Şuanda 57 konuk çevrimiçi
BugünBugün673
DünDün2468
Bu haftaBu hafta14545
Bu ayBu ay15552
ToplamToplam10972879
Barışı savunmak suç değildir PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Cuma, 26 Ocak 2018 07:12


Savaşın her türlüsü kabul edilemez bir eylemdir. Siyasetin bitişini, düşüncenin yetmediğini, politik manevraların işe yaramadığını, en önemlisi, savaş; adaletsizliğin ve hukuksuzluğun zirve yaptığını gösteren bir aşamadır.

Bunun kaybedeni emekçi halklar, kazananı da emperyalist silah tüccarları ve oyun kurucularıdır.

Türkiye öyle veya böyle savaş girdabına sokularak, bölgede istenen kıvama oturtacak politikaları devreye sokan emperyalistler, yeraltı zenginliklerine el koyma, var olan değerleri yok ettirerek, yoksullaştırıp, böl parçala metoduyla, kendilerine köle yapmaktadırlar.

Ülke yöneteni, artık, bir kişilik iradeyle binlerce askerin ölmesine karar verebiliyor. İstediği yere, ya da istenilen(!) yere saldırırım diyebiliyor. Seksen milyonun iradesi tek kişiye verilmiş durumdadır.

Bu gün ülkeyi savaşa sokanlar, gençlerin öldürülmesini onaylayanlar, vatan millet edebiyatı yaparken kendi çocuklarının kılı bile kıpırdamamaktadır.

Son verilere göre 155 bin çürük raporu verilmiş. Bu çürüklerin babaları, ülke yöneteninin etrafında dört dönenlerdir mutlaka, aslında bu çürükleri savaşa sürerlerse acımam, işte o zaman böyle bir saldırıyı gerçekleştirmek istemeyeceklerdir mutlaka, ülkeye açık bir saldırı yokken, çeşitli varsayımlarla, ABD ve İsrail politikalarına alet olunması, ülkenin ekonomik ve politik olarak dışarıdan yönlendirildiğinin ifadesidir.

ÖSO denen, içinde Taliban, DAEŞ, ve diğer dinci Suriyeli muhaliflerin bulunduğu yapılanmalarla aynı ittifakta yer alınması başlı başına skandaldır. Orduyu daha önce, çeşitli kumpaslarla dağıtan, içeri atan ve harp okullarını kapatan iktidar. Anayasayı ve ülke rejimini baskı ve oyunlarla değiştirmiştir. Ülkenin gelir kaynakları birilerine pompalanmış, soygun ve hırsızlık, ahlak haline getirilmiş, adaleti, hukuku savunanlarda bu ahlaksızlığı ses çıkarmayarak onaylamışlardır.

Devlet çökertilmiş, yerine tek kişi iktidarı oturtulmuştur. Demokrasinin D’si de kalmamıştır.  Seçimde kazansan da eğer saymazlarsa, geriye, Demokrasi için direnmek kalıyor. Böylesi bir ortamda barışı savunmak tek kişi cephesi açısından suçtur.

Savaşa hayır, suçtur. Hak istemek, adalet aramak, suçtur. Barışı savunmak suçtur.

Tam tersi, Barışı savunmak, kendini ve halkını korumaktır. Adaleti ve eşitliği aramak, insani ve vicdani bir davranıştır. Savaşa karşı durmak anaların ağlamasını ve genç ölümleri durdurmaktır. Geleceğe mutlu ve kalıcı bir yaşam bırakmaktır.

Bu gün, Amerikan üsleri sökülüp atılması gerekirken, NATO’dan çıkılması ve bağımsızlığın kazanılması şart haline gelmişken, ülke, işbirlikçiler aracılığıyla çökertilmiş, açlık ve yoksullukla tehdit edilir hale gelmiş, muhalefete, direnmekten başka yol bırakılmamıştır.

Peki direnebilecek bir halk örgütlenmesi var mı?  Halk kendi örgütünü oluşturamadı ve önderini de yaratamadı, bu tembellik ve yavaş hareket, çok pahalıya mal olacak, ölümler artacak, ülke karmaşıklığın içine daha fazla atılacak, savaşlar, iç ve dışta inanılmaz boyutlara tırmanacaktır.

Bir kurtarıcı geldiğinde iş işten geçmiş olacaktır. Dışarıdan böyle bir kurtarıcıyı kimse beklemesin, gelen kurtarıcı oyunu kurup oynatandır, yani şimdiye kadar ‘arkamızda duran’(!) emperyalistlerdir. Geldiklerinde kucaklarına oturturlar ve yandım anam bağırmaları ve çığlıkları da çare olamayacaktır.

Siyasi olarak tek yönetim anlayışına muhalifim diyen CHP, savaş çığırtkanlığını hemen kabullenmiş, teslim bayrağını çekmiştir.

CHP milliyetçi ve devletçiliğini yine öne çıkardı ve koşulsuz savaşı destekledi. Geçmişte OHAL’de, milletvekili dokunulmazlıkları da yine CHP tarafından desteklenerek mecliste kabul edildi. Recep Tayyip Erdoğan’ı da millet vekili seçtiren CHP idi. Şimdi eleştirdikleri Bahçeli’den, pek farkları da yok hani, birisi tam yanında, diğeri uzağında, toplumun umutlarıyla oynayarak onları umutsuzluğa götürmek, tek yöneten anlayışına destek olmaktır.

Biz halk olarak kendimiz ve evlatlarımızın geleceği için, orta- doğu batağından kurtarma adına, gidişata dur diyerek, her koşulda, lamı cimi yok, SAVAŞA HAYIR, BARIŞ’a evet demeliyiz.