Şuanda 57 konuk çevrimiçi
BugünBugün663
DünDün2468
Bu haftaBu hafta14535
Bu ayBu ay15542
ToplamToplam10972869
Siyasi partilerin ortak amacı; Kürtlerin tasfiyesi PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Perşembe, 03 Mayıs 2018 16:46


MHP-AKP iktidarının ortaklaştığı temel noktalardan biri, Kürtlerin politik bir güç olarak etkisizleştirilmesi ve örgütsel olarak tasfiye edilmesidir. Şimdi de bu tasfiye politikasına CHP’nin kanatları altında gerçekleşen ikinci milliyetçi cephe ittifakı da katılmış bulunmaktadır. Amaç, Kürtlerin hem içte hem bölgede oluşturulacak yeni düzenlemenin dışında kalmasını sağlamaktır. Bugün devleti yöneten güçler, tüm milliyetçi, sağcı güçlerden hangisinin desteklenmesi gerektiğini siyasal partilerin Kürtlere yönelik alacağı tutuma göre belirlemektedir.

Son yıllarda Kürtlerin özellikle Irak ve Suriye’de kalıcılaşan politik ilişkileri belirlemede ciddiye alınabilir sonuçlar elde eden bir konuma gelmiş olmaları, söz konusu güçlerce TC devletinin devamı için bir tehlike olarak görülmektedir.

Bugün panik seçim ile amaçlanan Kürt halkının tüm kazanımlarının ellerinden alınması ve demografik coğrafya değişikliği ile Kürt halkının yaşadığı alanlardan sürgün edilmesini sağlamaktır. Bu sonuca varmak için; bir yandan Kürtlerin bölgede politik güç olmalarını engellemek için askeri operasyonlar yapılırken, son seçim ittifakları da gösteriyor ki; içte de Kürtlerin bütün gücünün tasfiye edilmesi TC derin devletinin ve onun politik sahnedeki partilerinin ortak bir stratejisi olarak benimsendi.  İçerde HDP’ye yönelik izlenen tasfiyeci yönelimlerin yanında dışarda da Kürtlerin top yekûn tasfiyesini amaçlayan askeri operasyonlara devam edilmektedir.

Seçim Barajı Sadece Kürtler İçin

Bugünkü somut durumda seçim barajını aşması gereken tek parti HDP olacak. İki taraflı HDP’yi dışlayarak seçime giren sistem partilerinin tek ortak noktası aslında HDP karşıtlığıdır. Ancak hepsi de biliyorlar ki Kürtlerin oylarını almayan hiçbir parti veya ittifak iktidar olamaz. Buna rağmen hepsi de HDP’nin baraj aşamaması üzerine siyaset bina ediyorlar.

Kürtlere yönelik çok yönlü saldırıların olduğu, devletin Kürt politik güçlerini tasfiye etmek için karar aldığı bir ortamda, HDP’nin göstereceği başkan adayı ve milletvekili listeleri HDP’nin kilit parti olup olamayacağını da ortaya koyacaktır. HDP öncülüğünde tüm Kürt politik güçlerinin ve diğer devrimci demokratik çevrelerin ortaklaşarak ortaya koyacağı irade iç dengelerin değişmesinde süreci belirleyici güç olabilir.

Bugünkü manzara iki cepheli bir milliyetçi-ulusalcı cephe ile bu iki cepheye karşı HDP önderlikli demokrasi cephesini ortaya çıkarmış bulunuyor.  Düzenin irili ufaklı tüm partilerine yeni seçim yasasıyla ittifak yolunu açıp mecliste temsiliyet hakkı kazandırılırken, HDP tüm ittifak çevrelerinden uzak tutularak baraj altında bırakılmak istenmektedir. Ancak bilinmelidir ki, Kürt halkı tarihin her döneminde tam bu iş bitti diyenleri aldığı tarihsel tutumlarla hep bozguna uğratmıştır. Bu seçimlerde de İktidarın gerçek anlamda tek muhalifi olduğunu dosta düşmana gösterecek ve tüm barajları yıkarak Türkiye’yi yönetme iradesini ortaya çıkaracaktır.

