkin olaganustu bir ilgisinin olmamasindada ayni nedenler yer almaktadir.1963 mart devrimi ile SURIYE ISCILERI VE KOYLULERI bolgemizin en buyuk kazanimini elde ettiler. Ozellikle sendikalar kooperatifler vb.tum kitle örgütleri olagan ustu bir ozgurluge ve demokratik mudahale olanagina kavustular. Kendi gazeteleri radyo’lari,planlamalari vb. İle sosyal ve iktisadi yasamda etkin yer almaya basladilar.En önemlisi de DUNYA’da yalnizca Suriye’de uygulanan sendikalarin kanun yapma yetkisidir. Bu noktanin anlami cok buyuktur. Halk demokrasisinin boyutu ile burjuva demokrasisinin aldatici ozgurlugu karsisinda ornek bir durumdur...”  

Biran icin bu yazinin altinda imza olmadigini dusunun, siradan bir kisiye okutun ve sorun. Bu yazi kime ait olabilir? Kesinlikle eminim. Alacaginiz cevap; Suriye Baas partisi yayin organi bas yazari’nin diyecek  ve cok abartili buldugünu da ekleyecektir. Bu yazinin “yazar”i,Mihrac Ural’dir. Ve yine ne yazik’ki bu yazinin altina,  olumunun üzerinden 3 sene gecmesine ragmen sanki intikam alircasina, Hanna Maptunoglu imzasi atilmistir.  Kendisine devrimciyim, sosyalistim diyen tek bir kisi cikar mi bu yaziya katilan? Cikar mi? Sanmam. O halde devrimcilik adina, ustelik te Mahir’lerden Ilker’lerden Yuksel erisler’den bize kalan tertemiz  degerlerimizi,bu derece  kirletip pis emellerine alet eden bir kisiyi desifre etmek,yuzundeki sahte devrimci maskeyi yirtip atmak gerekmez mi? Sessiz kalmak, susmak, “bana degmeyen yilan bin yasasin” demek suc degilmi? Bildigi halde konusmamak, islenen suclara,yapilan ihanetlere ortak olmak degil mi?  Mihrac Ural bu tespitleri yaparken asil niyetini, ne yapmak istedigini bilen pek fazla insan yoktu.” Halk demokrasi”sinin kale’si Suriye’yi ,korumak ve kollamak,ozellikle, “musluman kardesler”örgütunden gelen tehditleri ortadan kaldirmak icin “gorev”ustlenen Mihrac ural, aldigi gorevleri “yoldas”larina havale etmek uzere sorunu, elinden geldigince teorik(!) bir zemine oturtmaya calismaktan geri kalmadi.

 

Bakiniz neler yazdi.  ”.. suriye silahli kuvvetleri ve ilerici yonetimi, yapmakta oldugu aciklamalar ve baslattigi gorusmeler, filistin devriminin yalniz birakilmayacagini ilan ediyor...” diyerek, önce suriye’ye karsi bir sempati havasi yaratilmaya calisildi. Bu kadariyla yetinilmedi,  ”... Suriye de siyasal etkinlikleri kirilmis olan sermaye gücunun,emperyalizm gudumunde örgütlenen musluman kardesler vasitasiyla gerici mudahelelerini,ilerici yonetime ve suriye’nin emekci halkina karsi kanli bir sekilde yurutmektedir..”diyerek, “durumdan vazife cikartmak”la gorevlendirildi. Vazife; örgütümüz militanlarina, ilerici suriye yonetimini gerici saldirilardan koruma ve kollama gorevi olarak iletildi. “musluman kardesler” örgütu hedef olarak gosterildi. Hic bir sorunumuz yokmus gibi,bir kisim samimi militanimiz bu tur sapkin amaclara hizmet etmek icin   mevzilendirilmeye calisildi. Hatay’in Kirikhan ilcesin’de, Paris’te “Musluman Kardesler” örgütu militan ve yoneticilerine karsi mevzilendirilen yoldaslar, bir süre sonra, biz kimiz? kime hizmet ediyoruz? diye Mihrac Ural’i terkettikleri icin, Paris sokaklarinda onleri kesilerek kacirildilar ( CABIR ve ISA arkadaslar) ve iskence edilerek,”...ibrahim yalcin’in yaninda tavir aldik pismaniz, kandirildik ibrahim yalcin mit ajaniymis diye  zorla imzalattiklari yazilardan sonra serbet birakildilar.ancak bu sekilde, Mihrac Ural’in elinden kurtulan bu insanlar, kurt ulur kurtulmaz yeniden ibrahim yalcin’in( benim)  yanima gelerek ugradiklari zulmu anlattilar. Kacirildiklari sirada olum’le tehdit edilen bu arkadaslara ozellikle tembihle’nen sey, ‘... daha önce örgütun size verdigi gorevleri kimseye soylemeyin...” oldu. Bu ve buna benzer devrimci iliski ve ahlak’la hicbir ilgisi olmayan sapkinliklar sonucu, yiginla insanimiz,birakiniz örgütsel iliski isersinde olmayi devrimci mücadeleden de sogutuldu. 

