Engin Erkiner
Taşınma | |
Yeni adres yazinverlag.org | |
Diğer Yazıları |
En yeni yazılar
Bugün | 690 | |
Dün | 2468 | |
Bu hafta | 14562 | |
Bu ay | 15569 | |
Toplam | 10972896 |
Konuk Yazılar
İrfan Dayıoğlu - Seçme Yazılar | |
drive | |
Bütün Yazılar |
İbrahim Yalçın yaşıyor... |
Bayındır-Dayıoğlu tarafından yazıldı |
Cumartesi, 13 Nisan 2019 07:17 |
‘’Yoldaş seni anacağız Her doğan gün anacağız…’’
İlkerlerin, Yüksellerin ve Ömürlerin ardından Müntecep, Nebil ve Hanna yoldaşlarımız başta olmak üzere onlarca yoldaşımız bu onurlu mücadelede aramızdan ayrıldı. Onların kaybına da çok üzüldük. Ancak, İbo giderken ondan önce gidenlerin bizlere bıraktığı enerjiyi yüze, bine katlamıştı sanki. O, devrim mücadelesinde kaybettiği yoldaşlarıyla gönül bağını hiç koparmadan bizim yaşamımıza girmiş, içimize sızmıştı. Her konuşmasında geçmişin muhasebesini yapar, bu davaya ihanet edenlerle hesaplaşırken, değer verdiği yoldaşları da özlemle anardı. Doğduğu topraklara gönderdiğimiz İbo yoldaş, ilklerin örgütü Acilcilerin öncülerindendi. Cesur, kararlı, sevecen, yardımsever, direnişçi kuşağın örnek insanlarındandı. İbrahim bizi bırakıp giderken, yürüdüğü yolun yoldaşları olan bizlere büyük sorumluluklar yükledi. Onun yoldaşları olarak üstümüze düşeni yerine getireceğimizin bilinmesini isteriz. İbo’nun yoldaşları olarak onu uğurladığımız andan itibaren bu sorumluluğun bilinciyle hemen toplandık ve bir çalışma programını yaparak, İbo yoldaşın yarım bıraktıklarını tamamlamak için görev bölümü yaptık. İbrahim yoldaş yaşamı boyunca düşündüğü gibi yaşadı. Devrimciliğin yaşam biçimi olduğunu bilenlerdendi. Bundan dolayı her gerçek devrimci gibi yaşamı yaşanır kılma mücadelesiyle, insani ve paylaşımcı bir düzende özgür yaşama düşüncesini hep diri tuttu. İbo yoldaş aramızdaki en paylaşımcı yoldaştı diyebiliriz. Ölüm döşeğinde bile bu özelliğini korudu. İbrahim yoldaş 10 yılı aşkın zindan yaşamından sonra 29 yıl sürgün yaşayıp kendini, ideallerini, amaçlarını korumasını bilen bir yoldaşımızdı. İbo yoldaş erdemliydi. Paylaşımcılığı şekilsel değil, özlüydü. Gerek ülkede, gerek Avrupa’da hangi yoldaşının sorunu varsa o sorunu çözmeyi kendine görev sayardı. İbrahim yoldaş sözüne sadık, sözü ve eyleminin arkasında duran bir yoldaşımızdı. O, sözün ve eylemin insanın aynası olduğunu bilenlerdendi. Bu yüzden de sözünde durmayı bir ilke edinmişti. O, devrimci olmanın aynı zamanda fedakarlık olduğunu bilenlerdendi. İbo olmak önce başkaları olmak, sonra kendisi olmak demektir. Ölüm döşeğinde yoldaşlarıyla vedalaşırken şöyle diyordu; “ben insanlara çok güvendim, onları çok sevdim ve herkesi kendim gibi bildim. Elbette ben de her insan gibi hata yaptım. Ancak bilerek ve isteyerek kimseye kötülük yapmadım. Tüm yoldaşlarımı ve insan olan herkesi çok