CHP içindeki gerçek demokratlar artık tutumlarını netleştirmek zorundadır. CHP içinde bir başkan adayı bulamayan ulusalcı-milliyetçi yönetimi terk ederek demokrasi cephesine gelmelidirler.

16 Nisan referandumu sürecinde ortaya çıkan MHP-AKP iktidarının Kürt etnik kimliğinin tasfiyesine yönelik izlediği çok yönlü saldırılar, dinsel değerleri ön planda olup AKP’ye oy veren Kürt kitlesinde bir kopuşa yol açtı.  HDP bu oyları almalıdır. Kürt illerinden silinmiş bir AKP’nin iktidar olma olanağı bulunmamaktadır. HDP eğer Kürt halkının sosyolojik gerçeğini bilerek hareket edebilirse ve bu gerçeğe uygun politikalar üretebilirse, 7 Haziran seçimlerinde yakaladığı başarı çıtasını daha da yükselterek barajları param parça edebilir ve HDP olmadan iki cepheli milliyetçi oluşumların devleti kurdukları ittifaklara rağmen yönetemeyecekleri açığa çıkaracaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken Kürt seçmen ve Türkiye’nin demokratik güçleri tarafından benimsenmiş, özümsenmiş ve kabul görmüş bir cumhurbaşkanı adayının belirlenmesidir. Emareler HDP’nin bu gerçeği görerek özlenen adayı göstereceğine işaret ediyor.

Birinci turda cumhurbaşkanı seçilmediği takdirde ikinci turda barajı aşmış bir HDP çok yönlü ittifakların merkezi haline gelecektir. Bir başka ifadeyle kilidin anahtarı HDP’de olacaktır. Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminde Kürt sorununun çözümüne ve ülkenin demokratikleştirilmesine yönelik ilkeler esas alınmak üzere bir HDP’linin cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ön plana çıkartılması fikrinin gündeme getirilmesi sağlanabilir.

Bugün Türkiye’de oluşmuş çifte milliyetçi cepheleşmeyi görerek HDP’nin üçüncü muhalefet grubunu örgütlemek için acilen harekete geçmesi gerekiyor. HDP ve devrimci demokratik güçleri dışlamış AKP ve CHP merkezli ittifakın çözüm olmayacağını bilince çıkaran HDP: Türkiye’nin demokratik güçlerini bir araya getirerek, seçimlere girecek geniş bir platformu oluşturmak durumundadır.

Zaman oldukça sınırlı olduğundan hızla adım atılması ve tartışmalara boğulmadan bütün demokratik güçleri kapsayacak bir muhalefet blokuyla seçimlere girilmesi gerekir. Milletvekili hesapları gibi basit tartışmalara girmeden, bu tür anlamsız tartışmalara izin vermeden demokratik muhalefeti bir araya getirerek seçimlere girilmesine yönelmelidir. Böylesi bir yönelim HDP’nin oy oranını rahatlıkla yüzde 15 civarına yükseltir. Böylesi bir seçim başarısı hem parlamento aritmetiğini hızla değiştirir, hem de ikinci turda cumhurbaşkanlığında kilit parti olur ve sistemin iç dengelerinde etkili olur.

HDP; AKP’den kopma eğiliminde olan özellikle büyük kentlerdeki Kürt seçmen kitlesinin HDP’ye kanalize edilmesi için çok yönlü bir çalışma yürütmek durumundadır. Özellikle İstanbul’da HDP’nin oy oranını 7 Haziran 2015 seçimindekinin üstüne çıkartmak özellikle Türkiye ortalamasını çok ciddi oranda değiştirecektir. HDP’nin örgütlerinde ciddi sıkıntılar olsa da Kürt seçmen kitlesi ve çeşitli kökenlerden Türkiye’li emekçiler HDP’yi daha üst düzeyde sahiplenir.