Filistin Kurtulus Orgütu’nun en etkin gucu El Fetih ile örgütümüzun dusman edilerek karsi karsiya getirilmesini  akli basinda olan kim:kimler tasvip edebilir.Bir ornek; Paris’te yasayan antakya’li CABIR , susmamali konusmalidir. Paris’te, saint michel metro’sunun 7 kat yerin altindaki bir metro  istasyon’da,”Musluman Kardesler” örgütu yoneticilerine karsi aldigi gorevi neden yapmadi? O zaman, koydugu devrimci tavrin arkasinda durmali ve aldigi ismarlama gorevi;”... ben ulkemden bu isler icin buralara gelmedim. Bana halk dusmani bir fasist’i hedef gosterin, bunu degil...” diyerek karsi cikip hakli olarak verilen gorevi yerine getirmedi. Yureklerindeki tertemiz duygularla devrim ve sosyalizm mücadelesine omuz vermeye calisan yüzlerce insani,bu sekilde, kendi kirli emellerine alet etmek ugruna mücadeleden sogutan,sosyalizm davasindan uzaklastiran, yer yer karsi cephe’ye iten bu anlayisin devrimcilikle ne gibi bir ilgisi olabilir?Sahte ve iki yuzlu soylemlerle kulanabildigin sürece kullanmaya calis, kullanamayacagin yerde de  anti-propaganda yaparak karala, karala,”..biz örgütuz sana kimse inanmaz..” diyerek.polis’tir mit ajani’dir diye tecrit etmeye kalk, daha da olmazsa katlet... ve hala devrimci oldugünu iddia ederek yeminli oldugün pis emellerini gerceklestirmeye calis... Peki, nereye kadar...? THKP-C ACILCILER;12 eylul fasizmi’nin karanlik günlerinde ulkeyi terkederken; Suriye’de kalip yerlesmeye degil, Suriye üzerinden filistin’e,bir süre sonra geri donek amaciyla cikti. Filistin’de, filistinli örgütlerin kendi aralarindaki  anlasmazliklar’inda taraf olmak istemedi. Taraf edildi. THKP-C ACILCILER); Orta-Dogu’da donen dolaplar icersinde, piyon olarak kullanilan Mihrac Ural adli hain’in, bilincli ve önceden planli ihaneti  sonucu,  bir yerlere peskes cekilerek yok edildi.Orta-dogu’nun devrimci cemberi olarak bildigimiz filistin’de, filistinli örgütlerden; suriye yanlisi olanlarini “dost”,digerlerini “dusman” ilan ederek,” kraldan cok kralci”edasiyla,kiskirtici tahrik edici ve bir yerlerden “aferin” almak adina, yoldaslarimiz olume gonderildi. 

Mihrac ural yaziyor; ”...El Fetih hareketinin diplomasi”kahramani” YASER ARAFAT, filistin davasinin birincil dusmani Israil Siyonizmi dururken, bolgede tek ilerici kale suriye’yi filistin devrimini yok etmekle suclamasi... filistin devrimi ve Lubnan demokrasi gücleri acisindan cok tehlikeli bir asamaya gelmistir...yenilgiyi baskalarina yikip kendilerini bu arbededen suriye’yi hedef alarak kürtarmaya calisan filistin sagi, suriye’yi yanlis bir harekete zorlamak icin boyuna kiskirtici tavirlara girismektedir... filistin sagi, musluman kardesler ile tam bir ittifak halinde’dir...Dun bati beyrut savunmasinda en on saflarda olan ACILCILER bu günde Lubnan’daki isgalci güclere ve uzantilarina karsi gene en on safta,savasin en sicak yerindeler.” 

 

Her sey acik secik ortada; Filistin sag’i dedigi El-Fetih örgütu ile Musluman Kardesler’i ayni safta gostererek, paris’te kirikhan’da musluman kardeslere karsi kullanilan örgütümüz, trablus’ta El-Fetih örgütune karsi kullanilmistir. 

