Şuanda 62 konuk çevrimiçi
BugünBugün249
DünDün2655
Bu haftaBu hafta26232
Bu ayBu ay10668
ToplamToplam10849509

Konuk Yazılar

 
İrfan Dayıoğlu - Seçme Yazılar
https://drive.google.com/file/d/1Dyw__ 2qmorBMYKu19I4bQPDmwSYpqzPZ/view?usp= drive_link
Bütün Yazılar
THKP-C(Acilciler) kimlerdir ve nasıl savaşırlar? PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 12 Ekim 2009 22:46


 

 

 

Bu örgütün birkaç önemli özelliği vardır. Bunlar öyle özelliklerdir ki, Acilciler’e örgüt karakterini vermiştir. Acilciler’e devrimci hareketteki bilinen adını bu özellikler sağlamıştır.

 

Birincisi: Acilciler’in teorik düzeyi yüksektir. Teorik düzeyin yüksekliği laf ebeliği anlamına gelmez. Teorinin dönemin gereklerine uygun biçimde geliştirilmesi Acilciliğin olmazsa olmaz bir özelliğidir.

Türkiye Devriminin Acil Sorunları (TDAS) broşürüne de özel yerini veren de bu özelliktir. Mahir Çayan’ı ve Kesintisiz Devrim yazılarını tekrar etmekle yetinseydik, böyle bir isme de sahip olamazdık.

 

İkincisi: Acilciler politik analiz ile silahlı eylem ilişkisini iyi kurarlar. 1970’li yılların silahlı mücadele örgütlerine bakıldığında Acilciler gerek MLSPB gerekse de Eylem Birliği’ne göre daha az ses getirici eylem yapmışlardır. Buna rağmen hem daha yaygın bir örgüttük hem de aradan yıllar geçtikten sonra bile adımız biliniyor. 1970’li yıllarda çok sayıda kurşunlama yapıldı, ama hiç birisi Intercontinental eylemi gibi olmadı. Eylemin zamanı ve yapılış tarzının saptanmasında politik bilinç esastır.

 

Üçüncüsü: Biz mücadeleci bir örgüttük. Mücadeleden kasıt, feveran ederek oraya buraya saldırmak değil, ne yapacağını bilerek hareket etmektir.

Biz Devrimci Yol ile sürekli mücadele içinde geliştik. Defalarca tecrit edilmeye çalışıldık, olmadı. Devrimci Yol, haklı olarak, bizi en büyük rakibi olarak görüyordu ama bizi engelleyemedi.

Bu örgüt ile aramızda silahlı bir çatışma çıkmamış olmasına hala şaşarım. Evet biz sol içi çatışmaya karşıyız ama pratikte işler bazen farklı yürüyebiliyordu. Aramızdaki o kadar tartışmaya ve çelişkiye rağmen ne onlar ne de biz silaha sarılmadık. Demek iki taraf da gerçekten oldukça sorumlu davranmış.

 

Dördüncüsü: Biz silahlı propagandayı temel mücadele biçimi olarak alan bir örgüttük. Silahlı propaganda anlayışımız geniş bir çerçeveyi kapsıyordu. Silahlı propaganda bizim için sadece silahlı eylem demek değildi. Ama unutmayalım bu örgüt sonuçta bunu temel mücadele biçimi olarak kabul ederdi.

 

Bir süre önce ROJ TV’de katıldığım bir programda sunucu bana UKO’yu bilip bilmediğimi sordu. Ulusal Kurtuluş Ordusu adlı örgüt PKK’nin öncelidir.

“Biz Acilciler’e büyük sempati duyardık, o sırada arada herhangi bir ilişki var mıydı?” diye sordu.

Biz de UKO’yu biliyorduk ama somut bir ilişkimiz olmamıştı.

Esasen Beylerderesi’nden sonra yeni şekillenen doğu örgütlenmemiz de bir daha kendini toparlayamamıştı.

 

Aradan 30 yıl geçmiş, ama insanlar Acilciler’i hatırlıyorlar.

Bu özelliğiyle Acilciler iştah kabartan ve pis işler için de kullanılabilecek bir isimdir.