HDP eş başkanı Pervin Buldan İzmir’de yaptığı konuşmada  “HDP olarak milletvekillerimizin cezaevlerinde olduğu bir dönemde, belediye eş başkanlarımızın cezaevlerinde rehin olarak tutulduğu bir dönemde her gün bir milletvekilimizin vekilliğinin düşürüldüğü bir dönemde, HDP ve bileşenlerini siyasetin dışına atmaya çalışan bir zihniyet karşısında tekliğe karşı çoğulculuğu, esarete karşı özgürlüğü ve faşizme karşı direnmeyi önümüze bir yol bir hat olarak koyduk. Bu yolda hep birlikte yürümenin, hep birlikte kazanmanın ve hep birlikte mücadele etmenin zamanıdır şimdi.” Diyerek Kürtlerin siyaset dışına itilme girişimlerine müsaade etmeyeceklerini belirterek durumun ciddiyetinin farkında olduklarını vurgulamıştır.

AKP bir baskın seçim ile Başkanlık Sistemi’ne geçerek tek kişi diktatörlüğüne geçişi sağlamaya çalışmaktadır. Bu baskın seçim aslında bir diğer yanıyla bir panik seçimdir.  Erdoğan’ın amacı ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi çöküşü bir süreliğine kitlelerden gizleyerek tek adam yönetimine geçmektir. Burada yine siyaseti belirleyenler dış güçler olacağa benziyor.

Aklımızda çıkarmamamız gereken; kendilerine demokrasi kahramanı diyen batılı emperyalist güçler bugünün verili koşullarında ne kadar aksini söyleseler de, parlamenter sistem ile yönetilen bir Türkiye yerine, tek kişinin yönettiği bir Türkiye’yi en azından bölgemizin içinde bulunduğu kaostan dolayı da olsa daha tercih edilir bulmaktadırlar.

Muhalefet cephesi içinde HDP’nin de olduğu bir seçim ittifakı ile tek adam diktatörlüğü dışında parlamenter demokrasi ve çoğulcu bir anlayışla bu ülkenin yönetilebileceğini gösterebilir ve AKP-MHP faşizmini yenebilirdi. Bu şansı önleyen CHP olmuştur. CHP bu ülkede iktidar olabilecek bir blokun ancak Kürt halkının temsilcilerinin katılımıyla olanaklı olduğunu bildiği halde, Akşener’i kaybetmemek adına demokrasi güçlerini kaybetmeyi göze almıştır. Elbette sonuçlarına da katlanacaktır.

TC Devletinin bütün saldırılarına ve baskılarına rağmen HDP, hem parlamento hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dengeleri değiştirebilecek önemli bir potansiyel taşıyor. Bundan dolayı Erdoğan karşıtları olarak sahneye çıkan düzen partileri de karşıt söylemlere rağmen HDP’yi ittifak girişimlerinden dışlayarak aslında Erdoğan diktatörlüğüne yol vermiş bulunuyorlar. Bundan dolayı sistem içi güçler arasındaki rekabette HDP’nin tek başına barajı aşıp aşmaması son derece önem kazanıyor.

İktidar da merkez muhalefet de, HDP ile doğrudan görüşmek veya ittifak kurmak için somut bir adım atmamalarına rağmen özellikle cumhurbaşkanı seçimlerinin sonucunu tayin edecek parti olduğunu görüyorlar. Bu nedenle HDP,  sistem içi dengelerin yönünü belirleyecek bir parti olarak, süreci doğru okumalı ve daha objektif değerlendirmelidir.

İnanıyorum ki; HDP tüm bu oyunlara ve kurulan engellere rağmen, barajları parçalayacak ve iktidar olmak isteyen güçlerin, HDP öncülüğünde başarıyı yakalamış olan demokrasi güçlerine muhtaç olacağı bir sonuç alacaktır.