 

Cephe dergisi eki; 8-9( Orta-Dogu),Bedreddin Mahir( mihrac Ural) yaziyor; “...Genel sekreter Mihrac Ural yoldasin sozlerini hep akilda tutalim.bolgemizde ve dunyada sorumluluk duydukca,emperyalist saldirganligin azginlastigi böylesi donemlerde kaderimizle olmek gercekten ucuz olacaktir.”  

 

Bu paragraftaki icerigin, bayagiligini bir yana birakalim. Kendi yazdigi yazida, kendini referans gosterme basitliginide ciddiye almayalim, ama,Suriye’yi bu derece koruyup kollamasinin altinda yatan gercegi mutlaka onemseyelim. Burada dikkatli her okuyucu’nun aklina bir soru takilmis olmali. Soru su; Trablus’ta El-Fetih örgütu tarafindan oldurulen yoldaslarimiza enternasyonel savasta sehit dustuler diyen mihrac Ural, Paris’te, ola ki ayni akibete maruz kalsaydi, CABIR icin ne diyecekti peki? Cevap veriyorum.CABIR ayni akibetle karsilasmayacakti. Saint michel metrosu icersinde bu olasilik son derece olanaksiz.CABIR yakalanacakti. (paris’i bilenler, orada kacip kürtulmanin imkani olmadigini cok iyi bilirler) Daha önce Suriye’ye getirtilerek gerekli yerlerle tanistirilan CABIR’in, yakalandigi zaman gazetelerde cikacak olan resimleri, ilgili yerlere gosterilerek,”aferin” alinacakti. Hepsi bu...aynen, ”buyuk balik operasyonu”nun da oldugu gibi.

 

“Buyuk balik operasyonu” ismini Paris’te duydum. Suriye’den fransa’ya yeni gelmistim ve ben gelmeden az önce toplanan örgüt “merkez komitesi”nin böyle bir karari kesinlikle yoktu. Aldigimiz karar cok daha baska idi.ANAP binalari’nin bombalan’digini duydugum zaman Mihrac’i telefonla arayarak,”bu rezilligin ne demek oldugünu” sordugumda, aldigim cevap su oldu.”...yoldas bazi seyler bizi asti,türkiye’deki yoldaslar zor durumda su an bunu tartismayalim bir kac gün sonra uzun uzun konusuruz. Lutfen türkiye’deki gazeteleri ara ve konus,”......... soyle.”Aramak zorunda kaldim.ANAP fatih subesinde olen isci’nin ailesine yardim edecegimizi soyleyen bendim. Gazetecilerin, “nasil vereceksiniz”? Sorularina ise, “hepinizin haberi olacak” diye soz de verdim. Daha sonra Mihrac’a, bu paranin mutlaka odenmesi gerektigini defalarca hatirlatmama ragmen,her defasinda bir bahane ile atlatildi ve sonunda da unutuldu. “buyuk balik operasyonu” diye adlandirilan operasyon’un adi ve eylemlerin niteligi o donemin siyasal ortami ile kesinlikle ilgili degildi. Kaldiki, bu eylemler icin türkiye’ye gonderilen yoldaslarin rehberligini yapan kisi,( hatay’in samandag ilcesi yayik damlar koyu’nde ALI HAMAM’dir.) Ben suriye’de iken polis’le isbirligi yaptigini, o güne kadar goturdugu herkesi polise bildirdigini itiraf etmis( sorgusunu bizzat ben ve zafer yaptik) bir muhbirdi. Cezalandirmasi kararlastirilmis ve evde goz hapsine alinmisti. Buyuk balik operasyonu icin türkiye’ye gonderilen yoldaslari( aralarin da istanbul, Türkiye ve ege bolge sorumlusu da vardir) ALI HAMAM  goturmustur. Istanbul’a gonderilen yoldaslarin bir cogu, yeterli alt yapi saglanmadan gonderildigi icin ortada kalmis ve bizzat benim aile iliskilerim icersinde(kisa bir donem) barinabilme imkani bulmuslardir.daha sonra bunlarin hemen tamami yakalanmistir.yakalanmayan ve yunanistan üzerinden Fransa’ya getirebildigimiz M ve Z yoldaslar ise; Mihrac Ural’in gercek niyetini anladiklari icin henuz türkiye’de bulunduklari donemde,kendisiyle olan tum telefon iliskilerini dahi kestikleri icin yurt disina guvenlikli bir sekilde,bizzat benim tarafimdan cikartilarak polisin eline gecmekten kürtarildilar.Ayni günlerde Mihrac Ural’in paris’te olmasina ragmen,bu yoldaslardan haberi dahi yoktu ve onlarin hala türkiye’de  oldugünu zannediyordu.  