Artık buna izin vermeyeceğiz!

 

SADECE GELELİM…

Kısa süre önce yayınlanan ve geniş bir kesime ulaştırılan İbrahim Yalçın, Haydar Yılmaz ve benim tarafımdan yazılan yazıda da ilan ettik: 1988 yılında varlığı sona eren THKP-C (Acilciler)’in adını Mihrac Ural adlı ajana kullandırtmayacağız.

Bu konuda değişik arkadaşlardan gelen şikayetler ve büyük bir talep vardı.

THKP-C (Acilciler)’in varlığı 21 yıl önce yaşanılan son büyük ayrılıkla sona erdi. Gerida Mihrac Ural adlı devrimci katili ile birkaç hempasından başkası da kalmadı.

İlk yapacağımız iş, bu durumu devrimci hareket genelinde duyurmaktır. Zaten biliniyordu, iyice duyurmaktır.

 

Acilciler, sosyalizm için mücadele eden bir silahlı propaganda örgütüydü. Bu örgüt Alevici ya da demokrasici bir örgüt değildi. Suriye yanlısı bir örgüt hiç değildi.

 

Bu birinci adım…

Buradaki hareket tarzına dikkatinizi çekerim: Önemli olan Mihrac Ural’ı ikna etmek değil, satmak istediği malın alıcısını ortadan kaldırmaktır. Biz doğru yerden başladığımız için kısa sürede önemli adımlar atabildik. Mihrac Ural’dan başlarsanız, yanlış yerden başlamış olursunuz. Önemli olan THKP-C (Acilciler) adlı örgütün yıllardan beri bulunmadığını, böyle bir örgütün artık tarih olduğunu herkese duyurmaktır. Mihrac Ural buna karşı istediği kadar tepinebilir, orası önemli değildir.

 

İkinci adım ise, Suriye’ye girilmesidir.

Bunu da yapacağız. Değişik imkanlarımız var, bunları kullanacağız.

 

Acilciler’in en önemli özelliği uzun vadeli mücadele kapasiteleridir. Son bir yılda bunu unutmuş olanlar varsa, hatırlamışlardır.

 

Bu konuda hepinizden destek bekliyoruz. Kendisine Acilci diyen bazı arkadaşların açıkça mıymıntı denilebilecek düzeye düştüğünü biliyorum. Buna rağmen söylüyorum. Biz yapacağız. Bugüne kadar yaptıklarımız bundan sonra yapacaklarımızın teminatıdır. Gelin siz de katılın.

 

Geçenlerde acayip bir belirleme duydum. Bazı arkadaşlar diyorlarmış ki: “Mihrac’tan çekinmiyoruz. Bizim sorunumuz Muhabarat ve MİT’tir.”

 

Fesuphanallah! Bu nasıl bir Acilcilik, bu nasıl bir değerlendirme!

Acilciler teoriyi güncellerler demiştik. Acilciler 20 yıl öncesine takılıp kalmazlar, bugüne bakarlar.

 

20-25 yıl önce Mihrac Ural bir bölüm Acilciler militanını kullanarak Suriye adına eylem yapıyordu. Mesela Acilciler’in El Fetih’e saldırtılması gibi… Mesela Kırıkhan’da Müslüman Kardeşler’e karşı eylem gibi… Mesela Paris’te yine Müslüman Kardeşler yöneticilerine karşı planlanan ama yapılamayan suikast gibi…

Bu dönem geçti artık… Bugün Acilciler arasından Suriye adına şu veya bu eyleme girecek tek kişi bulamaz. Eskiden olduğu gibi kimseyi kandıramaz.

Bu ne demektir? Mihrac Ural’ın Muhabarat içindeki konumu iyice gerilemiş demektir. Hiçbir istihbarat örgütü kişiye durup dururken değer vermez. Ortada icraat yoksa, yapamıyorsa, konumu tabii ki gerileyecek…

 

Mihrac Ural bir süreden beri hizmetini Muhabarat’a sunmakta ve bol palavrayla onu kandırmaya çalışmaktadır. Kendinizi Muhabarat yerine koyun… Birisi gelip size hizmetini sunuyor. Türkiye devrimci hareketi içinde örgütlenebileceğini söylüyor. Türkiye’deki Alevilerle bağı olduğunu iddia ediyor. Hatay’da iyi ilişkileri olduğunu söylüyor…

Siz olsanız ne yaparsınız? Göster marifetini o zaman dersiniz…

Ama marifet bir türlü gösterilemiyor.

