Şuanda 72 konuk çevrimiçi
BugünBugün81
DünDün2655
Bu haftaBu hafta26064
Bu ayBu ay10500
ToplamToplam10849341

Konuk Yazılar

 
İrfan Dayıoğlu - Seçme Yazılar
https://drive.google.com/file/d/1Dyw__ 2qmorBMYKu19I4bQPDmwSYpqzPZ/view?usp= drive_link
Bütün Yazılar
Bizim yaratıcı sürgünlüğümüz PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cumartesi, 03 Ağustos 2024 20:52


Yaratıcı sürgünlük yeni bir kavram sayılır. Tarihte örneklerinin az olmamasına rağmen bu kavramın yeni olmasının nedeni, sürgünlüğün yıllarca bunalım, sıkıntılar, iletişimsizlikle birlikte düşünülmüş olmasıdır. Sürgünlükte bunlar vardır ama başka bir yön daha bulunur: sürgündekilerin değişik konularda üretmeleri…

Türkiye insanının 1971 ve özellikle 1980 sonrasındaki sürgünlüğüne bakıldığında çok sayıda üretici isimle karşılaşılır.

Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul’un üretkenlikleri 1971 sonrasında başlarken kitlesel denilebilecek yaratıcı sürgünlük 1980 sonrasındadır.

Server Tanilli, Yusuf Ziya Bahadanlı, Fakir Baykurt, Doğan Akhanlı, Gökhan Harmandalıoğlu, Yılmaz Güney, Oya Baydar, Demir Özlü, Dursun Akçam, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Abdülkadir Konuk ilk aklıma gelen isimlerdir. Bu liste eksiktir ve başka isimler de eklenebilir.

Burada iki soru sorulmalıdır.

Birincisi; Türkiye’den gelen sürgünlerdeki bu üreticilik, yaratıcı sürgünlük neden geç fark edilmiştir?

Sürgünlük olgusu bizlerin gündemine geç girmiştir. Avrupa Sürgünler Meclisi gibi bir kuruluş bile on yaşındadır. 12 Eylül 1980’den 34 yıl sonra kurulmuştur. Yıllarca sürgünlerin başlıca uğraş alanı olarak Türkiye görülmüş, oradaki rejimin teşhiri ön planda olmuş, sürgünlükte teşhirden başka şeyler de yapılabildiğine dikkat edilmemiştir.

İkincisi; Türkiye’den gelen sürgünler bir Türkiye’den çıkıp başkasına geldiler. 1980’li yılların başlarında çoğunluğu Batı Almanya’da olmak üzere Avrupa ülkelerinde yaklaşık üç milyon Türkiye’den gelmiş insan yaşıyordu. Bu kitlenin varlığı sürgünleri üretmeye teşvik ediyordu. Ürettiklerinin Avrupa ülkelerinde alıcısı olan bir kitle vardı. Bu kitle içinde değişik politik görüşler yıllardan beri çalışma yapmışlardı; başka bir deyişle bu kitle sadece sol taraftan bakılsa bile politik olarak boş değildi.

Almanya’da Frankfurt’ta yapılan 12 Eylül’ün birinci yılındaki protesto yürüyüşüne 30 bin kişinin katılması bu konuda önemli göstergedir. Kesin sayı verilemez ama katılanların çoğunluğu sürgün değildi, TC pasaportlu kişilerdi.

Başka ülkelerden gelen sürgünler, mesela Hollanda’daki Şilililerin durumu çok farklıydı. Başta dil sorunları vardı ve ülkelerinden gelmiş geniş bir kitlenin içine gelmemişlerdi.

Hayret edilmesi gereken konu şudur: yaratıcı sürgünlüğümüzü çok geç anladık.

 

Anlayanlar hala azdır ve konu geniş olarak işlenmeyi beklemektedir.