istanbul/türkiye sorumlusu M ve ege bolge sorumlusu Z yoldaslar, fransa’da,  Mihrac Ural’in  tum cabasina ragmen kendisiyle görüsmek istemediler ve “bizi sattin senden hesap soracagiz” diyerek örgütsel iliskilerini resmi olarak’ta keserek TKEP’ne katildilar.ALI HAMAM’in polis isbirlikcisi oldugünu itiraf etmesine ragmen, biz fransa’ya geldikten sonra, eski gorevine devam ettigini de yine bu yoldaslardan ogrenmis oldum.Türkiye halk kürtulus partisi-cephesi(acilciler) MK’nin haberi ve bilgisi dahilinde olmayan bu eylem kararlarini alan hangi örgüt’un merkez komitesi olabilir dersiniz? Türkiye’deki Hataylilarin kürtulus partisi-cephesi(acilciler) MK’si olmasin sakin? Oyle oldugu biliniyor.Bunda kusku yok.  Buyuk balik operasyonu’nun siyasi sonucu; Semra Ozal’a yazilan “...kocana soyle,eline, beline, diline sahip olsun.”adli bir aciklama ile  MUHABERAT’a verilen “ basarili eylem raporu”na karsilik, alinan(!) sadece bir “...aferin”den ibarettir. Mihrac Ural’a soruyorum? Degermiydi peki? Degdi mi? Vicdanin rahat mi? simdi. Hani nerde o insanlar?Bugün; seninle  hareket eden kim var iclerinde? Bir kisi varmi? Yoksa, neden yok? Devrim kackini mi oldular? Hain mi oldular? Ne oldular dersin?               

 Butun bu rezilliklerin farkina varip karsi cikan siddetle muhalefet edenlere ne yaptin? Önce gozdagi verdin, sindirmek istedin, konusmayin, ayrilin gidin ama susun diye tehdit ettin. Bir cogünu sindirmekte basarili(!) da oldun. Gozdagi ve sindirme cabalarinin sonuc vermedigi insanlara ne yaptin? Polis dedin, mit ajani dedin, örgüt dusmani, arap dusmani milliyetciler dedin. Ihbar ettin. Arkalarinda tuzak kurdun.  Karalandin. Olumle tehdit ettin. oldurdun... Bir gün olsun donupte ayna’ya baktin mi?Basini yastiga koydugün da,”neden ve ne adina” bu durumlara dustugünu sorguladigin oldu mu? ” kimim ben” diye kendi kendine soru sormadin mi? Aldigin cevap’tan korkmadin mi ...?Mihrac Ural’in hic bir eyleminde, hic bir sozunde samimiyet yoktu.Iictenlik,sosyalizm davasina inanmislik ve kararlilik yoktur.   Bunlari spekulasyon olsun diye yazmiyorum.kendi yazdiklarindan yola cikarak yaziyorum.                             

 

Cephe; sayi 21( kasim 1983) ANADOLUDA LENINIZM BAYRAGI adli makalede yaziyor.“...12 eylul öncesi cesitli siyasi hareketlerin tabanini olusturan bircok samimi  durust kararli unsurlar yiginla saflarimiza gecmekte,herkes birbirine THKP-C ACILCILER’in yayinlarini onermekte ve kafalarindaki cozumlenmeyen sorunlarin cevabini bulmakta.Bu bakimdan bir ic anadolu bolgesinde,karadeniz bolgesinde, dogu anadolu bolgesinde yiginla devrimci katilmaktadir.Bizler, bu arkadaslari devrimin potasinda egitip devrime yoneltmekteyiz.....egitim kamplari haril haril calismakta,yayinlarimizin dagitimi sürekli ve aninda yapiliyor.cephe’mizin dagitimini bizden olmayanlarda ustleniyor;Henuz dogrudan iliskimizin olmadigi alanlarda yayiliyor. Kendimizi tanitma ve devrimi propoganda etme kampanyasi acmis bulunuyoruz; Kimileri gostermis oldugumuz ilgiye tesekkur ediyor;Olanaklarini örgütümüze aciyor.cesitli örgütlerden militan ve sempatizanlar leninist hattimizi benimseyerek örgütümüzun onderligine giriyorlar”  