Mihrac Ural’ın Türkiye devrimci hareketi içinde çehresinin iyice açığa çıkarılması, bir Muhabarat elemanı olarak çalıştığının herkesçe bilinmesi, bu kişinin Suriye’deki ekmek kapısını da kapatacaktır.

MİT’e gelelim… MİT, Muhaberat’ın içinde örgütlü ve orada ne olup bittiğini epeyce biliyor. Tek örnek vereyim: 1980’li yılların ortalarında Muhabarat, Teslim Töre ile özel bir görüşme yapıyor ve birlikte çalışma teklif ediyor. Teslim reddediyor.

Buraya kadar normal… Normal olmayan, Teslim 1993’de İstanbul’da yakalandığında MİT’in kendisine bu görüşmede konuşulanları olduğu gibi aktarması…

 

Artık 1980’li yıllarda değiliz… O yıllarda MİT, Suriye’deki değişik ilişkileri vasıtasıyla bu ülkedeki Türkiyeli devrimciler hakkında bilgi alırdı.

Mihrac Ural’ın çok sayıda devrimciyi Muhabarat’a ihbar etmesinin yanı sıra gerektiğinde MİT’e de bilgi verdiğini biliyoruz.

 

Bu durum artık söz konusu değil. Suriye’de Türkiye devrimci hareketinden çok az insan kaldı. Kimin ne bilgisini verecek?

 

Mihrac Ural’ın Suriye’deki konumu eskisine göre hayli zayıflamış durumda.

Antakya’daki arkadaşlar…

Mihrac Ural’ın Hatay’da akrabaları ve birkaç hempası dışında hiçbir yandaşı kalmadığını her yerde ve yüksek sesle söyleyin. Söyledikleriniz kaçılmaz olarak Muhabarat’ın kulağına gidecektir.

 

Muhabarat’ı çıkarın… Geriye Mihrac Ural’dan bir şey kalmaz…

Adamın hiçbir yeteneği yok, hiçbir becerisi yok… Geriye sadece parası kalıyor ki, bu para da her an herkese kazık atmaya hazır birkaç tip bulmaktan başka işe yaramıyor.

Günün birinde Mihrac Ural iç ilişkilerden fena halde darbe yerse, hiç şaşmayın. Çıkar dünyası bu, neden olmasın…

 

Hiçbir istihbarat örgütü aptal değildir. Muhabarat da çürümüş bir yapıya sahip olmasına karşın hiçbir şekilde aptal değildir. Eğer Mihrac Ural üzerine oynamanın onlara prestij kaybettirdiğini anlarlarsa, ona seçenek aramaya başlayacaklardır. Mihrac Ural’ın uykularını kaçıracak bu seçeneğin güçlenmesine çalışmalıyız.

Muhabarat, Acilciler adını kendi örgütlenmesinin aracı olarak kullanmazsa, bunun ötesinde ne yaptığı bizi ilgilendirmez. Sonuçta Türkiye türlü çeşitli istihbarat örgütlerinin cirit attığı bir ülkedir. Bunlardan bir tanesi de Muhabarat olsun, bize ne!

 

Şimdi diyeceksiniz ki, neden bunları açıkça yazıyorsun? Savaşta böyle yapılır mı?

Bir sene öncesinde olsaydık, yapılmazdı. Ama bir sene öncesinde değiliz. Geride kalan bir senede şunu açıkça gösterdik: her yeni yöntem, her yeni numara iki tarafı kesen bıçak gibidir. İstediğiniz taraftan değil de karşı yandan da kesebilir.

Mihrac Ural hangi numaraya başvurursa vursun, ne yaparsa yapsın; elindeki silahı alır, o silahla onu vururuz.

Artık elinde silah da kalmadı…

 

Hepinizden daha fazla gayret bekliyoruz…