sevdim.” Eğer bu bir kusursa İbrahim’in en büyük kusuru insanları çok sevmesi ve çok güvenmesiydi. İbrahim yoldaş, yaşamının son saatlerine kadar her zamanki esprili tavrı ve ışıl ışıl gülen gözbebeklerindeki umut ışıklarını hiçbir zaman eksik etmedi. Son ana kadar bizlere moral verdi. Son saatlerine kadar Türkiye’de ve dünyada neler oluyor diye sordu ve öğrenmek istedi. Çok boyutlu, çok yönlü, güler yüzlü, hep iyimser sevgili yoldaşımız artık bizlerle değil. Sen her zaman bizimlesin. GÜLE GÜLE ACILAR ÜLKESİNİN GÜL YÜZLÜ ŞAİRİ… “anam öldüğünde ben yoktum sürgündüm. Akdeniz’in öte yakasında uyku tutmayan gecelerimin koyu karanlığında uzun uzun bakardım beri yana ülkeme. çok yaşlı sayılmazdı anam güzeldi kederliydi gülmezdi. anam ölmeden önce dört oğlan dört kız doğurmuştu yetişkin. kızları gülbeyazdı şirin mi şirin. pamuk yüzlüydü meyse'si en büyükleri ismet en küçükleri hasan'dı en çokta abuzeri severdi - babasının adıydı- sondan bir önceki oğluydum anamın. Yaşlı bir kaçakçıyla terk etmiştim ülkemi gözüm arkada gözüm yoldaşlarımda gözüm anam’ da kalmıştı. anam ölmeden önce hapistim Isparta Amasya Eskişehir’de yiğit yoldaşlarım vardı hapiste -korkak olanları vardı- yüreğimde özlem vardı dağ gibi yüreğimde hasret vardı dopdolu. her gece bir tutam yıldız toplardım anama vermek isterdim veremezdim. sırılsıklam uyanırdım bir tek anamı özlerdim -bir de karımı- anam ölmeden önce hapistim. Selimiye Sultanahmet metriste. acı tatlı günler gördüm hapiste açlığa yattığım günler oldu haftalar aylar oldu. leş gibi nefesim kokardı - açlıktan ölür gibi olurdum- gözüm kararır -dizlerim tutmaz olurdu- don-gömlek dolaşırdım hapiste yazları serin olsa da kışları yaman olurdu hapislik. öksüz bir kedi yavrusu misali tortop olur uyurdum - üşürdüm geceleri- nizam-intizam diye inat ettiler hapiste hazır ol'da tekmil..! tek sıra sayımda ısrar ettiler sıra dayakları toplu dayaklar gördüm ben. sağmalcılar Çanakkale Bartın’da. döşüme vurdular hapiste sırtımda potin izleri başımda odun kırdılar gözlerimin önünde yıldızlar raks ederdi habire. ne zaman insaf etseler biraz dikkat...! -beyin kanaması olabilir- derlerdi başımda bekleyen nöbetçiler görürdüm. çayıma tükürdüler hapiste çorbama işeyen onbaşılar çavuşlar, yüzbaşılar gördüm ben. Hasdal Kartal Davut Paşa’da -ne zulümler gördüm ben- hepsi bir yana ille de dostluğu dayanışmayı gördüm hapiste. anam ölmeden önce dokuz yıllık acılarla işkenceler getirmiştim armağan toprağa kapanıpda dört büklüm olduğunda şükürler olsun allahıma gördüm ya dediğinde ilk kez sarıldığımı hatırlarım anama anam öldüğünde ben yoktum Ulaş’tan aldım haberi -ebem öldü dedemin selamı var- dediğinde oğlumun sürgündüm. Akdeniz’in öte yakasında yalnızdım anasızdım...” İbrahim YALÇIN (Eylül Portreleri adlı şiir kitabından) |