Örgütsel yapimizi az cok bilenler, bu yazilanlarin gercekle hicbir ilgisinin bulunmadigini da bilirler.bu yalan yazilarin yazildigi donem örgütümüze,mihrac’in tabiriyle soyluyorum,”haril haril “ insanlarin katilimi soyle dursun,Suriye iliskilerinden rahatsiz olan militanlarimiz hizla örgütümüzden uzaklasiyor,diger devrimci örgütler de, örgütümüzu,Suriye istihbarat örgütu Muhaberat ile siki-fiki olmakla sucluyorlardi. “Haril haril calisan kamplar ve onderligin denetimine giren yiginla insan...”  bu kadar yalani bir araya getirebilen bir kisiye acimak mi, kizmak mi gerekiyor? Yorum, okuyucuya ait...  1986 sonlarinda hapisten ciktim, Suriye’ye geldim ve bir süre sonra, baskent Sam’a gittim. Sam’da,bana tercumanlik yapan, MK yedek üyesi ve “parti okulu” Hocasi Yusuf( sonra mihrac tarafindan hain diye olduruldu) la beraber,tanismak ve sohbet etmek amaciyla, Sam’ da bulunan türkiye’li devrimci örgüt temsilcileriyle görüsmek istedim. randevular alindi ve belirlenen günde devrimci örgüt temsilcilerini ziyaret etmeye basladim.  Gittigimiz her örgüt temsilcisinin evinde soguk karsilandik. Cay,kahve ve siradan sohbet disinda, tum zorlamalarimiza ragmen konusmak istemedikleri ve bizden cekindikerini  hissettim. Yusuf’a bu durumun nedenlerini sordum ve aldigim cevap karsisinda irkildim.” Hocam” dedi. “bunlar,örgütümüzun, suriye istihbarati adina calistigimizi sanarak, konustuklarimizi muhaberat’a bildirecekler diye cekiniyorlar  herhalde” dedi. Bir kac gün sonra SOSYALIST VATAN PARTISI  Suriye temsilcisi (o zaman yunanistan’dan yeni gelmisti ve bizde kaliyordu) ayni seyleri, bana bizzat soyledi.

 

“ ... kusura bakma laf aramizda, diger örgütler sizin hakkinizda hic de iyi dusunmuyorlar. Sizlerle konusmaktan kaciniyorlar” dedi. Mihrac Ural, butun bunlarai yalanlayabilir. Varsin yalanlasin. Yalan derse ispat etmem cok zor. Kaldi ki,birakalim baska örgüt temsilcilerini, kendi örgütümüzun MK üyesi ALI SÖNMEZ yoldas  dahi ihbar edilmekten kusku duydugu icin uzun süre hepimiz’den(MK’dan) gizlenmek zorunda kaldi. THKP-C ACILCILER 1.KONGRESI ardindan, MK karariyla ben ve Ali Sönmez’in avrupa’ya gitmasi kararlastirildi. (MK üyesi sifatiyla avrupa sorumlusu olarak)Karar geregi, Ali yoldas,lazkiye’den ayrilarak Sam’a ve oradan da avrupa’ya gitmek uzere bizlerden ayrildi.aradan bir ay gecmesine ragmen yoldas’tan hickimse haber alamiyor. Ama hepimiz yoldasin avrupa’da oldugünu saniyoruz. Bir ay sonra lazkiye’den ayrilarak,avrupa’ya gitmem icin gereken hazirliklari yapmak uzere sam’a yerlestim. bir gece yarisi evde, benden baska kimsenin bulunmadigi bir saatte,kapi calindi ve actigim zaman, avrupa’da oldugünu sandigimiz Ali yoldas karsimda duruyordu.(disarda uzun bir süre bekleyerek, evde yalniz oldugumdan emin olmasi üzerine   gelmisti).Sasirmistim,neden hala burada oldugünu, coktandir avrupa’da olmasi gerektigini hatirlattim. Gizlendigini soyledi. Yeni bir isim adina, baska bir pasaport ayarlamaya calistigini anlatti. Mihrac’in bildigi pasportla cikmaya kalkarsa havaalani’nda tutuklanacagini soyledi.bir süre sohbet ettik ve ve en kisa zamanda avrupa’da görüsmek uzere ayrildik.oyle de oldu. Ali Sönmez, bir süre sonra, kimsenin bilmedigi yeni bir isim ve baska bir pasaportla avrupa’ya geldi.Mihrac Ural, bunu da inkar edebilir. Yok böyle bisey diyebilir. Ali Sönmez konusmadigi müddetce, benim dogru soylemedigim konusunda kuskular,kafalarda soru isaretleri kalabilir. O halde baska bir ornek vermek pekala mümkün.

 

EMIN KARACA’nin,  12 eylul”un 20. Yil dönümünde, avrupadaki mültecilerle yaptigi ve icersinde, benim ve engin’in oldugu gibi HAYDAR YILMAZ ‘la yapilmis bir ropörtaj bulunuyor .“12 EYLUL’un ARKA BAHCESINDE” (avrupa’daki mültecilerle konusmalar) adli  bu kitap’ta , örgütümüz, MK üyesi HAYDAR YILMAZ’in soylediklerinin dikkatle    okunmasini salik vermek durumundayim.Örgütümüzun direnis sembollerinden birisi olan HAYDAR YILMAZ, idam hukumlusu olarak uzun süre yattigi ceza evi’nden firar ederek  geldigi YUNANISTAN üzerinden, bir baska avrupa ulkesine gecerken örgüt tarafindan ihbar edildigini anlatiyor. HAYDAR YILMAZ,hapishane’den kactigi zaman ben örgütten ayrilmistim. Hapsiten kacti ve telefonla beni aradi.Haydar’a sunu söyledim.”...su andan itibaren Mihrac’la iliski kurmussan benimle iliskini kes, bana telefon etme.Mihrac’la iliskin varsa, kesinlikle türkiye’den disari cikamaz yakalanirsin” dedim. İliskisi olmadigini,yurt disina cikincaya kadar da kurmayi dusunmedigini soyledi. Haydar yilmaz, Yunanistan’a geldikten sonra iliski kurdu ve nasil ihbar edildigini de biraz önce sozunu ettigim kitap’ta EMIN KARACA’ya uzun uzun anlatti. 

Butun bu olaylar alt alta yazildigi zaman,ortaya cikan manzaranin korkunc boyutu insani boguyor. Engin Erkiner’in  site’sinde bundan önce yayinlanan, ”Mihrac ural adli hain Türkiyeli devrimcileri aldatmaya devam ediyor ve Mihrac Ural kumpaslarin mimari siyaset cücesi” adiyla yayinlanan yazilarimin ardindan yüzlerce ileti aldim. Bu iletiler’den iki tanesi haric(bu  iki ileti’de Mihrac’dan gelenlerdi ve tehdit icerikliydi) diger iletilerin tamami’nin ozu, “ bu yazidiklarinin onda biri bile dogru ise bu kisiye insan demek mümkün degil” diye yaziyordu. Gelen iletiler’de sadece bir tanesindeki ifadeler cok ilgincti,”...bu kadar ihaneti bu güne kadar sakladiginiz ve böyle bir insani desifre etmediginiz icin size de lanet olsun”diyordu.

 

Hemen belirteyim; bu ihanet saklanmadi 20 sene önce yazildi hatta 20 sene önce, Mihrac ‘in ben örgütten ayrildik’tan sonra hakkimda “mit ajanidir” diye bildiri dagitmasi uzerine, o zaman Milliyet gazetesinden RAFET BALLI ile Isvicre’de BULENT ULUER’in evinde iki gün ropörtaj yaptim.söylenmesi gereken her seyi söyledim. Ropörtaj’in gazetede yayinlanacagi günlerde Rafet Balli beni aradi ve ACILCILER’in kendisini aradiklarini ve bunlari yayinlama diye israr ettiklerini, bu nedenle  tereddutlu oldugünu ve ne dusundugumu sordu.  Ben de, “sen bilirsin”dedim. Ama  kendi imkanlarimla ulasabildigim her yere ulasmaya calistim.Mihrac Ural’in kim oldugu, ne yapmak istedigi tum ciplakligiyla gözler önündedir. Böyle bir kisinin,beyinlerimizden kazinarak yureklerimizde mahkum edildigini yirmi sene önce de yazdik. Imkanlarimiz sinirli oldugu icin sesimizi duyuramadik. Gördük ki, herseyin unutuldugünu zannederek, bir kez daha sahte devrimci maske ile devrimcilerin arasina girmeye soyundu.suclarinin unutulmadigini hatirlatmak icin bir kez daha yazmak zorunda kaldim.

 

Bazi konulari  mümkün oldugunca ayrintilariyla anlatmaya calistim. Seytan’in ayrintilarda gizlenecegini/gizlendigini bildigim icin ozellikle yazdim. Umarim bu son olur. 

                                                        Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir